Hakikat nazenindir; nerde olursa olsun mutlaka çiçek açar. Hakikat güçlüdür, kimin elinde olursa olsun, sahibini büyütür.
Kimi zaman söner, kimi zaman gizlenir ama, muhakkak ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Hakikat güzeldir, her yerden, herkesten görülebilir, takdir edilir, beğenileri toplar.
İnsan kalbi hakikate dilbeste ve meftun olarak yaratılmış. Bir vicdan ve ahlâka sahip kılınıp irade ile taçlandırılmış. İstikametten ayrılmamış insanları seyredin. Ya da hayatlarını okuyun, gözlemleyin. Farkedeceksiniz ki, ara ara yalpalasalar da, üzülseler, mahzun olsalar da, zaman zaman başlarını ellerinin arasına alsalar da, kısa bir süre sonra daha keskin bir kararlılıkla yerlerinden kalkmış ve hızla ilerlemişlerdir. Hedefe atılan ok gibi fırlamış ve istikametten şaşmamışlardır.
Hakikat, âlî ruhları bünyesine doğru çeken güçlü bir mıknatıs gibidir. Her kim yapışırsa istifadesiz kalmaz, yollarda düşüp eğilmez. Ruh enginliği ve yüceliği, hakikate yapışanların ortak özelliğidir. Onlar şartların üzerine çıkar, hadiselerin iç yüzünü görür ve muhataplarına da bunları aktarmaya çalışırlar. Hakikatleri kim bulur, kime verir, kim nerden nasıl istifade ederek alır kullanır bilmezler. Her daim hakkı ve hakikati terennüm edenler, seslerinin nereye, kime, nasıl ulaşacağını planlamazlar. Düşünüp bunun için tertibat hazırlamazlar. Sesim sadece şunlara gitsin demezler. Hakikatin sahası mutlaktır. Kaydı, sınırı, çerçevesi yoktur. Önü açıktır. Aşabildiğince gider, yürüyebildiğince ilerler. Kimseye de eyvallahı olmaz.
Toprağını bulan bitki, yerini seven çiçek gibidir hakikat. Yediveren ağaçtır. Her mevsim çiçek açar, her mevsim meyve verir. Hergün taze taze filiz veren, yavaş ve emin adımlarla büyüyen, güçlenen bir bitkidir. Hakikat hayat verir, hayatlandırır, canlandırır, nurlandırır. Sesi gürdür. Karanlıklardan, asırlardan, geçmiş kavimlerden geçer, nerde olursanız olun sizi bulur, zihninize, dimağınıza yerleşir. Hakikatin önünde durulamaz bir sür’ati vardır. Ne zalim durabilir önünde, ne de müstebit... Gelir, muhtaç gönüllere tesir eder, icraatını yapar ve gider. Hakikatin sesine karşı durmak, divaneliktir.
Onun için zalim ve müstebitlerin bütün çabaları, hakikatin sesini kısmak için değil, insanların onu duymasını engellemek içindir. Zira hakikat, nereye seslenirse duyurur, kendisini takip ettirir, hangi taşa vurursa âb-ı hayat çıkarır.
Olduğunuz yerde durun, gözlerinizi kapatın, bütün zihnî ve kalbî melekelerinizi açın, asrın kalbine kulağınızı dayayın. Duyacağınız ses, “Konuşan yalnız hakikattir” olacaktır.