"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ramazanda herkesin nefsi anlar ki, hür değil, abddir

Risale-i Nur'dan
03 Mart 2025, Pazartesi
Üçüncü Nükte

Oruç hayat-ı içtimaiye-i insaniyeye baktığı cihetle çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki: İnsanlar maişet cihetinde muhtelif bir surette halk edilmişler. Cenab-ı Hak o ihtilâfa binaen zenginleri fukaraların muavenetine davet ediyor. Halbuki zenginler fukaranın acınacak acı hallerini ve açlıklarını, oruçtaki açlıkla tam hissedebilirler. Eğer oruç olmazsa nefisperest çok zenginler bulunabilir ki açlık ve fakirlik ne kadar elîm ve onlar şefkate ne kadar muhtaç olduğunu idrak edemez. Bu cihette insaniyetteki hemcinsine şefkat ise şükr-ü hakikînin bir esasıdır. Hangi ferd olursa olsun, kendinden bir cihette daha fakiri bulabilir; ona karşı şefkate mükelleftir. Eğer nefsine açlık çektirmek mecburiyeti olmazsa, şefkat vasıtasıyla muavenete mükellef olduğu ihsanı ve yardımı yapamaz; yapsa da tam olamaz. Çünkü hakikî o hâleti kendi nefsinde hissetmiyor.

Dördüncü Nükte

Ramazan-ı Şerifteki oruç, nefsin terbiyesine baktığı cihetindeki çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:

Nefis, kendini hür ve serbest ister ve öyle telâkki eder. Hatta mevhum bir rububiyet ve keyfemayeşa hareketi, fıtrî olarak arzu eder. Hadsiz nimetlerle terbiye olunduğunu düşünmek istemiyor. Hususan dünyada servet ve iktidarı da varsa, gaflet dahi yardım etmiş ise bütün bütün gàsıbâne, hırsızcasına, nimet-i İlâhiyeyi hayvan gibi yutar.

İşte Ramazan-ı Şerifte, en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki kendisi malik değil, memlûktür; hür değil, abddir. Emir olunmazsa en âdi ve en rahat şeyi de yapamaz, elini suya uzatamaz diye mevhum rububiyeti kırılır, ubudiyeti takınır, hakikî vazifesi olan şükre girer.

Mektubat, s. 472

LUGATÇE:

abd: kul.

fıtrî: yaratılıştan gelen.

gàsıbâne: hakkı olmayan şeyi alarak, gasp edercesine.

halk edilmek: yaratılmak.

hayat-i içtimaiye-i insaniye: insanlığın toplumsal hayatı.

keyfemayeşa: nasıl isterse, dilediği şekilde, keyfine göre.

maişet: geçim.

memlûk: köle, kul.

mevhum: hayalde meydana getirilen, gerçekte olmadığı halde varsayılan.

muavenet: yardım.

rububiyet: rablık; Allah’ın her bir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmak için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve hâkimiyeti altında bulundurması.

ubudiyet: kulluk.

Okunma Sayısı: 787
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cenk Çalık

    3.3.2025 12:30:07

    "Eğer oruç olmazsa nefisperest çok zenginler bulunabilir ki açlık ve fakirlik ne kadar elîm ve onlar şefkate ne kadar muhtaç olduğunu idrak edemez. Bu cihette insaniyetteki hemcinsine şefkat ise şükr-ü hakikînin bir esasıdır. Hangi ferd olursa olsun, kendinden bir cihette daha fakiri bulabilir; ona karşı şefkate mükelleftir. Eğer nefsine açlık çektirmek mecburiyeti olmazsa, şefkat vasıtasıyla muavenete mükellef olduğu ihsanı ve yardımı yapamaz; yapsa da tam olamaz. Çünkü hakikî o hâleti kendi nefsinde hissetmiyor." Bir anlamda pratik empati denilebilir. Yani fakiri sadeve fikri boyutta değil, bizzat aç kalarak yaşayarak düşünmek çok daha tesirli oluyor...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı