Çanakkale Deniz Zaferi’nin en gözde komutanlarından biridir Cevat Paşa. 13 Mart 1938’de vefat eden bu kahraman kumandanın tam ismi şudur: Muhammed Cevat Çobanlı Paşa.
O eşsiz ve amansız “Boğaz Harbi” başladığında “Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevki Kumandanlığı” makamında olan Cevat Paşa, en ağır şartlara rağmen Osmanlı ordusunu zafere doğru götürmeyi başardığı hâlde, sonraki yıllarda kendisine hak ettiği değer verilmedi. Ona karşı nankörlük edildi. Mümkün olduğunca da sönük gösterilmeye, hatta unutturulmaya çalışıldı.
Bu vefâsızlığın, dahası, bu hak gasbının en önemli sebebi, Kemal Paşa’nın parlatılma çabasıdır. Dolayısıyla, Cevat Paşa’nın hakkını yiyenlerin başında jakoben Kemalistler geliyor. Ellerinden gelse, Çanakkale Zaferinin tamamını Kemal Paşa’ya mal edeceklerdi.
Oysa ki, Çanakkale Deniz Zaferinin kazanıldığı 18 Mart 1915 tarihine kadar Kemal Paşa o mevkîde dahi bulunmamaktadır. Zira, kendisi Çanakkale Muharebelerinin ikinci faslı olan Gelibolu’daki kara savaşlarında o bölgede görev yapmıştır.
Yakın tarihimizdeki şu çarpıtmaya bakın görün ki: Mustafa Kemal Çanakkale Harbi esnasında henüz “Yarbay” rütbesinde iken, tutup onu “Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevki Kumandanı” olan Cevat Paşa’nın bile üstünde tutmaya ve öyle göstermeye çalışıyorlar.
Yaklaşık yüz yıldır bu alışkanlıklarını hiç değiştirmediler. Onlar için “Çanakkale Deniz Zaferi” dendi mi, akıllarına hemen Kemal Paşa geliyor. Oysa, Mustafa Kemal, o tarihte yüzlerce subaydan biridir. Kaldı ki, kendisi karacı, yani “deniz subayı” olmamasına rağmen, söz konusu çarpıtmayı bile bile ve göz göre göre yapmaya devam ediyorlar.
İnşallah gün gelir, yakın tarihimizin bütün hakikatleri ihtisas tarihçilerimiz tarafından olduğu gibi yeni nesillere anlatılmaya çalışılır.
«
Bilvesile, vefat yıldönümünde rahmetle andığımız merhum Cevat Paşa’yı biraz daha yakından tanımaya çalışalım.
Mareşal ve paşalarıyla meşhûr bir aileden gelen Çanakkale Harbi’nin muzaffer kumandanı Cevat Paşa, 1871 tarihinde İstanbul’da doğdu.
İlk tahsil devresinin ardından, o da babası gibi askerlik mesleğine atılarak Mekteb–i Harbiye’de okudu. 1894’te Kurmay Yüzbaşı olarak Harp Akademisi’nden mezun oldu.
Askerlik mesleğinde ilerleyerek, tümen komutanlığına kadar yükseldi.
1909’da “tenzil–i rütbe”ye uğratılmasına rağmen, yine de mesleğini terk etmedi. Yarbaylıktan başlayarak terfileri yeniden almaya başladı ve nihayet 1915’te tekrar tümgeneral rütbesine yükselmeyi başardı. İşte, tam da bu rütbede iken, Çanakale’de “Boğaz Müstahkem Mevki Kumandanlığı”na tayin edildi.
«
Muhammed Cevat Paşa, 18 Mart’ta zaferle neticelenen Boğaz Harbini başından sonuna kadar sevk ve idare etti. Bilhassa Nusrat Mayın Gemisiyle almış olduğu tedbirlerin, savaşın seyrini değiştirecek derecede tesirli olması sebebiyle, Cevat Paşaya “18 Mart Kahramanı” unvanı verildi.
Çanakkale Zaferinden sonra da, aynı azim ve iradeyle askerlik hizmetini cepheden cepheye sürdüren Cevat Paşa, İstanbul’un işgali esnasında İngilizler tarafından tutuklanarak Malta adasına sürgün edildi. (1919–1922)
Sürgün dönüşünde, Adana ve Diyarbekir’de Ordu Komutanı olarak görev yaptı. 1930’da Askerî Şurâ üyesi oldu. 1935’te yaş haddinden emekliye sevk edildi.
Esasında “asker ruhlu” bir kişilik olmasına rağmen, Cevat Paşa, bilhassa 1924’ten sonra aktif görevlerin dışında tutulmaya çalışıldı. Sonunda, istemediği hâlde emekliye sevk edildi. Bu da gösteriyor ki, o kahraman kumandana lâyık olduğu değer verilmediği gibi, maalesef dışlanmaya çalışıldı.
Cevat Paşa’nın 27 Eylül 1988’e kadar İstanbul Erenköy Mezarlığı’nda bulunan naaşı, bu tarihten sonra Devlet Mezarlığı’na nakledildi. Tabiî, bu da ikinci bir ayıp olarak tarihin kayıtlarına geçmiş oldu.