Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor ki: “Kim Ramazan ayının orucunu inanarak, Allah’tan sevap umarak ve bağışlanma dileyerek tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”1Bu umûmî bir af kanunudur. Kim bağışlanmak isterse, kim günahlarının kirinden arınmak isterse, kim mahşer günü mahcubiyetinden kurtulmak isterse, kim Sırat Köprüsü sıkıntısından kurtulmak isterse, kim Cehennem ateşinden âzâd olmak isterse, kim Resûlullah’ın (asm) şefaatine ermek isterse, kim Allah’ın rızasına nail olmak isterse, kim Cennete Reyyân kapısından girmek isterse Ramazan ayı orucunu tutmalıdır. Haber ve müjde böyle. Bu haberi bütün güvenilir hadis kitaplarında bulmak mümkündür. Yani haberin doğruluğunda şüphemiz yoktur. Yeter ki, bizim bağışlanma isteğimizden ve Allah’ın rızasını kazanma samimiyetimizden şüphemiz olmasın!
Kul içten bir yönelişle Allah’a yönelirse eğer, Allah’ın bağışlamayacağı hiçbir günah yoktur. Çünkü Allah’ın rahmeti her şeyi kuşatmıştır. Ve Yüce Allah Kur’an’da, “Ey günahta aşırı giderek nefislerine zulmetmiş olan kullarım. Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü Allah Gafur ve Rahîm’dir.”2 Buyurmuştur. Allah günahları bağışlayandır, hataları örtendir.
İbadet ihmalleri gibi kimi günahlar için, tevbe ve istiğfarla birlikte hiç şüphesiz mümkün mertebe söz konusu ibadetin kazasını yapmak gerekir. Kul hakkı gibi kimi günahlar için de, tevbe ve istiğfarla birlikte söz konusu kul hakkını ödemek gerekir.
Mesela, vaktinde kılınmayan namazların ve vaktinde tutulmayan oruçların mümkünse kazası yapılır. Kul hakkı da ilgili kula eksiksiz ödenir ve helallik alınır. Bu işlemler yapıldıktan sonra, her Ramazan ayında tutulan oruçlar aynı zamanda tevbe ve istiğfar hükmüne de geçer ve bütün günahların bağışlanmasına vesile olur.
Her günah için bir telafi şekli ve tevbe tarzı bildiren ve tevbe kapısını kıyamete kadar açık tutan Yüce Allah’a sonsuz şükürler olsun.
Dipnotlar:
1. Tirmizî, Oruç, 1/678; Riyâzu’s-Sâlihîn, 1216
2. Zümer Sûresi: 53