Ülkemiz, dünya, coğrafyamız, ümmet ve insanlığın yaşadığı bütün olay, hâl ve işaretler bunu gösteriyor. İnsanlık için bir problem varsa kesin çaresi de dinde ve maneviyattadır.
Dar çerçevede kısaca da olsa, bu problemlerin tespitine, çözüm ve çarelerine bakmak lazım.
İlk önce genel problemlere ve sebeblerine bir bakalım.
Hâkim güçlerin, dünyadaki dehşetleri, masumları katletmeleri, yıkımlara sebep olmaları ve yaralı hayatlar oluşturması.
Menfaaat ve bencillik kıskacındaki birçok insanın, dünya zevkini ahiret hayatına tercih etme yanılgısı.
Gerçek zevk ve şevkini kaybeden, sıkıntı ve uyku hâli nöbetine tutulan insanların şikayetleri.
Maddî havanın bozulmasındaki sıkıntılardan; asabî sinelerdeki tesiriyle manevî havanın bozması...
Ehl-i dalâlet tarafından aşılanan manevî hastalıklar...
Manevî hayatın arka planlara atılıp arzîleşme ve dünyevîleşmenin öne çıkması...
Maneviyat ve dinin dünyevîlik, şahsîlik, siyaset ve menfaate alet edilmesi.
Aile hayatındaki boşanma, ayrılık, yıkım ve başkalaşımlar.
Haksız tarafgirlik, enaniyet, mutsuzluk ve hırsın toplumda baş göstermesi.
Adaletsizlik ve hürriyetten uzaklaşma ve bu kavramların yanlışta kullanılması.
Bunlara karşı çare ve çözümleri de şöyle sıralayabiliriz:
Hayırlı hizmetler zahmetlidir. Meşakkate, külfete, sıkıntıya katlanarak sâlih amellerin, kıymetli, sevapların kazanıldığını unutmamak. Sıkıntılara karşı sabır içinde mesrurâne şükretmek.
Her türlü dert ve problem, Kur’anî, reçete ve ilaçlarla giderilebilir.
İman-ı tahkikî ve sağlam bir inançla sarsılan maneviyatın ancak düzeltilebileceğine inanmak, “Sekerat vaktinde şeytan vesvesesiyle ancak akla şüpheler verip tereddüde düşürebilir” itikadına sarılmakla...
Her yönden gelecek şiddetli taarruzlara karşı gerçek ilim tahsilinin yanında, inayet-i Rabbâniyeye mazhar olma ihtimaliyle şükredip, tevekkül ile teslim olmak.
Şartların gereğini fizikî olarak yapıp, sonra da, kuvvetli duaların tesirine inanmak. Hakikî dostları bulup bir “Şahs-ı manevî” nin içerisinde bulunmak.
Başta kendi imanı ve ahlâkını, sonra da, ehl-i imanın hayat-ı ebediyelerini tehlikeli düşmanlardan kurtarmak için, her türlü fedakârlık ve şefkatte bulunmak.
Fazilet ve hakperestlik için; rahatından fedakârlıkta bulunarak, dayanışmanın önemini kavrayarak, üç elifin dayanışma ile yüz on bir kuvvetinde olduğu hakikatine odaklanmak.
Fert ve toplumun, ruhî, aklî, kalbî, her türlü derdine felsefî ve hikmetli meselelerin değil binler tecrübelerle, dinin hükümleri ve Sünnet-i Seniyye düsturlarının gayet faydalı olduğu hakikatini kabullenmek.
Dehşetli dinsizlik cereyanının manevî istilâsına karşı Kur’ân’ın hakikatleri ve imanın nurlarıyla mukabele etmek.
Ehl-i dünyanın ve başkalarının işine bakmadan kendi hizmetine odaklanmak.
Manevî zararlardan kurtulmanın yegâne çaresinin, iman ve salih amel olduğuna inanmak.
Manevî atmosferin, adalet, hukuk, inasanlık, nezaket, şefkat, basiret ve ferasetin, ümmetin ve bütün insanlık ailesinin gönül ve kalp dünyalarında yeşermesi ümit ve temennisiyle.