Rahmet, mağfiret, af, hidayet, bereket ayının güzelliklerini saymaya İlâhî emirle başlayalım.
“Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sakınıp korunasınız diye, size de farz kılındı.”1
“Ademoğlunun her ameli kendisi içindir; oruç ise Benim içindir. Onun mükâfatını da ancak Ben veririm. Oruç bir kalkandır. Biriniz oruçlu olduğu gün kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine söver veya kendisiyle dövüşmeye kalkarsa, “Ben oruçlu bir kişiyim” desin. Muhammed’in nefsi kudreti elinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir. Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri orucunu açtığı zaman sevinir. Rabbine kavuştuğu zaman tuttuğu orucu sebebiyle sevinir.”2
Ramazan-ı Şerifteki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır.3
Evet bir sene sonra böyle mübarek bir, Ramazana daha bizi kavuşturan Rabbimize sonsuz şükürler olsun.
Dünya hayatının “arzî” atmosferinden İlâhî emrin müjdesiyle “semavîliğe” yönelişin, dua, münacaat ve yakarışların önü ve bahtı açıldı! Ne mutlu onu idrak edenlere!
Şeytan ve avanelerinin, küfür ve dalâletin karamsar algılarından kurtuluşun bayramına eriştik! Sonsuz şükürler olsun.
Bütün olumsuzluk ve menfilikleri geriye atarak güzelliklere olan davete “Lebbeyk!” deme zamanını doya doya yaşamak... Ulaştıran Rahman’a sonsuz şükürler olsun.
İlâhî kelâmdan gelen İlâhî irade: Arzda, semada, galaksilerde, şahadet ve gaybî âlemler ve bütün kâinatta açılan doyumsuz manevî sofralar.
Çünkü, bu mübarek ay, Ramazan:
Ruhların gıdasıdır. Hislerin bayramıdır. Gönüllerin sultanıdır. Hanelerin ve arzın, kudsî mekânların bereketi ve rahmetidir.
Hoş geldin ey şehri Ramazan!
Ramazan ayı ismiyle resmiyle başta bütün imanlı gönüller olmak üzere bütün insanlığa bir bereket ve rahmettir.
Ramazan, yalnızca camilerde ve mescitlerde değil, saf vicdanı taşıyan ve “Hak Dini” arayan masum gönüllerin evlerinde, kalplerinde; kiliselerde ve saraylarda da yankılanmasını sürdüren hoş bir misafirdir.
İnzal edildiği İlâhî kelâm Kur’ân’ın her yeri kuşattığı o manevî iklimde; sahuru, iftarı, teravihi, salavatı, tesbihi, zikri, duası ve coşkusuyla bir manevî his patlamasıdır Ramazan!
Bin yıllık İslam’ın bayraktarı ve beşiği hükmünde olan bu mübarek topraklarda, hürriyet ve imanlı olarak bu manevî havayı teneffüs ettiren Cenab-ı Hakka sonsuz şükür olsun.
Oruç, İslâmiyet’in beş esasından biridir. Kaynağı İlâhî emirdir. Maneviyatın özü olan akide ve inanç, akılda, kalpte, ruhta ve hissiyatta yerini aldığında, fizikî beden de ona uyum sağlamakta zorlanmaz.
Şuurlu Müslümanların gelmesini hasretle bekledikleri bir aydır Ramazan!
Bir yıllık ayrılık eleminin tekrar kavuşmasını her sene coşkuyla yaşatan aydır Ramazan.
Manevî bir hazırlıkla, gönüllerin, kalplerin Allah’a ve resulüne açma faaliyetlerinin hem maddî hem de fizikî olarak bir rahmetle uyanışı ve inşirahıdır Ramazan!
Kıymetini, önemini hem ferdî olarak, hem de aile efradı akrabaları ve dostlarıyla doya doya yaşayıp istifade edenlerden olmak dilek ve temennisiyle.
Dipnotlar:
1- Bakara Suresi: 183.
2- Camiüssağir H. No. 158
3- Yirmi Dokuzuncu Mektup. 2. Risale. 2. Nükte, Bediüzzaman