Faal ve gayur hizmet ehli bir kardeşimiz, “Kendi kendimize Nurculuk mu yapıyoruz?” başlıklı yazımıza “Kendi kendimize faaliyetler yapıyoruz!” şeklinde yorum yaptı. Niye böyle düşündü?
Eskiden ders, sohbet, seminer, konferans ve benzeri sosyal faaliyet ve hizmetlerimizi il il, ilçe ilçe, belde belde dolaşarak yapıyorduk. Koronavirüs salgınından sonra büyük çapta ara verdik.
Bilindiği gibi, "İnternet ve dijital medya çağı" 1990'da başladı. 1997’de ABD’de ilk sosyal medya sitesi kuruldu. Sosyal medya ise, 2000'lerin başında popülerlik kazandı. Ancak, sosyal medyayı ana akıma yükseltip dönüştüren şey, 2004'te Facebook'un piyasaya sürülmesi ve ardından akıllı telefonlar oldu. İnternet kullanıcısı 100 milyonlar, hatta milyarlara ulaştı.
Öte yandan iş ve çalışma hayatı da büyük çapta dijitalleşti. “Home ofis/evden çalışma” modeli geldi. Artık çalışma ve faaliyetlerimizi evlerimizin bir oda ve bölümünden yürütüyoruz!
Sohbet, seminer, konferans ve sâir hizmet faaliyetlerimizi de dijital ve sosyal medya üzerinden yapıyoruz. Davetler üzerine şahsen de 30 yıl boyunce bilhassa Türkiye’yi dolaştık. Artık bu davetler durdu. Zira, onlar için de daha masrafsız bir zemin müheyya oldu! Her gün, her saat binlerce dersteyiz!
Esasında Bediüzzaman “dünyamızın küçülüp bir köy hükmüne geçtiğini” bir asır önce haber vermiş: “Şimdi tekemmül-ü vesait-i nakliye ile, âlem bir şehr-i vahid hükmüne geçtiği gibi, matbuat ve telgraf gibi vesait-i muhabere ve müdavele ile ehl-i dünya, bir meclisin ehli hükmündedir.”1 Teknolojinin önünde duramayız; onunla da hizmet etmeliyiz.
Ancak, aynı zamanda klasik hizmet tarz ve faaliyetlerimizi de en yüksek seviyede rû be rû sürdürmeliyiz Üstadımızın şu direktifiyle: “Haddinden fazla fevkalâde hüsn-ü zan ve müfritâne âlî makam vermek yerine, fevkalâde sadâkat ve sebat ve müfritâne irtibat ve ihlâs lâzımdır. Onda terakkî etmeliyiz.”2
Dipnotlar:
1-Muhakemat, s. 38.
2-Kastamonu Lâhikası, s. 57.