İslâm dininin aileye verdiği önemi daha iyi kavrayabilmek için “5 M” formülünü açıklamak istiyorum. Muhabbet, muavenet, mübaşeret, mülâyemet ve mesuliyet.
Muhabbet; dünyada her şeyin bir esası ve bir temeli olduğu gibi milletleri teşkil eden cemiyetlerin temeli de ailedir. Ailenin temeli de aile bireylerini teşkil eden kadın ve erkektir. Ailenin oturduğu esaslar ise, “koca ve karı mâbeyninde bir emniyet-i mütekabile ve samimî bir hürmet ve muhabbetle devam eder.”1
Aile hayatı sadece dünyada devam eden bir hayat değildir. Bediüzzaman şöyle der: “Kadın ve erkek ortasında gayet esaslı ve şiddetli münasebet, muhabbet ve alâka, yalnız dünyevî hayatın ihtiyacından ileri gelmiyor. Evet, bir kadın, kocasına yalnız hayat-ı dünyeviyeye mahsus bir refika-i hayat değildir. Belki hayat-ı ebediyede dahi bir refîka-i hayattır.”2 O hâlde refîka-i hayatını rahmet-i İlâhiyenin mûnis, latif bir hediyesi olduğu cihetiyle sevilmesi ve muhabbet3 edilmesi gerektiği anlatılmıştır.
Bu muhabbet de hüsn-ü sîret ve mâden-i şefkat ve hediye-i rahmet üzerine bina edildiği4 ve bu münasebetle birbirlerine hürmet ve muhabbet diğerine hürmeti ve muhabbeti iktiza eder. Ailede esas olan bir başka özellik de, muavenettir.
Aile bireyleri kendi aralarında, yardımlaşma ve dayanışma içinde olurlar. Herkes, ailenin sevinci ile sevinir, üzüntüsüyle üzülür. Aile bireyleri kendilerine düşen görevleri aksatmadan yerine getirirler. Hz. Peygamber (asm), eşlerine büyük yakınlık ve sevgi gösterirdi.
Mübaşeretin; toplumsal mutluluk ve huzurun temin edilmesindeki vazgeçilmez şart olduğunun en güzel örneklerini Hz. Peygamber’in aile yaşantısında görmek mümkündür. Bu meyanda Sevgili Peygamberimiz; ihsan, adalet, merhamet gibi kurucu değerler üzerine inşa edilen ailede kadın ve erkeğin birbirleri üzerinde hak ve sorumlulukları olduğunu müteaddit defalar dile getirmiştir.
Resul-i Ekrem’in iman, ahlâk ve eşlere ideal davranış arasında kurduğu bağlantıyı dile getiren; “Müminlerin iman bakımından en mükemmel olanı, ahlâk bakımından en güzel olanıdır. Sizin en hayırlınız ise eşlerinize karşı en hayırlı olanınınızdır.”5
Mülayemet; yumuşak huyluluk ve uysallık demektir. Sahabeden Akra bir gün Resûlullah’ı, torunu Hasan’ı öperken görmüş, “Benim on çocuğum var. Onlardan hiçbirini öpmedim.” demişti. Rahmet Peygamberi (asm) bunun üzerine, “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz”6 buyurmuş.
Mesuliyet; İslâmın sorumluluk anlayışına göre her insan, hattâ peygamberler bile yaptıklarından sorumludurlar. Kur’ân-ı Kerîm’de Yüce Rabbimiz buyuruyor ki: “Andolsun ki, kendilerine peygamber gönderilenlere soracağız. Peygamberlere de soracağız.”7
Peygamber Efendimiz (asm) ise şöyle buyuruyor: “Her kim İslâm içinde güzel bir çığırı açarsa ve bu güzel çığır kendisinden sonra da tatbik edilip sürdürülürse, kendi sevaplarından hiç birşey eksilmeksizin, onu sürdürenlerin sevaplarının benzeri, kendisi lehine yazılır. Ve her kim de İslâm içinde kötü bir âdet çıkarır ve bu kötü âdet kendisinden sonra da sürdürülürse, kendi günahlarından hiçbir şey eksilmeksizin onu sürdürenlerin günahlarının benzeri de o kimse üzerine yazılır”8
İslâmî anlayışta sorumluluk her yaş, her mevki ve seviyedeki insan için söz konusudur.
Dipnotlar:
1- Lem’alar, s. 461.
2- Lem’alar, s. 456.
3- Age., s. 718.
4- Age., s. 718.
5- Ebu Davud, Sünnet, 15.
6- Müslim, Fedâil, 65; Buhârî, Edeb, 18
7- A’raf Suresi, 7/6.
8- Müslim, İman, 15; Tirmizi, İlm, 14.