Dikkat; bu yazı ve haber rakama istinat eder. O rakamlar da Merkez Bankası verilerine müstenittir. Dayanıksız trollere ve troliçelere zarar verebilir!
BirGün’ün “ekonomim”e dayandırdığı habere göre, bağımsız gözlemcilerin de bir tür yargı darbesiyle devrildiğini kabul ettiği İstanbul Büyükşehir Belediye eski Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve tutuklanmasıyla birlikte yabancı yatırımcı TL varlıklardan çıkışını hızlandırmış. Şöyle:
Eylül 2020’den bu yana Merkez Bankası verilerine göre 28 Mart haftasında hisse senedinde yabancının net satışı 651.88 milyon dolar, tahvilde ise 2 milyar 388 milyon dolar olmuş. Böylece 3 milyar 40 milyon dolar ile hisse ve tahvilde net çıkış rekoru kırılmış.
Yabancı yatırımcıların 21 Mart haftasında yüzde 10,03 olan toplam tahvil stokundaki payı 1.5 puan birden gerileyerek yüzde 8,56’ya inmiş. Böylece tahvil stokunda yabancı payı Eylül 2024’teki seviyesine gerilemiş.
19 Mart sonrası tahvilde yabancının net çıkışı 2.8 milyar doları, hissede ise 1 milyar doları aşmış. Toplam iki haftada yabancı yatırımcının satışları 3.9 milyar doları aşarak 4 milyar dolara dayanmış.
Rakamlı terkimli haberin resimli tersimli özeti şu:
Yabancı yatırımcılar kaçıyor ve bu kaçış hukuksuzluktan kaynaklanıyor.
Önden söyleyelim, biz “bulduğunu sarf edenlerden”iz. Yönettiğimiz bir yatırım stoku yok. Kendisine danışmanlık hizmeti verdiğimiz zengin de yok. Bu sebeple ekonominin yatırım boyutundan çok da anlamayız.
Ama “ekonomi” ile “iktisat”ın aynı şey olmadığını bundan kırk sene önce ilk savunmuş ve çoklarına kabul ettirmeye -hâzâ min fazlı Rabbî- muvaffak olmuş kardeşiniziz. Her yerde iftiharla söyleriz.
22 Mart 2009’da Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda yapılan ve Av. Kadir Akbaş’ın yönetici olduğu, Dr. Yusuf Kaplan, Dr. Bünyamin Duran ve Ali Bulaç’la birlikte konuşmacı olduğumuz “Küresel Kriz ve Said Nursi’nin İktisat Görüşü” konulu 4. Risale-i Nur Kongresi’nin panel oturumunda yaptığımız konuşmanın metni arşivlerde.
Orada da söyledik:
Bediüzzaman Hazretleri İktisat Risalesinde ilginç bir terkip kullanıyor: “Gerçi param pek azdır; fakat iktisadım var, kanaata alışmışım. Ben sizden daha zenginim!”
Neden “iktisat ediyorum” değil de “iktisadım var” diyor?
Zenginlik sayılacak türden bir “şey”i olan zengindir.
İktisat “eden” zengin midir, zengin olur mu, ne zaman olur bilinmez, ama iktisadı “olan” kesinlikle zengindir. Çünkü onun kaybolmayan bir hazinesi var.
Peki bu şuur halkın ne kadarında var?
Bu şuura henüz sahip olmayanların yaşadıkları geçim darlığını gidermeleri için onlara “Sizin de iktisadınız olsun” demek yeterli midir?
Hem bu konuyu sadece geçim darlığı olanlara mı söylemek lâzım yoksa “adalet ve kalkınma” iddiasıyla iktidar olan ve yirmi üç senenin sonunda çalışanı emekletip emekliyi süründürenlere de bir şeyler söylemek gerekmez mi?
Tamam, bizler iktisatla yaşamaya devam edelim, şikâyet yerine şükredelim, iktisadın kerametini görelim ve hatta kimselere de göstermeyelim ki bereketi kaçmasın.
Tamam da “bu milletin fakr-u zaruretini sanat ve marifetle gidermekle vazifeli olan devlet nerede, neden hukuka dönmüyor, habire kriz çıkarıyor” demeyelim mi?
Dediğimiz zaman “kardeşim bu sizin işiniz mi” diyenlere ne cevap verelim?
Siz yazın biz yayınlayalım. Söz.