Yeşilay Cemiyeti, 5 Mart 1920’de “Hilâl-i Ahdar” ismiyle İstanbul’da kuruldu.
O tarihte. İstanbul çifte işgal altındaydı. Aynı şekilde, Anadolu’da da birçok noktada ve bilhassa sahillerden (Marmara, Ege, Akdeniz, Karadeniz) başlayan işgaller vardı.
Sahil şehirlerinden askerî çıkarma harekâtıyla başlayan bu işgallerin bir silâhlı yönü vardı, bir de alkollü içeceklerin halka bedava dağıtılması yönü vardı. İşte “çifte işgal” tabirini bu maksatla kullandık.
Bir taraftan silâh kullanılarak Anadolu toprakları işgal ediliyor, bir taraftan da mahallî milis teşkilatları ve bilhassa gençlerin dinî-millî duyguları törpülensin, uyanış içine girmesin diye alkollü içeceklerle uyutulmaya, hatta uyuşturulmaya çalışılıyordu.
İşte, Anadolu’da ve bilhassa İstanbul’da görülen bu tehlikenin bertaraf edilmesi için Yeşilay Cemiyeti kuruldu. İleriki tarihlerde Ankara siyasetçilerinin hedefi hâline gelen Bediüzzaman Said Nursî ile Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey de bütün kuvvetiyle Yeşilay’a destek veren şahsiyetler arasında yer alıyor.
«
Yeşilay Cemiyetinin kurulmasında sadece 11 gün sonra, İstanbul’da “Kara Bir Gün” yaşandı. İşgalci İngiliz askerleri 16 Şubat (1920) gecesi sabaha yakın saatlerde Şehzâdebaşı Karakolu’na baskın yaparak askerlerimizi katletti. Yani, bedava alköllü içeceklerle de maksadına kavuşamayan işgal kafası, bu kez kanlı çatışmaya zemin hazırlamanın çabası içine düştü. O kara gün, fiilî işgal bütün açıklığıyla kendini gösterdi.
Bu tarihten itibaren İstanbul’da siyaset yapılamayacağını anlayan son Osmanlı mebusları, bir yolunu bularak Anadolu’ya yöneldiler. Nihayet Ankara’da toplandılar ve 23 Nisan günü yeni Türkiye’nin yeni Meclisi’ni teşkil ettiler.
«
Şunu da ifade edelim ki: “Müskirat” diye tabir edilen alkollü içeceklerin yaygınlaşmasının ve Kızılay’a nisbeten Yeşilay’ın sönük kalmasının en önemli bir sebebi de, dahilde ve bilhassa Meclis çatısı altında sarhoşluk veren içeceklerin serbest bırakılmasını savunanların varlığıdır ve bunların zamanla ülkede etkili hale gelmeleridir. Kendi hayatlarında içkiye ağırlık verdikleri gibi, geniş kitlelerin sigara ve alkol gibi zararlı maddelerin kullanılmasını teşvik ettiler.
«
Konuyu şöyle toparlamaya çalışalım: Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey, 23 Nisan 1920’de Ankara’da teşkil olunan Millet Meclisi çatısı altında toplanan İstiklâl Harbi kahramanlarından biridir. Dahası, kısa süre sonra Mustafa Kemal’in rakibi olarak “2. Grub”un başı ve lideri konumuna geldi. Ne var ki, bu hal onun hayatına mal oldu.
Samimî bir dindar ve cesur bir vatanperver olan Ali Şükrü Bey, İstanbul’da olduğu gibi Ankara’da da Yeşilay’ın maksadına var gücüyle hizmet etmeye çalıştı. Meselâ, derhal “Men-i Müskirat Kànunu” (Sarhoşluk veren şeylerin önlenmesi) taslağını hazırlayarak Ankara’da henüz yeni kurulan Meclisin gündemine taşıdı.
Mayıs 1920’de Meclis’te görüşülmeye başlanan ve çok sert tartışmalara yol açan bu kànun maddesi, aylar sonra (14 Eylül’de) çok az bir oy farkıyla kabul edildi.
Anadolu’da ölüm-kalım savaşının bütün şiddetiyle hükmettiği o günlerin Meclis’i âdeta ortadan ikiye ayrılmıştı. Alkolün, yani sarhoşluk veren maddelerin yasaklanmasını isteyen grubun başında Ali Şükrü Bey, buna karşı gelen grubun başında ise Kemal Paşa geliyordu. Aralarında şiddetli tartışmalar yaşandı.
Sonunda kabul edilen “Men-i Müskirat Kànunu” kabul mühim bir tesir icra etti. Kanun, ülke genelinde uygulanmaya başlandı. Bilvesile, Üstad Bediüzzaman’dan kısacık bir iktibas: “Câ-yı dikkattir ki: ... Anadolu Hükümetinin bir emri ile, bütün işret, kumar gibi kebâirler men’ edildi.” (Bkz: Tuluat Risalesi)
«
İçki yasağını kànunlaştırmada en etkili rolü oynayan Ali Şükrü Bey, Çankaya Köşkü Muhafız Komutanı Topal Osman tarafından 23 Mart 1923’te canice öldürülerek katledildi. Kısa süre sonra da “içki yasağı kànunu” iptal edildi.