Farz oruç bizi Allah’a dost yapar, günahlarımızı döker, bizi günah kirlerinden arındırır, hatalarımızın bağışlanmasına yol açar, tevbelerimizin kabulüne vesîle olur, duâlarımızın hayırla cevap bulmasını sağlar. Kaç yaşında olursak olalım, annemizden doğduğumuz ilk gün gibi bizi sâfîleştirir, arındırır, bizi Allah’ın sevgili bir kulu yapar.
Oruçla ancak Allah’ın rızası kazanılır, Allah’ın mağfiretine ulaşılır, Allah’ın merhametine nâil olunur, Allah’ın muhabbetine ve sevgisine mazhar olunur. Oruçla Allah’ın kulu olmanın en erişilmez zevki tadılır.
Oruçlu iken günahlara karşı içimizde büyük bir set ve karşı duruş gücü oluşuyor. Ruhumuz sükûnete eriyor. Dünyanın alına, yeşiline, rengine, servetine, malına, mülküne, sevgisine karşı içimizde büyük bir doygunluk ve istiğnâ meydana geliyor. Oruçlu iken bizi yaratan Rabb’imizin Ganî ismi içimizde tecellî ediyor, bizi bütün nimetlerden zengin kılıyor. Yemiyoruz, ama yemiş gibi tok oluyoruz. İçmiyoruz, ama içmiş gibi suya kanmış oluyoruz, lezzetlerden kendimizi alıkoyuyoruz, ama lezzetlere banmış gibi bir mutluluk tadıyoruz boylu boyunca. Nâmahreme karşı gözümüz tok, ilgimiz yok; mahreme karşı özümüz hakka doğru, sözümüz Rabbe doğru. İçimizde ne şeytan var, ne dessas cin, ne fitne, ne fesat! İçimizde barış, kardeşlik, sevgi, saygı, huzur mutluluk ve uhuvvet hâkim. Biz bütün mü’minlere kardeş olduğumuzu oruçla hissediyoruz.
Ne zaman ki, Allah’ın büyüklüğü, eşsizliği, azameti, benzersizliği, ulûhiyeti, birliği, tekliği, O’ndan başka İlâh ve Mabud olmayışı, her şeyin O’na boyun eğiyor oluşu, bütün kâinâtın O’nun emirlerine âmâde oluşu yüksek sesle ilân edilecek, Allah’ın “buyurunuz!” emri gelecek; işte o zaman Allah’ın izniyle, emriyle ve iradesiyle elimiz nefsimizin isteklerine ulaşabiliyor, helâlinden olmak kaydıyla dilediğimizce yiyoruz, içiyoruz, lezzetimizi takip ediyoruz.
Demek, oruç günahlara istiğna bakımından duygularımızı latîfleştiriyor, bizi melekleştiriyor.