"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sağlıklı hayat prensipleri -11

Feyzullah ERGÜN
08 Şubat 2025, Cumartesi
İnsan neslinin yaşadığı, Bediüzzaman Hazretleri’nin tesbitleriyle “Âhirzaman mevsim-i elîmânesi”nde, gittikçe artan kronik hastalıklar özellikle kanser çeşitleri, hayat kalitesini bozdukları gibi toplumların ekonomik dünyalarını da, perişan etmektedir.

En yıkıcı yönü ise, yükselen istatistikî rakamlarla çocukları ve gençlik kesimini etkilemesidir. Bu artışın sebeplerine ilgisiz kalınmasının sonuçlarını düşünmek, dehşet verici olduğu gibi, yayılmasını araştırmamak da, ibret alınacak bir üzüntü kaynağıdır. Sağlıklı hayat şartlarına karşı, tezgâhlanan fesat ve yıkımlar sonucundaki uygulamalarla, tahrip edilen ekolojik denge ve sağlıklı gıdaların ortadan kaldırılmasıyla, insan hayatı yaşanması zor bir hal almıştır. Bu yıkımlardan sıyrılıp, kurtulabilmek gayesiyle tek korunma kalkanımız, saldırıya geçen olumsuzlukları tanıyarak, gerekli prensipler çerçevesinde bilinçlenmekten geçmektedir.

Unutulmamalıdır ki, hedef dikkatle izlendiğinde, tablo tamamen karanlık değil. Korunma prensipleri bir hayat tarzı haline getirildiğinde “Gıdaları ilâç gibi kullanarak, bu risklerle mücadele etmek mümkün. Renkli sebzeler ve lif açısından zengin tam tahıllar tüketmek ve antioksidanlarla dolu baharatlar yemek, hem sizin için leziz hem de vücudunuz için çok yararlı. Diyet ile kanserin önlenmesi arasındaki güçlü bağlantıyı görüp anladıktan sonra, her öğünün kontrolünü elinize almak çok daha kolay. Kötü beslenme, abur-cubur ve ultra-işlenmiş gıdalar ile ilişkilendirilebilecek bir faktör daha söz konusu. Epigenetik modifikasyonlar, yani gen ifademizdeki değişimler. Kötü beslenme, kanseri baskılayacak genlerimizi susturabiliyor. Daha da kötüsü, tümörlerin ortaya çıkmasını sağlayan kanserojen genleri, aktive edebiliyor.

Bunun sebeplerinden biri, modern dünyada maruz kaldığımız çevresel toksinler. Geçmişte bugünkü Bisfenol-A(BPA) gibi mikro-plastikler ve kimyasallar yoktu. Ultra-işlenmiş gıdalardan oluşan bugünkü diyetimiz, hayat tarzımız ve haddinden fazla ilâç kullanmamız yüzünden, sadece kanser değil sızdıran bağırsak problemi, gıda hassasiyeti, gıda alerjileri gibi sorunlara yönelik riskler de artıyor.

Hipokrat bundan yüzyıllar önce bütün hastalıkların bağırsakta başladığını söylemişti. Bağırsaktaki mikroorganizmalar arasındaki denge kaybolduğunda ise, zararlı bakteriler aşırı çoğalıyor ve yararlı olanlar azınlıkta kalıyor. Bunun üzerine “Bisbiyoz”, yani dengesizlik hali ortaya çıkıyor. İşlenmiş gıdaların, emülgatörlerin, katkı maddelerinin ve benzer kötü besinlerin yol açtığı kötü bakteriler, hücreler arasındaki bağlara zarar vererek, sızdırmaya yol açıyor. Bunun etkilediği tek hastalık kanser değil. Kalp rahatsızlıkları, diyabet, demans, astım, alerji, otizm, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, depresyon gibi daha birçok sorunda payı var. Ultra-işlenmiş gıdalar enerji verme konusunda başarılı, ama, içerdikleri şeker ilaveleri, tatlandırıcılar, işlenmiş tahıllar, zararlı yağlar, kimyasal katkılar, koruyucular aslında zehir etkisi yapıyor. Sonuçta bağırsaktaki bakteri çeşitliliği azalıyor ve ekosistemin dengesi bozuluyor. Böylece gelişen obezite, hemen her kanser türünün riskini arttırırken, aşırı kilolu olarak bağırsak kanseri riskini, %40 oranında yükseltebiliyor.

Kansere yol açan bir diğer önemli faktör ise, meyve şekeri olarak bildiğimiz fruktozu, meyvenin kendisinden alıyorsak sorun yok ancak, yüksek fruktozlu mısır şurubu gibi kaynaklardan alındığında pankreas ve kolon kanseri riskini arttırıyor. Unutmayalım ki 1970’lere kadar hiçbirimizin hayatında yüksek fruktozlu mısır şurubu diye bir şey yoktu. Bu gün ise her şeyin içinde var ve kalorilerin neredeyse yarısını ondan alıyoruz. Fruktozun en büyük zararı kanser hücrelerini büyütmesi. Hücreler şekeri sevdiğinden, fruktozun olduğu yerlere doğru göç edip yayılıyorlar. Bu da metastazı beraberinde getiriyor. Yani ultra-işlenmiş gıdaların içinde bulunan şeker katkıları ve tatlandırıcılarda bulunan fruktoz son derece zararlı.

Bu yüzden gıda alışverişi yaparken, içinde evinizde bulunmayan, tuhaf kimyasal isimler olan şeyler varsa uzak durun. Aksi halde “Aroma” olarak söylenen ama ne olduğu belli olmayan katkı maddeleri, çok ciddi zararlar verebiliyor. Doğal veya yapay tatlandırıcı denip, gerçek adları gizlenebiliyor veya geçiştirilebiliyor. Bunlara karşı, besin açısından kansere etkili olan birçok ot ve baharat mevcut. Biberiye, mercan köşk, kekik, fesleğen, defne yaprağı, sarımsak, maydanoz bu açıdan son derece yararlı. Unutmayın, mutfağınız aynı zamanda bir kanserle mücadele merkezi vazifesi görebilir. Bu değerlerin doğru seviyeye gelmesini sağlamanın en net yolu ise sağlığımıza yönelik önleyici ve koruyucu tedbirler almak. Yemek tercihlerinizi bilinçli yapın. Besin açısından yoğun gıdaları tüketin ve ultra-işlenmiş gıdalardan uzak durun. Bu sayede kanser riskini azaltma konusunda çok önemli bir mesafe kat edeceğinizi unutmayın.” (1)

Sağlıcakla kalın...

Dipnot:

1) Dr. Mark Hyman, Mutfağınızı kanserle mücadele merkezine çevirebilirsiniz, 11-17 Ekim 2024 Oksijen Gazetesi

Okunma Sayısı: 193
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı