Ne zamandır içinden çıkılamayan çetin ve çetrefilli konularda doğru ve dengeli bir yaklaşımın formülünü “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı sanat, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz” diyerek yine Bediüzzaman ortaya koyuyor.
Bu meyanda, dinle irtibatlı gibi gösterilen, ama Üstadın “dinde hassas, muhakeme-i akliyede noksan” olarak nitelediği zihniyetin eseri olup gerçekte dinin gerekleriyle tamamen çelişen birtakım olumsuzlukları eleştirirken dinî hassasiyetleri rencide edecek üslûplardan kaçınılması ve daha kestirme bir ifadeyle, dinî bilgisi yetersiz olanların bu çeşit konularda olur olmaz fikir beyan edip ahkâm kesmekten uzak durmaları çok büyük önem taşıyor.
İşin diğer cihetinde ise, bu çeşit “üslûp özürlü” beyanlar karşısında dindarların nasıl bir tavır alması gerektiği hususu var.
Gerçek niyet ve kastı iyice anlayıp tahkik etmeden, maksadı aşan bir ifadenin söz konusu olabileceği ihtimalini dikkate almadan hemen mahkûm edip ateş püsküren öfkeli ve provokatif tavırlar da son derece ciddî sıkıntı ve mahzurlar getiriyor.
Üstad, Jön Türklerle ilgili olarak “Hüsn-ü zan ediniz. Suizan hem size, hem onlara zarar veriyor” ikaz ve tavsiyesinde bulunduktan sonra, kendisine sorulan “Neden suizannımız onlara zarar versin?” sualini cevaplarken bunlara şöyle dikkat çekiyor:
“Onların bir kısmı sizin gibi tahkiksiz [araştırmadan], taklit ile İslâmiyetin zevahirini [dış yüzünü] bilirler. Taklit ise, teşkikat ile [şüpheye düşürerek] yırtılır. O hâlde bazılarına—bahusus [bilhassa] dinde sathî, felsefe ile mütevaggıl [fazla meşgul] olursa—dinsiz dediğiniz vakit, ihtimal ki tereddüde düşüp, mesleği [gittiği yol] İslâmiyetten hariçmiş gibi vesveselerle, ‘herçi bad âbâd’ (ne olursa olsun) diyerek me’yûsane [ümitsizce], belki muannidane [inatlaşarak], İslâmiyete münâfi [aykırı] hareketlere başlar.” (age, s. 256)
Bu son derece önemli izahların ardından, Bediüzzaman bu ölçüleri gözetmeyen muhataplarına şu ikazda bulunuyor:
“İşte ey bîinsaflar [insafsızlar]! Gördünüz, nasıl bazı biçarelerin dalâletine [haktan sapmasına] sebep oluyorsunuz.”
Bu da işin çok ağır “vebal” boyutu...