Caiz bir mala ihtiyacı olan, ama şu ya da bu sebeple bu malı peşin almak istemeyen kişi o malın başta belirlenmiş makul taksitli bedelini satıcıya öderse bu bir satış akdidir ve caiz olduğundan şüphe yoktur.
Yani bir mal ya da hizmet satıcısının “bu malın/hizmetin bir yıl vadeli bedeli yüz on lira ama peşin alırsan on lira indirimle yüz lira olur” diyerek vade sebebiyle fiyatı farklılaştırması caizdir. Neticede akittir ve tarafların icap ve kabulüne bağlıdır. Kimse kimseyi zorlamıyorsa ve kandırmıyorsa mesele yoktur.
Bir malı satıcısından peşin yüz liraya alıp, önceden belli alıcısına vadeli yüz on liraya satan ve teslim işini doğrudan satıcıdan alıcıya yaptıran satış aracısının yaptığı aracılık caiz midir? Bu soruya ehli cevap verecektir ve görebildiğimiz kadarıyla belli şartlarla genellikle “evet” cevabı vermektedir.
Uygulamada bu aracılık üç tarafın aynı anda kurduğu tek bir akitle yapılmaktadır. Bu tür akitler son elli yılda yaygınlaşmıştır. Alıcı, satıcı ve finansman sağlayıcı arasındaki bu akde Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda “bağlı kredi sözleşmesi” denmektedir. Uygulamada ise “üç bacaklı sözleşme” gibi adlarla anılmaktadır.
Mal finansmanı veya mal kredisi
Banka ve benzeri bir kredi kuruluşunun müşterisine kredi açtığı, ama nakit parayı müşterisine vermek/tahsis etmek yerine müşterinin bulup pazarlığını yaptığı malı peşin satın almakta kullandığı kredi türüne mal kredisi denilmektedir. (Katılım bankaları “kredi” kelimesinin faizi çağrıştırması ve yanlış anlaşılması risklerinden dolayı, bu işleme “mal finansmanı” da demektedir).
Kredi ya da finansman kuruluşu mal kredisi kullandırdığında bir tür peşin alıp vadeli satma işi yapmış gibi olmaktadır. Ancak bu işlem ardarda gerçekleşen gerçek iki satış biçiminde olmamaktadır. Yani finansman aracısı peşin alıp vadeli sattığı malın piyasa araştırması ve pazarlık sürecine dahil olmamakta, malı teslim almamakta ve hatta görmemekte, satıcı malı doğrudan nihaî alıcıya teslim ve devretmektedir. Taraflar malın teslimine ilişkin hususlarda birbirlerine ve “güven kurumu” olarak anılan finansman aracısına vekalet vermekte, teslim “kısa elden teslim” olarak yapılmaktadır.
Daha da önemlisi bu işlemde mala dair bütün riskler, maliyeti kredi maliyetine eklenerek, taksitlerin devamı boyunca süren kasko sigortası yardımıyla sigortacılık sektörüne aktarılmakta yani riskler tarafların risk sahasının ve hatta finansman sisteminin dışına çıkarılmaktadır. Dolayısıyla teslimin iki teslim olarak yapılmamasının sonuçları tartışması artık bir anlam ifade etmemektedir.
Bu işlemin kira öder gibi taksit ödemek ya da taksit öder gibi kira ödemek biçiminde olması mümkündür. Yani finansal kiralama (leasing) denilen formül de aslında bir tür “üç bacaklı sözleşme” niteliğindedir.
Nakit krediyle mal kredisinin farkı ne?
İsmet İstanbul’da dört sene için eve ihtiyacı olan Adanalı arkadaşına on milyon parasıyla iki şekilde yardımcı olabilir:
Birincisi ev kiraya vermek: Adanalı gezer, uygun evi bulur, pazarlığını yapar. Ardından evi on milyona İsmet satın alır. Anahtarı satıcıdan doğrudan Adanalı teslim alır kullanmaya başlar. Dört sene boyunca, İsmet’e, başta kararlaştırdıkları şekilde her ay yirmi bin lira ev kirasını öder. Dört yıl biter, İsmet evinin anahtarını Adanalıdan alır ve dilediğini yapar.
İkincisi parayı kiraya vermek: Adanalı dört yıllığına İsmet’ten on milyonu alır. Bu parayı (da) kullanarak yani daha azını veya fazlasını ödeyerek, beğenip pazarlığını yaptığı evi kendi adına satın alır ve kullanmaya başlar. Eve kira ödemez. Ama İsmet’e her ay yirmi bin lira paranın kirası(!)nı yani faizi öder. Dört yıl biter. Adanalı ister evi satarak ve isterse başka kaynaktan on milyonu tedarik edip İsmet’e öder ve ilişki sona erer.
Bu işlemlerde iktisadi yönden iki akit de aynı sonucu doğurmuştur. Riskler de benzerdir. Yani dört senenin sonunda paranın değerinin ne olacağı da evin değerinin ne olacağı da belirsizdir.
Ancak hukuken iki akdin hükümleri ve sonuçları farklıdır. Meselâ:
Birinci ihtimal tercih edilmiş ve İsmet ev kiraya vermişse ve alt kattaki komşunun çıkardığı yangında onun evi ve Adanalının eşyaları yanmış ve Adanalı akdi feshetmişse İsmet Adanalıya “evi sana sağlam teslim ettim, sağlam isterim” diyemez. Adanalı kiracının kusuru yoktur. Sorumluluğu da yoktur.
Buna karşılık İsmet parasını kiraya (faize!) vermişse ve Adanalıdaki para ya da “o parayla satın aldım” dediği ev yanmışsa İsmet’in cevabı bellidir: “Ben sana ev değil para verdim para isterim.” Yani bu riske ve zarara İsmet’in katlanması gerekmez. O aylık faizlerini ve geri alacağı nakit parayı bilir.
İşte nakit kredi ile mal kredisi (mal finansmanı) arasındaki bir fark!
İki akdin hükümleri ve dolayısıyla dinen caiziyeti farklı farklıdır. İslâm “ikincisine yaklaşmamalısınız” der.