Sağlıklı bir hayat yaşayabilmeyi planlama ve uygulama hedefine ulaşılabilmesi, değişik gaye ve yöntemlerle engellenmeye yoğun şekilde çalışılmasıyla, yüksek oranlarda artan kronik hastalıklar, istatistik verilerle net olarak gösterilmiştir.
Bu hızlı yükselişin saklanan temel nedeni, gıda endüstrisinin ürettiği besin değeri düşük, katkı maddeleriyle yüklü, organizmanın tanımadığı ve hayatî fonksiyonların gerçekleştirilmesinde yetersiz kaldığı ürünler, hastalıklardan uzak bir hayatın yaşanmasına büyük engeller oluşturmaktadır. Hedef kitle çocuklar ve gençler başta olmak üzere, ulaşılabilen bütün insan topluluklarıdır. Büyük ölçeklerde gıda üreten şirketlerin, aynı ürünleri farklı farklı kesimlere, değişik standartlarda ürettikleri de görülebilmektedir.
Gıda üretiminde uygulanan çifte standartları gözlemleyerek, açıklayan yayınlara bakıldığında “Zengine sağlıklı, yoksula “çöp” gıda. Dünya obezite vakalarının %70’i orta ve düşük gelirli ülkelerde. Bunun en büyük sebeplerinden biri ise şeker, yağ ve tuz bombardımanına tutulan ucuz, ultra-işlenmiş gıdaların büyük çoğunluğunun bu ülkelerde satılıyor olması. Access to Nutrition Initiative (ATNI) tarafından yayınlanan gıda raporu Nestle, PepsiCO ve Unilever gibi büyük çok uluslu şirketlerin dünyanın yoksul bölgelerinde sattığı ürünler konusunda, endişelerin haklılığını ortaya koydu. Rapor, dünyanın en büyük gıda ve içecek şirketlerinin düşük gelirli ülkelerde, zengin ülkedekilere kıyasla daha sağlıksız ürünler sattığı ve bu şekilde paketlenmiş gıdaların dünya çapında daha yaygın hale gelmesiyle küresel obezite krizine katkıda bulunduğu uyarısında bulundu. Nitekim DSÖ’ye göre paketlenmiş gıdaların küresel obezite krizi üzerindeki etkisi, bir milyardan fazla insanı etkiliyor. ATNI’nin araştırma direktörü Mark Wijne, “Bu şirketlerin giderek daha aktif oldukları dünyanın en yoksul ülkelerinde sattıkları ürünlerin sağlıklı olmadığına dair çok net bir tablo var” dedi. Bulguları düşük gelirli ülkedekilere bir “Uyandırma Çağrısı” olarak nitelendirerek, onları “Uyanık Olmaya” çağırdı. Nestle rapora yanıt olarak gönderdiği (Bir hayli duygusal!) e-postada şirketin “Daha besleyici gıdaların satışını arttırmaya ve insanları daha dengeli beslenmeye yönlendirmeye kararlı olduğunu” belirtti. Sözcü, Nestle’nin gelişmekte olan ülkelerdeki besin eksiklerini gidermeye yardımcı olmak için ürünlerini güçlendirdiklerini de sözlerine ekledi. PepsiCo yorum yapmayı reddetti.” (1)
Gıdaların muhteva ve kalitesinin değişen standartlarda üretilmesi ve tüketiminin değişik tanıtım yollarıyla özendirilmesi sonucu diyabet, obezite, hipertansiyon gibi kronik hastalıklar hızla artmaktadır. “Kamu yararına beslenme savunuculuğu-Hindistan” adlı düşünce kuruluşunun başkanı Arun Gupta, bulaşıcı olmayan hastalıkların artması ve gıda şirketlerinin işlenmiş gıdaları yanıltıcı bir şekilde pazarlamaya devam etmesi sebebiyle ülkede “saatli bir bomba” olduğunu söylüyor. “Mutluluk satıyorlar. Herkes çocuğunun iyi ve hastalıksız büyümesini istiyor. Bu özlemler aslında kullanılıyor, duygusal olarak sömürülüyor.” DSÖ’nün dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, gıda şirketleri daha önce nadir görülen pazarlarda atıştırmayı teşvik ederek ve çok küçük çocuklara pazarlanan yüksek şekerli ve tuzlu gıdalar yoluyla “dünyayı tatlandırıyor.” Rapor, bu gıdaların önde gelen bir kalori kaynağı hâline gelebileceğini, ancak besleyiciliği açısından yetersiz olduğunu, aynı zamanda çocuklarda bağımlılık yapan tatlı ve tuzlu gıdalar için bir tat alışkanlığı verdiğini ve bulaşıcı olmayan hastalıklara yatkınlıklarını arttırdığını söylüyor.
Araştırma yazarlarından beslenme uzmanı Barry Popkin’e göre, atıştırmalıkların düşük gelirli ülkelerde yaygın hâle gelmesi, yüksek gelirli ülkelerdeki piyasanın doymuş hâle gelmesi ve bu yüzden şirketlerin dünyanın geri kalanına bakmaya başlaması sonucu ortaya çıkan bir durum: Endüstri bunu pazarlıyor, ulaşılabilir kılıyor, fiyatları cazip hâle getiriyor, Okullarda, spor etkinliklerinde dağıtıyordu. Şekerli içecek pazarını ve diğer atıştırmalık pazarlarını bu şekilde büyüttüler. Covid sırasında, çalıştığım bir ülkede, yoksullara “Bu size yardımcı olacak” diyerek, abur-cubur ve şekerli içecekler dağıtıyorlardı.” (2)
İnsan neslinin yaradılış programını bubi tuzaklarına benzetilebilecek, gıda demeye dilimizin varmadığı, gıda endüstrisinin ürettiği yiyecek maddeleriyle bozmaya çalıştıkları ortadayken, tüketicilerin de, dikkatli ve araştırmacı olmaları, ne kadar az toksinle karşılaşırlarsa organizmaya büyük destek sağlayacaklarından, sağlıklı bir hayat yaşamak için, bunun temel prensip alınması uygun olacaktır.
Sağlıcakla kalın.
Dipnotlar:
1) 29 Kasım-5 Aralık tarihli Oksijen Gazetesi
2) Agg.