"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Silâhsız müzakere durumu

M. Latif SALİHOĞLU
03 Mart 2025, Pazartesi
İmralı Hapishanesinde yatan PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan, kendi örgütüne yönelik radikal bir açıklamada bulundu: Kısaca “Silahlı mücadele bırakılsın. Örgüt kendini feshetsin. Özerklik talebi yok, federasyon da yok; demokratik mücadele var” dedi.

Kurmay ekibin bulunduğu Kandil’den, söz konusu çağrıya hemen ertesi gün olumlu cevap geldi. “Liderimizin emrindeyiz” denildi.

Öcalan’ın kendi el yazısıyla hazırlayıp taraftarlarına sunduğu yeni açıklama, toplumun bir kesimi tarafından ihtiyatla karşılanırken, diğer bir kesimi tarafından memnuniyetle alkışlandı. (*)

Memnuniyetlik, silâhların bırakılması ve örgütün kendini fesh etmesinin istenmesi sebebiyledir. Ateşli silâhların kullanılmaması, kan ve gözyaşının akıtılmaması, her sağduyu sahibini elbette memnun eder ve etmeli. Tabii, önemli olan fiiliyatta buna uyulup uyulmayacağı hususudur. Bunu da zaman gösterecek.

Bununla beraber, bu örgütün bundan böyle başta Türkiye ve Suriye (Rojava) olmak üzere, Irak ve İran’ı da içine alan parçalı coğrafyada siyasî mücadele ve müzakereye ağırlık vereceği anlaşılıyor. Bu noktada önem arz eden husus şudur: Onların ifadesiyle “demokratik mücadele ve müzakere”yi kiminle ve nasıl yapacaklarıdır. Eğer içinde yaşadıkları toplumun meşrû yönetimleriyle, özellikle parlamentoları ile anlaşma yoluna giderlerse, bundan Türkler, Kürtler, Araplar ve Acemlerin ekserisi herhangi bir tedirginlik içine girmeden gelişmeleri hayra yorabilirler. Şayet, ecnebilerle, İsrail, ABD ve İslamiyet düşmanı bazı Avrupa devletlerine sırtlarını dayama cihetine giderek süreci yönetmeye devam ederlerse, işte o takdirde çok zaman alıcı yeni bir çözümsüzlük dönemine tekraren girilecek demektir.

«

Öcalan’ın açıklamasında dikkat çeken bir başka nokta, dünyada komünizmin ve “reel sosyalizm”in çökmesiyle birlikte, PKK’nın da felsefî ve ideolojik yönden bir çöküş evresine girdiğini itiraf etmesidir. 

Esasen, örgüt, bu yönü itibariyle Müslüman Kürtlerden tamamen kopuktur. Onların dinî, örfî, vicdanî değerleriyle uzaktan yakından bir alâkası bulunmamaktadır. Özetle, PKK, Kürtlerin millî vicdanından doğmuş bir örgüt, bir hareket değildir. Kemalist tahrikli ve hariç bağlantılı bir projedir. Bu proje ömrünü tamamladı. Sıra gömülmesine geldi. Gömülme merasiminin nasıl ve nerede yapılacağı henüz belli değil. Belli olan bir şey varsa, o da bu örgütün hiçbir dinî ve millî teamüle göre gömülmeyeceğidir.

«

Doğu ve Güneydoğu Bölgesinde yeni gelişmelere kafa yoran bazı kimselerle yaptığımız görüşmelerde, bundan sonraki beklentilere dair şu tesbitlerde bulunduk:

DEM seçmeni de dahil olmak üzere, bölge halkı, kesinlikle terör eylemleri ve kanlı çatışma istemiyor. Bundan gına getirmiş, ikrah etmiş durumda. Gelecek neslin, huzur ve güven içinde yaşamasını istiyor.

PKK yönetim kadrosu, kurucu lider Öcalan’ın emir ve direktifi dışına çıkamaz. Söz verdikleri gibi ateşkese uymak ve örgütü feshetmek durumundadırlar. Buna uymayanlar, tâ başından beri bilinmektedir ki, hiç affedilmezler ve bir şekilde mutlaka infaz edilirler.

Örgüt, liderin çağrısına uymakla beraber, devletten de bazı beklentileri illâ ki olacaktır. Meselâ: Dengeleri sarsmayacak bir affın yürürlüğe konulması. Fikir suçundan dolayı hapiste yatan örgüt elemanlarının kademeli bir şekilde tahliye edilerek hiç olmazsa tutuksuz yargılanması.

Gelişmelerin seyrini önümüzdeki günlerde daha net şekilde görme imkânı olacak gibi görünüyor.

………………………

(*) Öcalan, aslında 2013 yılı Nevruz’unda da benzer bir açıklamada bulundu. Düşük profilli olmakla beraber, tâ o zaman da silâhların bırakılmasını istedi. Ne var ki, konjonktürel şartlar bunun fiiliyatta gerçekleşmesine imkân-fırsat vermedi. O zaman beliren ateşkes ümidi, maalesef patlatılan bombalarla, akıtılan masum kanlarıyla ve bilhassa 2015’te tekrarlanan iki seçim arasındaki çatışmalarla açılan hendeklere gömülmüş oldu. Şimdiki ateşkes ve silâhların bırakılması çağrısı, öncekine nisbeten daha ciddi ve etkili görünmekle beraber, yine de bunun ihtiyat ile karşılanması gerekir. Zira, kırk yıldır az-çok bilinen bu örgütün hem ardı-arkası karanlık, hem de itibar noktasında hiç güven vermiyor.

Okunma Sayısı: 824
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÇeşitcioğlu

    3.3.2025 06:33:14

    2- Bitlis ise 2/3 Mart gecesi işgal edildi. Üstad ve talebeleri o gece kaçmak için dereye atladığında ayağı kırıldı ve kuvvetle muhtemel 3 Mart Cuma akşama doğru teslim oldular. 2-3 Mart gece Bitlis işgal edilince , şehri terketmek için gecenin karanlığından yararlanarak su arkından Bitlis Çayı’ na atladılar ki , en ma’ kul olan 3 Mart Cuma akşama doğru teslim olmaları ki, kırık ayağın ağrı ve acısından üstad yürüyemez halde olmalı. Kırılma ve teslim süresi de kitaplarda yazıldığı gibi 33 saat olmayacağı gibi, 24 saat bile değil, en fazla 13- 15 saat olabilir.Aksi halde ayak kangren olup bacak kesilmek durumundan olurdu. Ayrıca o dehşet acı soğuk açlık … ortamında bu süresinin üstad ve yanındakilere çok uzun gelmesi ( 33 saat) algılanması gayet normaldir!

  • HÇeşitcioğlu

    3.3.2025 06:28:21

    1-.Üstad bsNursi ra 3 Mart Cuma günü esir alındı… Kaynaklar: https://search.app/XA7JytHce6PxEDTe6 https://search.app/8se8BKzzumL4RVPr8 https://search.app/k7PKsmgqMUjNBX8T9 https://search.app/KvzHeemrirrrTAhG7 *Kısaca; İşara’ tül İ’ caz 2 Kasım 1916 ile 16 Şubat 1916 arasında Pasinler / Köprüköy Muharebeleri ve Erzurum’ un işgali olan 16 şubat arasında yazıldı.

  • Osman Yıldirim

    3.3.2025 05:41:48

    Bu işlerde samimiyet ve şeffafiyet olmadığı, arkasında bir takım siyasi hesaplar olduğu kanaatindeyim taşımaktadır. Zira öncülük yapanlar hep derinlerde iş yapanlar olmaktadır. Daha önce örgütle alakalı en küçük temas terörüristlikle suçlanırken şimdilerde telefon görüşmeleri ve bir takım çağrılar barış olarak nitelikte olduğundan bunun siyasi hesaplara yönelik olduğunu dogrulamaktadır. Herşeye rağmen silahlar susacak ve barış olacaksa tabi ki ülke ve toplum lehine olur diye beklemek gerekmektedir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı