"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Varil varil petrol...

Faruk ÇAKIR
13 Mart 2025, Perşembe
Türkiye için enerji, zor elde edilen, pahalı ve büyük ölçüde dışarıya bağımlı olduğumuz bir sektör.

Kısmen haklılık payı olmakla birlikte Türkiye’yi idare edenler yaşanan ekonomik krizlerle ilgili olarak bütün kabahati, ‘ülkemizin petrol zengini olmaması’na bağlar. Bir bakıma şöyle derler: “Türkiye petrol zengini olmuş olsa hiç bir sıkıntımız kalmazdı!”

Belki büyük çoğunluk böyle düşünür, ama bu bakış açısı da “Türkiye gerçekleri”ne uygun değil. Yani, esas sıkıntı ülkemizin ‘petrol fakiri’ olması değil. Çünkü petrol zengini olduğu hâlde sıkıntılardan kurtulamayan ülkeler var. O hâlde mesele tek başına petrol zengini ya da petrol fakiri olmakla izah edilemez. Eğer bir ülke ‘ayağını yorganına göre’ uzatmaz ve israf denizinde yüzmeyi tercih ederse o ülke, o devlet ekonomik ve siyasî krizlerden kurtulamaz, kurtulması da mümkün değildir.

Bunu şöyle anlayabiliriz: Ülke olarak bazı ‘zengin’liklerimiz var, ama o noktada da dünya ile rekabet edemiyoruz. Meselâ, fındık üretiminde dünya lideriyiz, ama vatandaş fındık alabiliyor mu? Aynı şekilde su konusunda çok fakir sayılmayız, ama en ucuz paketlenmiş 5 litre su artık ‘lüks’ sayılabilecek duruma gelmiş. Vatandaş; çeşmeden içemediği suyu, marketten almakta zorlanmıyor mu? “Ne etsem de içme suyuna para vermesem?” diye düşünmüyor mu?

Resmî açıklamalara göre, enerjideki tablo şöyle: Ülkemizin günlük (yerli) petrol üretimi Mart 2025 itibarıyla toplam 132 bin varile ulaşmış. Gabar’da 95 kuyudan üretilen günlük petrol miktarı Mart başı itibarıyla 78 bin varile ulaşmış. Gabar bölgeden üretilen petrol Türkiye ekonomisine yıllık 2 milyar dolar katkı sağlıyormuş. (Ayrıca) Sakarya Gaz Sahası’nda günlük 7 milyon metreküp üretim yapılıyormuş. Bu miktar yaklaşık 3 milyon hanenin doğal gaz ihtiyacını karşılıyormuş. (aa.com.tr, 8 Mart 2025)

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı’nın 15 Kasım 2024 tarihli açıklamasına göre “Birincil enerji arzındaki yerlilik oranı %31 seviyesindedir.” (Enerjinin herhangi bir değişim ya da dönüşüme uğramamış şekli birincil (primer) enerji olarak bilinmektedir.) Son açıklamaya göre enerjide yerlilik nispeti daha da artmış durumda. Resmî açıklamalara göre enerjide yerli üretim payı neredeyse 3’de 1 oranına kadar yükselmiş. O hâlde bugün itibarıyla idarecilerin; “Enerjide tamamen dışa bağımlıyız. Krizlere razı olun” deme hakları yok. Aksine yerli payı arttığına göre enerji fiyatlarının da düşmesi, ya da aşırı artmaması icap etmez mi?

Eğer fiyatların düşmesi ya da aşırı artışı önlenemiyorsa başka bir yerde hata yapıldığı akla gelir. Yüzde 30’dan fazlası ‘yerli enerji’ olduğuna göre bu bir fayda vermiyorsa, o zaman yüzde 50 olunca da fayda vermeyebilir. 

Herkesin bildiğini tekrarlayalım: Türkiye israfa son vermezse, derelerimiz petrol olarak aksa da krizden kurtuluş yok.

Okunma Sayısı: 334
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı