"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsanlığı kucaklayan mesajlar

M. Said ZEKİ
03 Mart 2025, Pazartesi
Aklı, kalbi ve ruhu doyurucu mesajları insanlığa ulaştıracak hakikat kahramanları nerede? Siz bu satırları okurken kaç insan manevî şüpheler içinde kıvranarak imanını kaybediyor?

Halbuki bizim kanıksadığımız Nurların bir cümlesi, bazen bir kişinin dünya ve ahiretini kurtaracak nitelikte.

Elbette muhtaç olanlara, ihtiyaç duyduğunu ulaştırmaktır asıl olan. Fakir olana maddî yardım, hasta olana tıbbî yardım yapılır. 

Peki, refah içinde ve maddî hiçbir eksiği olmayan insanlara İslâm ne verecek? Altından ırmaklar akan köşkleri, yalıları, arabaları, çeşit çeşit içecekleri ve nefsin hoşuna gidecek zevkleri zaten var olan fakat; ruhundaki boşluğu dolduramayanlara nasıl yardım edeceğiz.

ARAYIŞ İÇİNDE OLANLAR VE MES’UL OLANLAR

Bunalımdan kurtulmak için arayış içinde olan çok insan, Hz. Mevlâna’dan Yunus Emre’den ne buluyorlar? Buldukları maddî seyler değil elbette. Sevgi, hoşgörü, bütün insanlara eşit ve adil yaklaşım, dünyanın mahiyeti, kötülük problemini çözme, ölüm korkusunu yenme ve yeniden diriliş gibi cihanşümul, evrensel mesajlar hiç şüphesiz. 

Bugün bunları asrın ihtiyacına göre güncelleyen Hz. Bediüzzaman’ın, Risale-i Nur Külliyatı’nın mesajlarını muhtaç olanlara ne kadar ulaştırıyoruz? O hakikatler sadece bizim için mi, yoksa bütün insanlık için mi lâzım? 

ELİMİZDEN GİTMEDEN...

Ayet, titretici mesajlar veriyor:

“Eğer (ciddiyetle hazırlanıp manevî, gerektiğinde maddî cihad ve savunma için) sefere  çıkmazsanız, Allah sizi acı bir azaba uğratır ve sizin yerinize başka bir topluluk getirir de; siz savaşa çıkmamakla onun dinine zerrece zarar veremezsiniz. Çünkü Allah her şeye kadirdir.”1  

İnanıyoruz ki; “Asıl mesele bu zamanın cihad-ı manevîsidir. Manevî tahribatına karşı sed çekmektir.”2 “Hiç merak etmeyiniz. Risale-i Nur tevakkuf etmiyor, perde altında büyük fütuhatı var” diyor Üstad. Biz de demeliyiz ki: 

“Üstadım, müsterih olunuz, bu Nurlar ayak altında kalamazlar. Onları Dellâl-ı Kur’ân’dan enzâr-ı cihana vaz eden Hâlık (Celle Celâlühü) bizim gibi kimsenin ümit ve tahayyül etmeyeceği âciz insanlarla bile neşir ve muhafaza ettirir.”3

Evet; “Allah dilerse bu dini, fâcir (günahkâr) bir adamın eliyle de kuvvetlendirir.”4

AYİNE Mİ, PERDE Mİ?

Sorulması gereken soru şu: “Ben bu manevî cihadın, bu fütuhatın neresindeyim? Manevî yangınlar karşısında konumum, durumum nedir? Hakikatlere ayine mi oluyorum, perde mi?” 

Omuzumuza ihsan-ı İlâhî tarafından konulan ve bütün insanlığın dertlerine derman olacak nitelikteki hakikatlerin kıymetini ne zaman idrak edeceğiz? Allah korusun biz birbirimizle uğraşırken elimizden kayıp gittiği zaman mı?

Ölüm gelmeden kendimizi hesaba çekmek ahiretteki hesabımızı kolaylaştırır sanırım.

Arayış içindeki birinden gelen şu mesajla bitirelim: 

“Agnostiğim, ama agnostizimde de anlamlandıramadığım şeyler var. Tanrı bilinmez bir tanrı olabilirse, neden kendini göstermek için bize bildirebileceği bir yol olmasın? Teşekkür ederim.” 

Siz nasıl cevap verirsiniz bu soruya?

Dipnotlar: 

1- Tevbe Suresi: 39.

2- Beyanat ve Tenvirler, Enst./intr., s. 254.; 

3- Barla Lâhikası, s. 18.

4- Hadis-i Şerif

Okunma Sayısı: 412
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı