(Dünden devam)
Altıncısı: Ders verdiği Kur’ânî hakikatlerin hem aklı, hem kalbi, hem ruhu ve vicdanı tenvir ve tatmin ve nefsi musahhar etmesi ve şeytanı dahi ilzam edecek derecede kuvvetli ve gayet beliğ, nafiz ve müessir olması...
Yedincisi: Hakikatlerin derkine de mâni olan benlik, gurur, ucub ve enaniyet gibi kötü hasletlerden kurtarıp, tevazu ve mahviyet gibi yüksek ve güzel ahlâklara sahip kılması...
Sekizincisi: Kur’ân-ı Kerîm’i tefsir eden bir allâmenin Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın sünnetine ittiba etmiş olması ve Ehl-i Sünnet ve Cemaat mezhebi üzere ilmiyle âmil olması ve a’zamî bir zühd ve takva ve a’zamî ihlâs ve dine hizmetinde a’zamî sebat, a’zamî sıdk ve sadakat ve fedakârlığa, a’zamî iktisad ve kanaate mâlik olması şarttır.
Hülâsa olarak, müfessirin Kur’ânî risaleleriyle, risalet-i Ahmediyenin (asm) a’zamî takva ve a’zamî ubudiyeti ve kuvve-i kudsiyesiyle de velâyet-i Ahmediyenin lemaatına mazhar olmuş hâdim-i Kur’ân bir zat olması…
Dokuzuncusu: Müfessirin Kur’ânî ve şer’î meseleleri beyan ederken şu veya bu tazyik ve işkenceyi nazara almayan, her hangi bir tesir altında kalarak fetva vermeyen ve ölümü istihkar edip dünyaya meydan okuyacak bir iman kuvvetiyle hakikati pervasızca söyleyen İslâmî şecaat ve cesarete mâlik olan bir müfessir olması gerektir.
Hem idam plânlarının tatbik edildiği ve bir tek dinî risale neşrettirilmediği dehşetli bir devirde, bilhassa imha edilmesi ve söndürülmesi hedef tutulan Kur’ânî, şer’î esasatı telif ve neşretmiş olduğu meydanda olmakla bir mürşid-i kâmil ve İslâmın bu asırda hakikî bir rehber-i ekmeli ve Kur’ân’ın muteber bir müfessir-i a’zamı olmuş olması lâzımdır.
İşte bu zamanda, yukarıda mezkûr dokuz şart ve hususiyetlerin, müellif Said Nursî’de ve eserleri olan Nur Risalelerinde aynıyla mevcut olduğu, hakikî ve mütebahhir ulema-i İslâmın icma ve tevatür ve ittifakıyla sabit olmuştur. Ve hem intibaha gelmekte olan bu millet-i İslâmiyece, Avrupa ve Amerikaca malûm ve musaddaktır.
İşte arkadaşlar, biz, böyle bir tefsir-i Kur’ân arıyor ve böyle bir müfessir istiyorduk.
Sözler, s. 839
LUGATÇE:
hâdim-i Kur’ân: Kur’ân’ın hizmetkârı.
ilzam: susturma, ispat ederek konuşamaz hâle getirme.
lemaat: parıltılar.
musaddak: tasdik olunmuş, doğrulanmış.
musahhar: emir dinleyen, boyun eğen.
müessir: tesir eden, tesirli.
nafiz: nüfuzlu, tesirli.
risalet-i Ahmediye: Hz. Muhammed’in (asm) peygamberliği.
sıdk: doğruluk.
tenvir: nurlandırma.
ubudiyet: kulluk.
ucub: kibir, gurur, ameline güvenme.
velâyet-i Ahmediye: Peygamberimizin (asm) velâyeti, veliliği..
zühd: dünya zevk ve servetine kalbinde yer vermeme, dünyayı kalben terk etme.