“Kolayına kaçıp birbirinden farklı insanları aynı kefeye koyuyoruz. Bazıları bir dinleri olduğu için ahlâka ihtiyacı kalmamış gibi davranıyorlar.” (Amin Maalouf)
- GÜZEL AHLÂK
ResUlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Ben, (başka değil, sadece) (iyi), güzel ahlâkı tamamlamak (uygulamak) için gönderildim.” (İbni Hanbel, II, 381.)
- AYNI NEHRİN KOLLARI
“Hukuk, ahlâk ve etik kuralları, aynı nehrin birbirini besleyen farklı kolları şeklinde tasvir edilebilir.” (F. B. Sehrawala)
- GONG
“Dünyanın sadece maddî bir anlamı olduğunu ve manevî-ahlâkî anlamının bulunmadığını söylemek, bütün yanlışların en büyüğü ve en tehlikelisi, en büyük ve en temel gaf, gerçek ruh ve mizaç sapkınlığıdır.” (Schopenhauer)
- HUKUKÎ TEBESSÜM
İki ahbap Adliyenin bir gün yanından geçerken bir gürültü duyarlar:
- Duydun mu gürültüyü, ne oldu acaba?
- Aldırma. Hâkim bir davanın düşürülmesine karar verdi.
Ertesi gün aynı yolda yürürken bu defa çatal kaşık sesleri duyarlar. Birisi yine sorar:
- Bu sesler de neyin nesi acaba?
- Bu defa durum vahim. Bir garibanın hakkı yeniyor galiba!
- TÜRK VATANDAŞI TANIMI
“Türk vatandaşı; İsviçre medenî kanununa göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemelerine göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve sadece İslâm hukukuna göre gömülen kişidir.” (Bu tanım Uğur Mumcu tarafından ismi tespit edilemeyen bir mizah dergisinden alıntılanmıştır.)
- KULAĞIMIZA KÜPE OLSUN MU?
* “Dünyadaki bütün nehirler, adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez.”
* “Kuvvetlilerin yükünü zayıflar çekerken, padişaha tatlı uyku haramdır.”
* “Dünyanın mülküne dayanıp güvenme. O senin gibi nice kimseleri besleyip öldürdü.”
* “Gereken kadar konuş. Başkaları seni susturmadan susmasını bil.” (Şeyh Sâdî-i Şirâzî)
- İSTİBDAT VE HÜRRİYET
“İstibdat tahakkümdür. Muamele-i keyfiyedir. Kuvvete istinat ile cebirdir.
Rey-i vahittir. Sû-i istimalâta gayet müsait bir zemindir. Zulmün temelidir.
Nâzenin hürriyet, âdâb-ı şeriatla müteeddibe ve mütezeyyine olmak lâzımdır.
Yoksa, sefâhet ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir. Belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır. Nefs-i emmâreye esir olmaktır.
Hürriyet-i umumî, efrâdın zerrât-ı hürriyâtının muhassalıdır. Hürriyetin şe’ni odur ki, ne nefsine, ne gayrıya zararı dokunmasın.”
(ESDE, Münazarat, s. 236.)