Demokrasi ve insaniyet taraftarları ile küresel inkârcıların çatışmasını izliyoruz…
Yanlış beklentileri biliyorsunuz. Trump’ın kendisine mahsus üslubu ile zihinlerde başlayan çatışmanın yansımasını sahada görmek isteyen demokrasi düşmanı cereyanları, yeni hayal kırıklıkları bekliyor. Bir önceki yazımızda; özelliklerini ve hedeflerini izaha çalıştığımız insaniyet karşıtı inkârcı küreselcilerin Avrupa’da, yarım asırdan bu yana inşâ ettikleri dev projelerin, kartondan kaleler gibi yıkıldıklarına şahit olacağız, o kadar… Bir LGBTI+ meselesini düşünelim... Bir iklim konferansını… Hiç olmazsa yirmi seneye yaymak istedikleri Ukrayna Savaşı’nı… Yine bir proje olduğu ortaya çıkan COVID-19 meselesini… Neoliberallerin yürüttükleri bu küresel projelerin akıbetlerini medyadan okuyoruz.
Kalın harflerle yazmamız gereken şu gerçeği, herkese anlatmak zorundayız. Ahirzamandayız. Olan biteni, Allah’a inananlarla inkâr edenlerin, iki blok halinde dünya meydanına çıktıkları bir savaş olarak kabul edelim.
ABD sözcüleri, Küreselcilerin AB’de yaptıkları tahribatı dünya kamuoyuna henüz anlatmadan, DAVOS’un emrindeki AB siyasetçileri dökülmeye başladılar. Erken seçime giden Almanya… Yeni hükümetin programına bakabilirsiniz. ABD karşıtı mı, yoksa müttefik mi? Alman halkı, bilhassa dış müdahalelerle ve rüşvetlerle üzerlerine çöken karabasanı kovalamaya çalışıyorlar. Macron ’un akıbeti de Sarkozy ile aynı gibi… Aradaki fark, arkasında dünya savaşları finansörü Rothschild’lerin olması . AB’nin motoru Almanya’yı önce yapay krizlerle, sonra göçmenler ve COVID-19 ile zayıflatan Merkel-von der Leyen ikilisinin üzerindeki siyah örtüleri, Trump rüzgârı uçuşturursa, ABD’deki Mckenzey ve Goldman Sachs’ların AB düşmanlıkları da açığa çıkacak. Bir AB düşünün ki; Neoliberallerin rüşvetleriyle ve organizasyonlarıyla idaresine gelmiş Ursula von der Leyen ile Kaja Kallas gibi piyonların ipi, global dinsiz sermayedarların elinde…
Şu garip manzarayı gördükten sonra, Amerika ile Avrupa savaşından bahsedebilir misiniz? Belki; Bediüzzaman’ın tanımıyla Hz. Mesih’in Avrupası’yla deccaliyet Avrupası’nın iç savaşını, dünya kamuoyunu iğfal için Neoliberaller; Amerika-Avrupa savaşı suretinde göstermeye çalışıyorlar.
Amerika’da kazanılan demokrasi savaşı, mutlaka Avrupa’da da kazanılacaktır. Son otuz-kırk seneden bu yana Avrupa’daki silâh, makine, elektronik, ilaç devlerini ve daha hassas teknolojileri Neoliberaller Çin’e taşırlarken AB’ye ihanet ettikleri ortadaydı.
Yeni Asya bu süreçleri yakından takip ederken “Çekirge sürüleriyle köpekbalıklarının” hikâyelerini yazmıştı. Arşivlere bakabiliriz. COVID-19 döneminde, Avrupa’nın çaresizliğini herkes gördü. Küçücük bir elektronik parça için aylarca sıraya giren Avrupa firmalarını kim unutabilir ki… Trump bu hakikati 2020’de de dillendirmişti. Gel gör ki, Neocon-Neoliberal ittifakına Türkiye’deki dindarlarımız bile kanmışlardı.
Avrupa bilmecburiye ABD’ye teslim olacak. Çünkü ikisinin kumaşı aynı, yolu aynı ve kökenleri aynı... Trump aynı zamanda bir Avrupalıdır. Neoliberallerin; göçmenlerden, Asyalılardan ve Afrikalılardan bir ABD veya AB oluşturma gayretinin arkasında, “Hristiyan Avrupa’nın/Amerika’nın” Müslüman dünya ile ittifakı endişesi var. Bu bozguncu Marksist sosyalistlerin mütemâdiyen toplumu ayrıştırmalarının, insan nesline müdahalelerinin, insaniyeti imha silahlarını üretmelerinin ve dünya hâkimiyeti uğruna her tahribi göze almalarının arkasında; elbette Hristiyan-Müslüman ittifakı korkusu olacaktır. Gel gör ki, bu önemli Kur’ânî hakikati, ANAP ve AKP döneminin hipnozlarıyla akılları karışmış çoğu dindarımız ve hatta çoğu demokratımız da anlayamıyorlar.
Trump’ın ilk gelişinde; Afganistan’daki ve Arap dünyasındaki Pentagon askerleri Amerika’ya çağrılmış ve silâhlar tamamen susturulmuştu. Sandıkta kazandığı başkanlığa global dinsiz sermayenin müdahalesiyle; COVID-19’a rağmen Kazakistan’da, Ukrayna’da, Yemen’de, Sahel ülkelerinde, Sudan’da ve nihayet Filistin’de katliamlar tüm hızıyla devam etmişti. Neocon/Neoliberal ittifakının demokrasiye ve hürriyete düşmanlığı kadar, barışa da düşman olduğunu Bediüzzaman Kastamonu Lâhikası’ndaki bir mektubunda ifade ediyor. Onlar, ihtilâlci Marksist devrimin ölümü manasına gelen “BARIŞ”tan nefret ettiklerini, Ukrayna’da da gösterdiler. Ukrayna’da ölenler Zelensky gibi Yahudî değillerdi, Hristiyandılar. Bunun için, savaşın en az yirmi sene devam etmesi gerekiyordu. Hem AB ülkelerinin dengeleri bozulacak, fukaralaşacaklardı ve deccaliyetin ağırlıklı kuvvetini teşkil eden Yahudîler, Hristiyan Avrupa’dan intikamlarını almış olacaklardı.
Hadiseye isterseniz Ukrayna-Rusya adesesinden, isterseniz ABD ve Avrupa penceresinden bakalım, netice değişmiyor…