Geçtiğimiz Pazar günü Ankara’da nurlu bir bayrama katıldık: Hakikatin bayramını kutladık. Onlarca ilim ve fikir sahibi genç ve orta yaşlı insan, ‘kâinatta en büyük hakikatin, iman hakikati’ olduğunu konuştular. Yüzlerce insan da, tartışılan ve aktarılan bu konuları dinlediler, paylaştılar, tadad ettiler.
Bir lezzet vardı orta yerde. Fuaye alanına bayram günü gibi yiyecekler, içecekler, kermesler, kitap sergileri, çaylar vs. yerleştirilmişti. Ankaralıları oldukça misafirperver ve ikramperver gördük. Teşekkürler Ankara.
Ne diyelim; bu Nurcular büyük insanlardır. Himmetleri büyüktür. İnsanlık duyguları büyüktür. Gayretleri büyüktür. Kaygıları büyüktür. Çalışmaları büyüktür. Düşünceleri büyüktür. Dostlukları büyüktür.
Nurcularla en azından dost olmak lazım. Yakınımızda, mahallemizde bir Nurcu komşumuz var ise, biz de şanslıyız demektir. Onlarla dostluk kuralım. Biz kazanırız.
Onların sözleri nurdur, gözleri nurdur, özlemleri nurdur, aşkları nurdur, ümitleri nurdur; onlar bize çok şey kazandırırlar.
Onlarla komşu olmak, arkadaş olmak bir onurdur, bir ömürdür, bir kıvançtır.
En Büyük Hakikat İman
Risale-i Nur Enstitüsü, onlarca ilim ve fikir adamıyla, “Günümüz Problemlerine Bir Çözüm Önerisi: En Büyük Hakikat İman” konusunu ele almıştı. Kimsenin göremediği orijinal bir konuyu Risale-i Nur Enstitüsü görmüş ve konuşulmasını istemişti. Birbirinden güzel akademisyenlerle, fikir ve ilim adamlarıyla konu masaya yatırdı. Tartışıldı, görüşüldü, müzakere edildi. Ve ortaya harika çözümler çıktı.
İşte o çözümlerden birer cümlecik:
-“Biz hayatın her bir çeşit lezzetini ve keyiflerini tatmak ve tattırmak istiyoruz; bize karışma!” anlayışıyla hedonizm gibi fıtrata zıt hayat tarzları, insaniyeti yüksek mertebesinden düşürmüştür. Bu anlayışla basit bir dünyevî haz, nazarlarda çok büyütülür ve ehemmiyetli bir imanî meseleye tercih edilir.”
-“Araştırmalara göre dünyevîleşme ve dinin siyasete alet edilmesi gibi sebepler, gençlerin dinden uzaklaşmasını netice vermektedir. Vaaz ve hutbelerde güncel siyasetten uzak durulmalı ve imanı esas alan konulara öncelik verilmelidir.”
-“Bediüzzaman’a göre dünya barışı ancak iman, ahlâk ve adalet temelleri üzerine kurulabilir.”
-“Varlığın her bir unsuru, Cenab-ı Hakkın esmasının, kudretinin ve birliğinin bir tecellisidir.”
-“Risale-i Nur, iman hakikatlerini; kâinat, Kur’ân, risalet ve vicdan ekseninde delillen-diren yaklaşımıyla kapsayıcı ve ikna edici bir metodoloji sunmaktadır.”
“Ahiret bilinci gençlerin dünyevîleşmesini engeller; ölüm, ahiret, Cennet ve Cehennem gerçeğini sıkça zikretmek, gençliği sorumluluk şuuruna eriştirir.”
“Esma-i İlahîyi görüp hüsn-ü nukuşunu göremeyen insan zamanla körleşir. Varlıktaki tevhid mührünü görüp Sânii ıskalayan, nakşı görüp Hâlık’ı ıskalayan hakikî imanı elde edemez.”
Program Şahaneydi
Program şahaneydi. Katılımcılar şahaneydi. Sunumlar şahaneydi. İzleyiciler şahaneydi. Fuaye alanında gerçekleşen ikramlar ve sohbetler şahaneydi.
Esasen Nur Talebelerinin, önemli bir meseleyi müzakere etmeleri ve bu vesileyle toplumsal birçok probleme çözüm sunmaları şahaneydi.
Panel konuşmacıları şahaneydi. Bu vesileyle başta panel yöneticisi Sedat Koçak olmak üzere, konuşmacılardan İbrahim Özdemir, Ömer Önbaş ve İlyas Üzüm Beylere, en başta Yönetim Kuruluna ve kurul başkanı İzzet Atik Bey’e ve nihayet Enstitü Müdürü Süleyman Demir Bey’e içten teşekkürler.
Böyle engin ve zengin programların diğer illerde de yaygınlaştırılmasının toplumuzun acil ihtiyacı olduğunu da burada ifade edelim.