Evet, Risale-i Nur’un bu dehşetli zamandaki kazandırdığı iki netice-i muhakkakası her şeyin fevkindedir; başka şeylere ve makamlara ihtiyaç bırakmıyor.
• Birinci neticesi: Sadâkat ve kanaatle Risale-i Nur dairesine giren, imanla kabre gireceğine gayet kuvvetli senetler var.
• İkinci neticesi: Risale-i Nur dairesinde, ihtiyarımız olmadan, haberimiz yokken takarrur ve tahakkuk eden şirket-i maneviye-i uhreviye cihetiyle her bir hakikî sadık şakirdi, binler diller ile, kalpler ile dua etmek, istiğfar etmek, ibadet etmek ve bazı melâike gibi kırk bin lisan ile tesbih etmektir. Ve Ramazan-ı Şerifteki hakikat-i Leyle-i Kadir gibi kudsî ve ulvî hakikatleri yüz bin el ile aramaktır.
İşte bu gibi netice içindir ki Risale-i Nur Şakirdleri, hizmet-i Nuriyeyi velâyet makamına tercih eder, keşif ve kerâmâtı aramaz ve ahiret meyvelerini dünyada koparmaya çalışmaz ve vazife-i İlâhiye olan muvaffakıyet ve halka kabul ettirmek ve revaç vermek ve galebe ettirmek ve müstehak oldukları şan ü şeref ve ezvâk ve inayetlere mazhar etmek gibi kendi vazifelerinin haricinde bulunan şeylere karışmaz ve harekâtını onlara bina etmezler. Hâlisen, muhlisen çalışırlar, “Vazifemiz hizmettir; o yeter” derler.
Ve sâniyen: Seksen küsur sene kıymetinde bulunan ve Ramazan-ı Şerifin mecmuunda gizlenen hakikat-i Leyle-i Kadri kazanmak için Risale-i Nur Şakirdlerinin şirket-i maneviye-i uhreviyeleri muktezasınca her biri, mütekellim-i maalgayr sigası olan “Ecirnâ” [Bizi koru], “İrhamnâ” [Bize merhamet et], “Vağfirlenâ” [Bize mağfiret eyle] gibi tabiratta, “Biz” dedikleri vakit Risale-i Nur’un sadık şakirdlerini niyet etmek gerektir; tâ her bir şakird umumun namına münâcât edip çalışsın. Ve bu bîçare ve az çalışabilen ve haddinden çok fazla hizmet ondan beklenen bu kardeşinize, o hüsn-ü zanları yanlış çıkarmamak için geçen Ramazan gibi yardımınızı rica ediyorum.
Kastamonu Lahikası, 160. mektup, s. 273
LUGATÇE:
ezvâk: zevkler.
fevkinde: üstünde.
hakikat-i Leyle-i Kadir: Kadir Gecesinin hakikati, mahiyeti.
inayet: ihsan, lütuf.
mütekellim-i maalgayr: birinci çoğul şahıs, biz.
netice-i muhakkaka: kesin netice, sonuç.
şakird: talebe.
şirket-i maneviye-i uhreviye: ahirete ait amellerde manevî ortaklık, birbirinin sevabından hissedar olmak.
takarrur: yerleşme, kararlı hale gelme.
velâyet: velilik.