Haricî düşmanın saldırısına karşı kuvvet kullanmak zarurîdir, mecburîdir. Ama, dahildeki muhalif veya muarızlara karşı aynı muamele yapılmaz, aynı metot ile hareket edilmez.
Kezâ, sizinle savaş hâlinde olan düşman cenahı için söylenen sözler, işlenen fiiller, dahilî siyasette kullanılmaz. Kullanılsa zulümdür, haksızlıktır, hukuksuzluktur…
Savaşın kendine göre bir ahlâkî ölçü ve kriterleri vardır ki, bunu siyasî çekişmelerde aynen tatbik edemezsin. Tatbik etmeye çalışmak, dengesizlik, muvazenesizlik olur.
Ne var ki, günümüz siyasetinde bu tarz dengesizlikler, ölçüsüzlükler oluyor, maalesef.
«
Sıradan kimselerin haricî savaş şartları ile dahilî siyaset daireleri için söylenmiş sözleri, belirlenmiş ölçü ve kriterleri birbirine karıştırması, bir derece normal karşılanabilir. Lakin, mürekkep yalamış, akademik tahsil görmüş, hele ki titr sahibi (Dr.-Doç.-Prof.) olmuş şahısların da tutup “Haricî savaş ile dahil siyaset” durumları için söylenmiş sözleri, konulmuş ölçüleri birbirine karıştırması, hiçbir şekilde mazur görülemez ve makul karşılanamaz.
Uzun süredir şahit olduğumuz bu tür münasebetsizliklere esaslı bir cevap vermek lazım geliyor. Tâ ki, tarafgirlik marazı ile yapılan cerbezeli yorumların ateşi sâfî zihinlere sıçramasın, onlara zarar vermesin.
«
Tarafgirlik marazına yakanmış bazı şahısların, kendi siyasî fikir ve kanaatine kuvvet vermek, yahut karşı cepheyi güya çökertmek için Risalelerden iktibasla kullandıkları argümanlardan biri şudur: “Bence yol ikidir; mizânın [terazinin] iki kefesi gibi. Birinin hiffeti [hafiflemesi], ötekinin sıkletine [ağırlığı hesabına] geçer. Ben tokadımı Antranik ile beraber Enver’e, Venizelos ile beraber Said Halim’e vurmam. Nazarımda vuran da sefildir.” 1
Üstad Bediüzzaman’ın I. Dünya Harbi (1914-18) esnasında yaşanan ölüm-kalım şartlarına binaen sarf etmiş olduğu bu muvâzeneli ifadelerde ismi geçen şahısları şöyle kısaca tanıtarak mevzuya öyle devam edelim.
ANTRANİK PAŞA: 1865 Şebinkarahisar doğumlu, Ermenî çete reisidir.
ENVER PAŞA: 1881 doğumlu bir Osmanlı subayıdır. Genç yaşlarında hızla terfi ederek Başkumandanlığa kadar yükseldi.
VENİZELOS: 1864 Girit doğumludur. I. Dünya ve İstiklâl Harbi yıllarında Yunan Başbakanıdır. Anadolu topraklarını da içine alan “Büyük Yunanistan” ideali için bir ömür harcadı.
SAİD HALİM: 1863’te Kahire’de doğdu. 1912’de İttihat-Terakki Cemiyetinin Genel Sekreteri oldu. Bir yıl sonra M. Şevket Paşa’nın öldürülmesi üzerine Sadrâzamlık makamına getirildi.
«
Görüldüğü gibi, Üstad Bediüzzaman, kendisiyle siyaseten aynı fikirde olmayan Osmanlı Sadrazamı ile Başkumandanına karşı savaşan, hatta bizi yok etmeye çalışan düşman cephesinin liderleri ismen zikrediliyor. Düşman liderleri de, şayet yakalansa muhtemelen idam edilecek, öldürüleceklerdir. Savaş hâli çünkü.
İşte, bu iki taraflı, iki cepheli durum için söylenen söz ve uygulanan aynı ölçüleri tutup iç siyasette kullanmak kat’iyen doğru değil.
«
Yine savaş hâline mahsus olup, maalesef yine iç siyasette malzeme olarak tarafgir bağnazların kullandığı bir diğer argüman, Üstad Bediüzzaman’ın Münazarat’taki şu ifadesidir: “Askerlik kavga içindir. Dünkü gün, siz o dehşetli ayı ile boğuştuğunuz vakit, karılar, çingeneler, çocuklar, itler size yardım ettiklerinden size ayıp mı oldu?” 2
Muvazenesizler, işte bu ifadeyi de tutup dahilî siyasette muhalif tarafı yıkmak, bertaraf etmek için kullanıyor. Oysa, burada işaret edilen hadisede kan dökülmüş, karşılıklı mukatele olmuş, yani iki taraflı amansız bir savaş hâli söz konusudur. Dolayısıyla, burada nazara verilen ölçü, terazi dahilî siyasette suret-i kat’iyede kullanılamaz.
Dipnotlar:
1- Sünuhat, s. 67.
2- Münazarat, s. 75.