Cami cemaatinin çoğunluğunun Cuma namazına iştirak ettiği bir camide, minberdeki hoca efendi hutbeyi âdeta cemaati döver tarzda bir okuyuşla irad etmesi özellikle gençleri camiden soğutuyor.
Sanki “Niye geldiniz? Azar işitmeye mi, öyleyse alın size azar ve şamar” dercesine yaklaşımı karşısında cemaat başka cami ve müşfik bir imam arar hâle gelmiştir. Bulabilene ne mutlu…
Oysa Kur’ân-ı Kerîm bir çok ayet-i kerîmesinde açıkça veya zımnen yüksek sesin, kaba davranışın yanlış olduğundan bahsetmektedir. Ahlâken olması gereken fıtrî hâl, normal davranış, nezîhâne, nazikâne, kavl-i leyyîn olmaktır. Tatlı dil güler yüzdür.
Lokman Suresi 19 ve Hucurat Suresi 2-3. ayetler konuşma ve ses tonuyla ilgili, gürültü ve kaba konuşmanın hoş olmadığı öğütlerini içerir. ”Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini, kesinlikle eşeklerin sesidir.” “Ey iman edenler! Sesinizi Peygamberin sesinden daha fazla yükseltmeyin ve ona birbirinize bağırdığınız gibi bağırmayın, yoksa siz farkında olmadan amelleriniz boşa gider” şeklindeki emirlere uyması gerekenler evvelce elbette tüm Müslümanlardır. İmam, vaiz ve müezzinler camiası da örnek bir camia olmalıdır. Diyanet Riyaseti’ne duyurulur…
Bu durumun en güzel örneği Cenab-ı Allah’ın Musa’ya (as), Firavuna giderken kavl-i leyyîn (yumuşak söz söylemesi) gereğini emir buyurmasıdır. Taha Suresi ayet 44’te “Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt alır yahut korkar” demekle muhatabın kim olursa olsun, sertlik yerine nezaketin daha etkili olduğunu gösterir.
Kaldı ki camiye gelenler, Müslüman veya ehl-i iman kimselerdir. Nezaketi ve yumuşak sözü daha fazla hak ediyorlar kanaatindeyiz.
Kaldı ki, nezaket, yumuşak tutum, söz ve hareket mü’ minin şiarı olması gerektiği gibi vazifesidir de. İnsan ve insanlık hakkı dahi bunu gerektirir. Hz. Peygamber (asm) tüm tutum ve davranışlarında her zaman nazik, açık, etkileyici, ve muhatabının psikolojisini gözetir bir üslup kullanmış ve bizlere de bunu tavsiye buyurmuşlardır. Ne mutlu tâbi olup, yolundan gidebilenlere…