"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bitmek bilmeyen bir dizi: Başörtüsü yasakları

Ahmet Said Aydil
19 Nisan 2025, Cumartesi
Geçtiğimiz haftalarda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden (KKTC) nostaljik bir haber gündeme düştü.

Sosyal medyada dolaşıma giren bir videoya göre, başörtüsü takan bir kız öğrencinin okul arazisine girmesi engellenmişti. Yasağı savunan okul müdiresi ve sendika başkanı bir hanımefendi, destekçileriyle birlikte “gericiliği okullardan uzak tutacağız” sloganları atarak, öğrenciye ve ailesine son derece kaba ve agresif bir şekilde yaklaştı.

Olay, Türkiye’de hem şaşkınlık meydana getirdi hem de bazı insanlara travmatik hatıraları yeniden yaşattı. 2000’li yıllarda doğmuş genç kardeşlerimizin zihin dünyasında bu yasaklar pek yer etmeyebilir, ancak önceki nesiller için bu tür uygulamalar oldukça somut ve acı dolu hatıralar barındırıyor. 90’lı yılların ikinci yarısında doğmuş biri olarak, yakınlarımın devlet dairelerinde bu videodakine benzer muamelelere maruz kaldıklarını net şekilde hatırlıyorum.

KKTC’deki bu olaya verilen tepkiler sürerken dikkat çeken bir başka detay da Güney Kıbrıs’ta böyle bir yasağın bulunmadığı yönündeki bilgiydi. Bu bilgi pek çok kaynakta yer aldı. Tam doğrulamak zor, çünkü bu tür uygulamalar okuldan okula değişiklik gösterebilir. Yine de böyle bir yasağın Güney’de olmaması bizi pek şaşırtmaz. 

Neden?

Türkiye’deki başörtüsü yasakları serisinin en can alıcı sahnelerinden biri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2005 yılında verdiği Leyla Şahin v. Türkiye kararıydı. Tıp fakültesi öğrencisi Leyla Şahin, üniversitede başörtüsü taktığı için disiplin cezası almış, sınavlara alınmamış ve 5. sınıfa geldiğinde okulunu bitirebilmesi için başını açmaktan başka çaresi kalmamıştı. 

Açmadı.

Bu dava sadece Türkiye’de değil bütün Avrupa’da yakından takip edildi. Hatta dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar tarafından ilgi gördü. Bu dava AİHM ve onun temsil ettiği değerler için bir testti.

STK’lar AİHM’e mektuplar gönderdi, Müslüman kadınlar eğitim ve sosyo-ekonomik hayata katılım haklarını dile getirdi. Dava, başörtüsü özgürlüğü meselesinin sembolü hâline geldi. 

AİHM’in kararını çok kısa şöyle özetleyebiliriz: 

Türkiye’de laiklik çok önemlidir, üniversiteler “tarafsız” yerler olmalıdır, bu husus Türkiye’nin kendi içine dair özel bir husustur, başörtüsü takanlar yüzünden takmayanlar baskı hissedebilir, Türkiye bu bir siyasi sembol diyorsa vardır bir bildiği, üniversite tüzüğü ile temel hak ve özgürlükler kısıtlanabilir, üniversite tüzüğü kanunilik şartını sağlıyor denilebilir (Zira AİHM, “kanunilik” ilkesini genelde hakların tanınması yönünde esnek yorumlarken, bu kararda bir hakkın kısıtlanması için aynı esnekliği göstermişti. Bu yaklaşım, Türk Anayasasıyla ve AİHM’in içtihadıyla açıkça çelişmekteydi).

Bu skandal karara tepkiler büyüktü. “Strasbourg Consortium” isiminde, Avrupa’nın önde gelen üniversitelerinden akademisyenleri yeni bir veri bankası projesi başlatmıştı. Sitelerinin “Hakkımızda” kısmında geçen ifade şu: 

“Bu konsorsiyum, AİHM ve diğer uluslararası kurumlar önünde bekleyen davalar hakkında derinlemesine tartışmaların yapılabileceği elektronik bir platform ihtiyacını fark ederek kurulmuştur.

Bu ihtiyaç, 2005 yılında AİHM Büyük Dairesi’nin Leyla Şahin v. Türkiye davasını ele almasıyla daha da belirginleşti.”

Kararda, Türk yargıç Rıza Türmen’in de yer aldığı çoğunluğa karşı çıkan Fransız yargıç François Tulkens, muhalefet şerhinde bu kararın son derece sorunlu olduğunu vurgularken şu önemli ve trajikomik tespiti yaptı:

“Türkiye dışında Avrupa Konseyi ülkelerinin hiç birinde üniversitelerde başörtüsü yasağı yok”.

Sonuç olarak Leyla Şahin tıp fakültesini Avrupa’da bitirdi. 

Sanırım Kuzey - Güney Kıbrıs haberine neden şaşırmadığımız anlaşılmıştır.

Peki Avrupa’da bu sorun bitti mi? Fransa ve Belçika gibi ülkelerde ilkokul ve lise öğrencilerine başörtüsü yasakları söz konusu. Yasaklar üniversitelerde yoksa bile hem sosyal hem kamusal alanlarda mevcut.

Peki neden başörtüsü? Nedir bu saplantının kaynağı?

Bir sonraki yazıya...

Okunma Sayısı: 788
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÇeşitcioğlu

    19.4.2025 11:03:12

    KKTC indeki vaka tam bir laikçi vefasız gericilik hezeyanı. Merhum Denktaş’ ın oğlu Serdar, dr FKüçük’ ün oğlu ve “ Türkiye adadan defol! diyen bir öğretmen sendikası başkanı tesettür düşmanlığında birleşmiş. SDenktaş babasının kemiklerini sızlatıyor. Bu tip sosyal olgularda dış destek ve teşvik önemli. İsrailYunan sıtratejik işbirliği içindeyken bu çağdaş yobazlığı özerk bir harekat olarak görebilir miyiz?

  • Mehmet Soydan

    19.4.2025 09:54:20

    Güzel bir yazıydı

  • Salih baş

    19.4.2025 09:42:06

    Allah münafıkların şerrinden korusun

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı