Toplum hayatındaki değer yargılarımız bizi yanıltmaktadır.
Bazen hissimiz, bazen de gördüklerimiz yanlış değerlendirmelere sebep olmaktadır. Ölçümüz Hz. Ömer’in değerlendirmesi olmalıdır. Değerlendirme ölçümüz , bir başka ifade ile mihenk taşı insanı tanımanın üç yolu olmalıdır.
Hazret-i Ömer’in (r.a.) halifeliği döneminde demişler ki, “Ey Mü’minlerin Emîri! Camide/mescitte bir kısım adamlar gördük ki, çok takva/muttakî, Allah’tan korkan insanlardı…”
Hz. Ömer, kendisine bu sözü söyleyenlere hemen oracıkta üç soru sormuş:
“O mescitte gördüğünüz ve bana ‘takva insanlar’ diye şehâdette bulunduğunuz insanlarla alışveriş yaptınız mı?”
“Yapmadık” demişler.
“Onlarla yolculuk yaptınız mı?”
Hayır, Yapmadık”…
“Peki, onlarla komşuluk/arkadaşlık yaptınız mı?” diye sormuş.
“Hayır, yapmadık” diye cevap vermişler.
“Hâ öyle mi? Siz onları mescidte boyunlarını sallarken gördünüz. Dikkat edin! Takvâ, boyun sallamakta değildir” diye onları uyararak şöyle ilave etti:
“Allah’a yemin ederim ki, sen onu tanımıyorsun!” buyurdu.
Yine Hazret-i Ömer’’e (r.a.) atfen anlatılan bir rivâyette -kimi kaynaklarda hadis-i şerif olarak geçer- şöyle buyurulur:
“Kişinin namazına, orucuna bakmayın; konuştuğunda, doğru konuşup konuşmadığına, kendisine emniyet edildiğinde, güvenilirliğini ortaya koyup koymadığına; dünya kendisine güldüğünde, takvayı elden bırakıp bırakmadığına (menfaat anındaki tavrına) bakıp öyle değerlendirin.”
Günümüzün değerleriyle ifade edecek olursak, para, mal, mülk, dolarla ve avroyla olan ilişkisine bakın diyebiliriz.