Güzellik, estetik tecrübe, hayata musibetlere rağmen güzel bakmak, hikmetin güzelliklerini fark etmek Risale-i Nur’da ele alınıyor mu? Yoksa sadece dinî bilgiler veren bir Külliyat mı?
“Risale-i Nur; asrımızın anlayış ve ihtiyacına göre yazılmış bir Kur’ân tefsiridir. Bu zamanın yenileyicisi / müceddidir.” diyoruz ve öyle inanıyoruz.
Tecdid hareketiyse; insanı ve toplumu ilgilendiren her konuda -din ilimleri, fen ilimleri, edebiyat, sanat, siyaset, iktisat, ölüm ve ötesi- güncel ve orijinal çözümler sunma potansiyeli var demektir.
Önemli olan bu potansiyelin fiiliyata geçirilmesidir.
‘ELİF EKİBİ / EKOLÜ’
Geçenlerde Risale-i Nur Kongresi sebebiyle; aşkın, şevkin, hasret gidermenin ve muhabbetin sıcaklığını yaşadı Ankara. Özlenen baharların ve bayramların habercisiydi bu buluşma.
Muhterem okuyucularımız zaten konuyu biliyor. Biz, burada açılan sergide gözümüze ilişen bir dönem gazetemizin çıkardığı “Elif” ekinden bahsetmek istiyoruz. “Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer!”
‘Elif’ yıllar önce Suad Alkan editörlüğünde Yeni Asya gazetesinde edebiyat, kültür ve sanat sayfası olarak okuyucularına ilk selâmı vermiş. Kısa bir süre içinde gelenek oluşturacak bir birikime ulaşmış. Alkan’dan sonra, Taha Çağlaroğlu ve Caner Kutlu’nun editörlüğünde -kesintilerle de olsa- devam etmiş.
Sanatın her alanına dair edebî ürünler, sahasının uzmanı ünlülerle yapılan röportajlar Elif ekinde yayınlanmış.
Bu gayretler -ilk anda hatırladığımız Mahmut Kaplan, Sadık Yalsızuçanlar, Taha Çağlaroğlu, Nejat Turhan, Osman Gökmen, Caner Kutlu gibi- Elif Ekibi’nin oluşmasında büyük katkı sağlamış.
Risale’ye yakışır, tahlile ve tahkike dayalı edebî bir dilin oluşmasında ‘Elif’ ekinin katkısı büyük olmuş.
RİSALE-İ NUR VE ESTETİK
Suad Alkan Elif’i dergi olarak 14 sayı daha çıkarmış. Risale’deki sanat, estetik ve belağatla ilgili mevzulara son derece vâkıf olan Alkan doktora tezi için aynı konuyu seçmiş: “Risale-i Nur’da Bilim ve Modern Sanat Felsefesi.”
Elif ekolünden Taha Çağlaroğlu ise; “Risale-i Nur Estetiği” adlı kitabında şu sorulara cevap aramış:
“Güzellik, estetik tecrübe, hayata güzel bakmak, hikmetin güzelliklerini fark etmek Risale-i Nur’da nasıl ele alınıyor? Edebiyatçılara, sanatçılara Risaleler hangi ufukları taşıyor?
Savaşlar, felâketler, hastalıklar, adaletsizlikler içindeki günümüz dünyasına Risaleler nasıl bir celâl-cemal dengesi anlatıyor?
Bediüzzaman’ın güzel sanatlara ilgisi var mıydı? Bediüzzaman’ın ara sıra ibret için sinemaya gittiğini veya “Keşke şair olsaydım...” dediğini kaç kişi biliyor?
Dinin yerine sanatı ikame etmek isteyen bir zihniyete karşı, Risalelerin hangi önerileri var?”
“HELVA YAPMAK İÇİN!”
Risale-i Nur her sahada kendi uzmanlarını yetiştirmiş hamdolsun. Şimdi bunların titiz ve istikametli bir şekilde, ilimlerinin zekâtını vermesi gerekiyor.
‘Un, şeker, yağ, enerji, insan kaynakları... bütün malzeme var, şartlar da müsait. Sadece helva yapacak hakikat kahramanlarını -sizi- bekliyor.
Özetle: Risale-i Nur Sanat Akademisinin kurulmasının ütopik bir şey olmadığını söylemek istiyoruz.
Misal mi? İşte Osman Gökmen ve ekibi DKT yapımda kıt imkânlarla güzel eserlere imza atıyor. Caner Kutlu ve ekibi Yeni Asya TV YouTube kanalı ile vazife başında. Daha niceleri bulundukları yerde hizmete devam ediyor.
Mesailerimizi tanzim ederek bunları teşvik etmemiz, sayılarını çoğaltmamız ve maddî-manevî destek olmamız lazım.
“HEM ŞEYTAN TAŞLAMA, HEM TAVAF!”
Denilebilir ki; ‘Şeytan taşlamaktan tavafa vakit bulamıyoruz!’
Şeytan her zaman var ve olacak. Tevbe Suresinin 122. ayetinde anlayabildiğimiz kadarıyla; “mü’minlerin hepsi (cihâd için) seferber olması gerekmiyor. Bir tâife sefere çıkarken, diğerlerinin dini iyice öğrenip hizmet etmeleri ve seferden dönen kardeşlerini de uyarmaları” gerekiyor.
Yani herkesin şeytan taşlaması gerekmez. Bazıları şeytan taşlarken, bazıları hizmete devam edebilir. Ne dersiniz?