"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir rüzgâr...

Havva KÜÇÜK KONUR
12 Nisan 2025, Cumartesi
Nerden eseceğini bilmediğim bir rüzgâr bekliyorum.

Geçmişim, geleceğim, yarınım, dünüm... Yormayan sevgilerden, açmamış çiçeklerden, yumurtadan çıkmamış kuşlardan kopup gelmiş bir nefha.. Mazide kaldığını düşündüğüm bir hissiyât…

Bir rüzgâra neler yüklenebilir ki. Sadece esiyor, bize değiyor ya da değmiyor ve geçiyor işte. Ne beklenebilir ki ondan? Müjde mi, kurtarıcı bir nefes mi, yoksa bizi bizden alacak bir koku mu?

Her şey niye hem bu kadar bildik hem de bu denli yabancı bilmiyorum. Bir yerde kalıveren hayat... Duruveren bir ân... Oraya kadar her şey normalmiş de orda pat diye duruyor gibi her şey. Beynindeki, zihnindeki, hafızandaki her tanıdığın şey boşalıyor da sen hafızanı yitirmişsin gibi bakıyorsun etrafına. O zamana kadar hiçbir şeyi tanımamışsın, kimseyle tanışmamışsın, hiçbir anın olmamış, hiçbir şey hissetmemişsin gibi boş boş bakakaldığın o yer...

Öyle bir yerde yüzünüze ilk bir esinti değer. Biraz soğuksa ürpertir, üşümeyi tanırsınız. Yüzünüzü yıkamışsın gibi ayıltır birden. Sonra tek tek cisimleşmeye başlar etrafınız. Çiçekler, böcekler, ağaçlar, kuşlar... Nereye ait olduğunuzu bilmediğiniz bu yer, anlamlanır biraz daha.

Zindanlar gelir aklınıza. Tek bir rüzgâr esintisine hasret kalınan, bunaltıcı, yapış yapış, kasvet ve hasret kokan zindan duvarları... Bu rüzgâr ne çok ferahlatıcıdır orda olanlara. Ne çok beklerler ve özlerler hürriyeti. Ve ne çok hikâye bırakırlar rüzgârın kanatlarına. Öyle özgün, o kadar yaşanmış, içten ve her ânını iliklerine kadar yaşanmışlıkla doldururlar ki o hikâyelerin. Birinden binini okuyabilirsiniz. Acının her rengi farklıdır. Bazen kırmızıdır, en üst seviyede yaşarsınız onu. İçinizi yakar, kavurur, ama bir şey gelmez elinizden. Bazen siyahtır, acısıyla birlikte karamsarlığını da yaşatır size. Bazen mavidir, yeşildir, pembedir. Sanki içinizde bir yandan acınızı yaşarken, diğer yandan ferahlığını da hissedersiniz. Ama hepsinin öğrettiği, bıraktığı izler vardır. Tekrar tekrar dönüp baktığınız, dersini ezberleten izler...

İşte her rüzgâr, farklı bir yaşanmışlığa dokunur. Bazen fırtına olur, bazen bora, poyraz, meltem… Ve illa bir nefes... İçimizden, içerlerden kopup gelen ulvî ve hafi bir zikri seslendiren nefese hayat veren tefekkür ummanları… 

Her nefes, ahirete yolladığımız bir rüzgâr değil mi?

Okunma Sayısı: 756
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Müjdat Bayar

    12.4.2025 10:12:22

    Bağ-ı dehrin hem hazanın hem baharın görmüşüz/ Biz neşatın da gamın da rûz-gârın görmüşüz. Nâbî merhumu tahattur ettirdiniz. Rabb'im iki cihan saadeti versin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı