Evvelâ: Bütün ruh u canımla mübarek Ramazanınızı tebrik ederim. Ve o mübarek şehirde ettiğiniz duaların, Cenab-ı Hak yanında makbul olmasını Erhamü'r-Râhimîn’den niyaz ederim.
Sâniyen: Bu seneki Ramazan-ı Şerif hem âlem-i İslâm için hem Risale-i Nur Şakirdleri için gayet ehemmiyetli, pek çok kıymetlidir.
Risale-i Nur Şakirdlerinin iştirak-i a’mâl-i uhreviye düstur-u esasiyeleri sırrınca, her birisinin kazandığı miktar, her bir kardeşlerine aynı miktar defter-i a’mâline geçmesi o düsturun ve rahmet-i İlâhiyenin muktezası olmak haysiyetiyle, Risale-i Nur dairesine sıdk ve ihlâs ile girenlerin kazançları pek azîm ve küllîdir. Her biri, binler hisse alır, inşaallah, emval-i dünyeviyenin iştiraki gibi inkısam ve tecezzî etmeden her birisine, aynı amel defterine geçmesi, bir adamın getirdiği bir lâmba, binler âyinelerin her birisine aynı lâmba inkısam etmeden girmesi gibidir.
Demek Risale-i Nur’un sadık şakirdlerinden birisi, Leyle-i Kadrin hakikatini ve Ramazanın yüksek mertebesini kazansa, umum hakikî sadık şakirdler sahip ve hissedar olmak vüs’at-i rahmet-i İlâhiyeden çok kuvvetli ümitvarız.
Kastamonu Lahikası, s. 98
***
Mübarek Ramazanın, Leyle-i Kadir sırrıyla, seksen üç sene bir ömr-ü manevî kazandırması sırr-ı hikmetiyle ve Risale-i Nur’un şakirdlerindeki sırr-ı ihlâsla, tesanüd ve iştirak-i a’mâl-i uhrevî düsturuyla, her bir sadık şakird o fevkalâde manevî kazancı elde edeceğine gayet kuvvetli bir delili budur ki: Bu daire içinde kırk bin, belki yüz bin hâlis, hakikî mü’minlerin içinde hakikat-i Leyle-i Kadri elde edecek bir-iki, on-yirmi değil, belki yüzlerin elde etmesi ihtimali kavîdir.
Sırr-ı ihlâsla ve iştirak-i a’mâl-i uhrevî düsturunun sırrıyla, biz ve siz bu hakikate müteveccihen, bu Ramazan-ı Şerifte her birimiz umumun hesabına ve umum arkadaşları içinde kendini farz edip, nun-u mütekellim-i maalgayrı, yani daima "Bizi koru. Bize merhamet et. Bizi bağışla. Bizi muvaffak kıl. Bizi hidayete erdir. Ve bu Ramazandaki Leyle-i Kadri bizim hakkımızda bin aydan hayırlı eyle." gibi kelimelerde "nâ [biz]" içinde umum kardeşlerini niyet etmektir. Ve bilhassa en zayıf olan bu kardeşinizi, ağır vazifesinde o hususî niyetle yardım etmektir.
Kastamonu Lahikası, s. 188
LUGATÇE:
emval-i dünyeviye: dünya malları.
inkısam: bölünme, parçalanma.
iştirak-i a’mâl-i uhreviye: ahirete yönelik amellerde ortaklık, birbirinin sevabından hissedar olmak.
nun-u mütekellim-i maalgayr: konuşan kimsenin kendisinin de içinde bulunduğu bir cemaate (birinci çoğul şahıs, biz) ait fiili ifade eden kelimelerin sigası.
tecezzî: parçalara ayrılma, bölünme.
tesanüd: dayanışma.
uhrevî: ahirete ait, ahiretle ilgili.
vüs’at-i rahmet-i İlâhiye: Cenab-ı Hakkın rahmet ve merhametinin genişliği, büyüklüğü.