"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İmanımızı taklitten tahkike çevirmek

Halil ELİTOK
25 Ekim 2024, Cuma
Dünya hayatında dikkat edilmesi gereken en önemli husus Sünnetin ihyası için gayret göstermektir.

Hele Risale-i Nur Talebesinin başta gelen vazifesi bu olmalıdır. Özellikle içinde bulunduğumuz şu dünya her şeyin kişinin imanına hücum ettiği bir ortamda daha da önem arz etmektedir. Çünkü ahirzamanın ahir zamanı olan bu zamanda Hz. Peygamber’in (asm) “İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, dininin gereklerini yerine getirme konusunda sabırlı/dirençli davranıp Müslümanca yaşayan kimse, avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır”1 buyurduğu bir ortamda dinen gereklerini yerine getirmeye çalışmak daha da zorlaşacaktır.

Bu hadiste imansızlıktan söz edilmiyor, bilakis dini yaşamanın zorluğundan bahsediliyor. Demek zor da olsa yaşanıyor. Nitekim ilgili hadisin bazı varyantlarında Efendimiz (asm); “O günlerde iyi bir iş yapan kimse, başka zamanlarda o işin aynısını yapanın alacağı ecrin, sevabın elli katını alacağını”2 müjdelemiştir.

Sevaplar, karşılaşıldığı hadiselere göre değer kazanır. Zor zamanlarda kazanılan sevaplar o nispette değerli olur. Bunun bir örneğini Emirdağ Lâhikası’nda Bediüzzaman şöyle veriyor:

“Harp içinde, avcı hattında, düşmanın top gülleleri arasında Kur’ân-ı Hakîm’in tek bir ayetinin, tek bir harfinin, tek bir nüktesini tercih ederek, o gülleler içinde Habib kâtibine “Defteri çıkar’ diyerek at üstünde o nükteyi yazdırmış. Demek Kur’ân’ın bir harfinin, bir nüktesini düşmanın güllelerine karşı terk etmemiş ruhunun kurtulmasına tercih etmiş.”

O kardeşimize sorduk: ‘Bu acip ihlâsı nereden ders almışsın?’ Demiş: İki noktadan.

Birisi: Âlem-i İslâmiyetin en acip harbi olan Bedir Harbi’nde, namaz vaktinde cemaatten hissesiz kalmamak için, düşmanın hücumuyla beraber mücahidlerin yarısı silâhını bırakıp cemaat hayrına şerik olmak, iki rek’at sonra onlar da hissedar olsun diye Fahr-i Âlem Aleyhissalâtü Vesselâm bir hadis-i şerifiyle emretmiş olmasıdır. Madem harpte bu ruhsat var. Ve madem cemaat hayrı da sünnet olduğu halde, o sünnete riayet etmek en büyük bir hadise-i dünyeviyeye tercih edilmiş. Üstad-ı mutlakın böyle bir işaretinden bir nüktecik alarak, biz de ruh ve canımızla ittibâ ediyoruz.

İkincisi: Kahraman-ı İslâm İmam-ı Ali Radıyallahü Anh, Celcelûtiyenin çok yerlerinde ve ahirinde bir himayetçi istemiş ki, namaz içinde huzuruna gaflet gelmesin. Düşmanları tarafından ona bir hücum mânâsı hâtırına gelmemek, sırf namazdaki huzuruna pek çok olan düşmanları tarafından bir hücum tasavvuru ile namazdaki huzuruna mâni olunmamak için, bir muhafız ifriti dergâh-ı İlâhîden niyaz etmiş.”3

Dipnotlar:

1- Tirmizî, c.4, s. 526, 

Fiten,73, (h: 2260.) 

2- Ebu Davud, Melahim, 

17, c.4, s. 512, (h:4341). 

3- Emirdağ Lâhikası, s. 581. 

(372. Mektub).

Okunma Sayısı: 217
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı