Canlılar âleminde şuurlu bir varlık olmasına rağmen, bilinçli olarak kendi vücuduna zarar verebilen, insandan başka bir canlı varlık bulunmamaktadır.
İnsan dışındaki diğer canlılar, kendilerine zararlı olabilecek maddeleri fark ettikleri anda ilgi duymayarak, ondan uzaklaşırlar. İnsan ise, en mükemmel beyin fonksiyonlarıyla donatıldığı hâlde en zararlı, hastalık ve ölüme sebep olabilecek maddelere yakın bir ilgi duyarak, bağımlılık derecesinde bilinçli tercihleri ile vücuduna ithal edebildiği gibi, faydalı olan maddelere olan ilgisine sınır koyabilmektedir. Bu sağlıksız seçimler kuşatmasındaki insan organizması, zararlı yüklemeler sonucunda organ arızalarıyla yıpranarak, çeşitli kronik hastalıklarla tükenişe sürüklenmektedir.
Sağlıklı hayat prensiplerini kendisine bir yol gösterici olarak kabul etmek isteyen bilinçli bir insanın yolunu aydınlatacak, önemli soru ve düşünceler, gündemindeki en önemli problemler olmalıdır. Bu durumlar çerçevesinden değerlendirildiğinde “Kendine karşı bir şiddeti barındırıyor” diyebilir miyiz? Sağlıklı seçimler yapmamak hakikaten de, bir tür kendi kendimizi yok etme hâli olabilir mi? Anlaşılması kolay ve gündemde bir örnek olacağı için sigara kullanımı üzerinden gidelim. Sigara kullanan her kişi sağlıksız bir seçim yaptığını, sigaranın kendi sağlığına zarar verdiğini bilir. Ancak şunu demez; “Ben sigara kullanarak kendime karşı şiddet uyguluyorum.” Oysa mantıken her sigara dumanı kişi için kendi kendini yok eden bir seçimdir. Şüphesiz sigara, üzerinde tartışılmayacak kadar sağlıksız bir “öz-şiddet” kaynağıdır.
Şimdi biz daha masum görünen diğer öz-şiddet seçimlerimize bakalım. En basiti ağzımıza attığımız her lokma olabilir. O lokmanın muhtevası sağlıksız ise, hücrelerimize yaramayan bir gıda veya gıdamsı ise, siz hücrelerinize şiddet uyguluyorsunuz demektir. Yine gece geç yatmayı keyfe keder bir alışkanlık olarak tercih ediyorsanız öz-şiddet taşıyan bir seçim yapıyorsunuz demektir. Sağlıklı olmakla ilgili her şeyin tersini yaptığınız anda, aslında kendi kendini yok etme hâllerinden herhangi birini seçiyorsunuz demektir. Daha açık ifade etmem gerekirse; sağlığınızı tehdide yönelik her hareketiniz, her seçiminiz kendinize karşı işlenmiş bir şiddet suçudur. Suçu işleyenin siz, suçtan etkilenen de yine siz. Kendi bedeniniz olması, bunun bir insana şiddet uygulaması durumu olduğu gerçeğini değiştirmez.
Çocuğunuz sürekli sağlıksız şeyler yerse, onun kendine karşı uyguladığı “öz-yıkıma” bir ebeveyn olarak engel olmak istersiniz. İşte aynı şeyi kendimiz yapınca da, bu açık bilinçle, öz-yıkım yaptığımızı artık kabul etmeliyiz. Biyolojimiz, hayat boyu kendimize yönelik işlediğimiz çeşitli şiddetlerin hasarlarını toparlamaya çalışır. Ancak biyolojimizin kapasitesini, zamanın üzerimizdeki şiddetine direnmeye saklamalıyız. Biyolojimiz zamana karşı bizi korumaya çalışırken, kendi sağlıksız hayat seçimlerimizi devam ettirmek, vücudumuza ekstra bir iş yükü olur.
Öz-şiddet uygulamamak, bildiğimiz tüm sağlık çabalarını içerir. Bazen kötü bir gıda tüketmektense, hiç yememek biyolojik olarak daha iyidir. Tadı hoşumuza gittiği için tükettiğimiz işlenmiş gıdalar, unlu ve şekerli gıdalar ve alkol hücrelerimize eziyet eder. Acısını o an hissetmesek de, mikro-enflamasyonla hücreler zarar görür. Gelin biz artık besin seçimlerimizle öz-şiddet uygulamayalım. Gelin yaşama şeklimizle öz-şiddet uygulamayalım. Geç yattığımız geceler, uykusuz kalışlarımız, hareketsiz yaşamımız bize kendimize zarar verdiğimizi hatırlatsın.”1
İnsanın kendi kendine uyguladığı en yıkıcı ve hazin öz-şiddet ise, hayatın açık gerçeklerini göremeyerek, gaflet labirentlerinde esas yaradılış gayesini unutmasıyla, içine düştüğü maneviyat dünyasının derinleşen girdaplarında tükenmesidir. Hak ve hakikatten habersiz yaşayarak, dünya-nefis ve şeytan üçgeninde farkındalık duygusunu yitirmesiyle, esas hedefini kaybetmesi sonucu, yaşayacağı bunalımlı hayat dertlerine dert katacaktır. Bu davranışı sonucu sağlıklı hayat prensiplerinden uzaklaşmasıyla, dünyadaki sağlık ve mutluluğunu yitirdiği gibi, ebedî hayatın saadetini de tehlikeye atarak, yaşayacağı ümitsizlik ve faydasız pişmanlık duygularıdır. Gaflet ve ilgisizlikle geçirilen, kendine zulmederek geçen bir hayatın kaynağını tanıtan İbni Âta der ki: “En büyük gaflet kulun Aziz ve Celil olan Allah’tan gafil olması, Mevlâ’sının emir ve yasakları karşısında ve O’nunla olan muamelesinde edebe riayetten gaflet içinde bulunmasıdır. “2
Herkese kontrollü ve plânlı bir hayat yolculuğu diliyorum.
Sağlıcakla kalın.
Dipnotlar:
1- Dr. Ayşegül Çoruhlu, Longevıty Plânı, s.324 Kronik Kitap 2024
2- İlhan Ayverdi, Kubbealtı Lügati, misalli büyük Türkçe sözlük 2011