"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dirilişi Avrupa’dan izlemeye ne dersiniz?

Şükrü BULUT
09 Nisan 2025, Çarşamba
Bediüzzaman’ın Avrupa telâkkisi, Müslümanlar için ve bilhassa Asyalı Müslümanlar için giderek önem kazanıyor.

Avrupa kadar, tarihî hatalarıyla ve zulümleriyle dünya milletlerinin hedefi olmuş bir başka toprak parçası da bilmiyoruz gibi. Bunun gibi telâkkilerin ekseriyetle ifrat ile tefrit arasında gidip geldiğini, bu telâkkiler hakkında yazılanlardan da öğreniyoruz. Bu hususun çok geniş ve derin olduğunu biliyoruz. Zaten maksadımız, Avrupa’nın bu cihetlerine bakmak değildi. Burada temel  bir paradigmayı ifade ile, esas mevzumuza geçelim, inşaallah… Bediüzzaman Hazretlerinden, Risale-i Nur Külliyatındaki Avrupa telâkkisini okuyanlar; ifratların ve tefritlerin insanları gülünç hâle koyduklarını görüyorlar.

Bediüzzaman, Avrupa’nın güzel olduğunu söylüyor. Ahirzaman tarihinin büyük harflerle yazılmaya başlandığı Birinci Dünya Savaşı’nı müteakiben yazdığı “Sünuhat” isimli eserinde ifade ediyor bunu. Söz konusu güzelliği yorumlamak ve çerçevesini çizme ise bakıştan bakışa değişecektir. Kırk dört yıldan beri “Baharı” Avrupa’da karşılamış bir kardeşiniz olarak, Said Nursî’nin bu muhteşem tesbitini her bahar mevsiminde ruhumda hissettim.

Kıta mı güzel, iklim mi güzel? Veya insaniyetin medeniyet ile bu kıtaya kattıkları mı, güzel olan? Denizlerle ve okyanusla çevrili bu güzel kıtanın iç kesimlerine kadar, engelsizce ulaşan rahmet bulutları mı? Topraklarının altındaki madenler mi? Bunlar da yorumlara muhtaç ve farklı pencerelerden bakışı gerektiren şeyler… Güzelliği, yalnızca, iklimle irtibatlı yağışlara ve ormanlara veremiyorsunuz. Terbiye edilmiş şehirlerin, botanik bahçeleri görünümlü hâlleri  ve disiplinin, Normandiya kıyılarından Alplerin eteklerindeki köye kadar bedii zevkleri rahatsız etmeyecek şekilde her yanda görülmesi, zihninize ilim ve gayretle gelen güzellikleri de tedai ettiriyor.

Her şeyden önce mevsim güzel… Diriliş mevsimi… Şevkinizi kıran ve gayretinizi söndüren ölümle hayatın yer değiştirdiği şu mevsimde; çiçeğe, yaprağa yönelmiş her budağın lâtif, sevimli ve ihtişamlıca; dünün kupkuru dalından dışarıya âdeta hücumunu görüyorsunuz. Ağaçlardaki çok çeşitlilik, tefekkürü durdurmaya çalışan ülfeti sanki hırpalıyor, buradaki bahar manzaralarında… Renkler, tarzlar, önceden şahit olamadığınız ara ve geçiş renk-desenleri, bir sanat müzesinden alabileceğiniz zevki yaşatıyor. Dokunmaya kıyamadığınız o çiçekleri ebedîleştirmek üzere, tüm hissiyatınızla toplamak  istiyorsunuz. Bazen, o güzelliklerin neşredildiği köşeleri, gönlünüz terk etmeye yanaşmıyor.

Anadolu’daki çocukluğumda bana, meyve verecek ağaçlar gösterilmişti. Envaî çeşit… Bir bahçeye uzaktan baktığımızda; meyvenin ve yaprağın çiçekten sonra ortaya çıkacağı şu günlerde, ağaçların çeşitlerini çiçeklerin renk ve desenlerinden bilirdik… Badem, erik, zerdali, mismiş, kiraz, vişne veya elma… Mor, pembe giysisiyle şeftaliyi herkes tanırdı. Fakat Avrupa’da manzara o kadar farklı ki… Bazı çiçeklerin mahiyetlerini öğrenmek için, iki ay boyunca başında beklemek gerekiyor.

Bediüzzaman ise, “dirilişi” bütün insanlığa iki kere iki dört eder derecede isbat ettiği “Haşir Risalesi’ne, Kur’ân’ın Rum Suresi’nden aldığı meşhur ayetle başlıyor: 

Baharın bir diriliş olduğunu, “Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor. Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O her şeye hakkıyla kàdirdir.” (Rum Suresi, 50) ayetiyle gösteriyor.

Bu eseri şu mevsimde okumaya başlayanlar, kanaatimizce, zihnen, teoriden pratiğe geçişte kolaylık elde ediyorlar. Hatta bu kitabı eline alıp bahçelere ve kırlara çıkma şansını yakalayanlar ise, herkesin ulaşamayacağı bir laboratuvar çalışmasına kavuşuyorlar. Avrupa’nın şehirlerini, kapitalizm veya Sosyal Marksizm, o acımasız hâlleriyle henüz fazla tahrip etmemişler. Gerçi kırk sene öncesiyle mukayese ettiğinizde; açgözlü materyalizmin, şehirlerin cazibedar yeşil gözlerine –kısmen– beton döktüğünü fark edebiliyorsunuz. Her şeye rağmen bu Avrupa şehirleri, Türkiye ile veya Sosyal Marksistlerin işgalini yaşamış bir kısım Asya şehirleriyle asla karşılaştırılamaz.

Avrupa’nın, Kuzey Kutbu’na daha yakın yerlerinde uzamaya başlayan günler ve o günleri nurlandıran güneşler de buradaki “dirilişi” farklılaştırıyor. Soğuktan, karanlıktan, kasavetten ve cansızlıktan kaçan bir kıtanın “diriliş” sahnelerine; en heyecanlı ve çekici sinema filmlerinden daha cazip olduğuna bir kez daha şahit olduğumuz bu manzaraları, şu can sıkıcı üslubumuzla ne kadar tasvir edebiliriz ki…

Okunma Sayısı: 1395
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÇeşitcioğlu

    9.4.2025 11:14:11

    İman Kur’ an RN hizmetleri var mı ne alemde? Diğer RN kollarıyla irtibat işbirliği var mı ortak dersler yapyor musunuz?

  • Muhammed AYDIN

    9.4.2025 10:37:36

    Şükrü abi 44 yıllık Avrupa tecrübenizle harmanladığınız yazı üstadın Avrupaya dair dengeli ve hikmetli bakış açısını yeniden düşünmemize vesile oldu. Özellikle ifrat ve tefrit sarmalından uzak durarak Avrupanın hem güzelliklerini hem de tarihindeki acı izleri bir arada değerlendirmeniz oldukça güzel. Avrupa baharındaki bu derin tefekkürünüz Risale-i Nur'un kainata ibret nazarıyla bakma düsturunu hatırlatıyor. Yazdığınız yazıda gözlemledikleriniz fani olanın perdesi arkasındaki ebedi güzellikleri anlamak için bir davettir. Bununla birlikte Avrupa telakkisi üzerinden bir güzelleme yapılması bu tespitlerin günümüz müslümanları için ne tür pratik çözümler veya yol gösterici ilkeler sunduğu yeterince açık değil. Bediüzzamanın asıl endişe duyduğu ruhani çöküntüyü ve bunun müslümanlar üzerindeki etkilerini ve ne gibi dersler çıkarılması gerektiği hususlarının bir sonraki yazılarınızda değerlendirmeniz ilgi çekici olacaktır.

  • Mustafa Yalçın

    9.4.2025 09:56:37

    Yazı Akışı içerisinde tefekküre açık, şairane. Son cümle “Can sıkıcı üslubumuz ile” Yazı asılmış. Tevazudan ziyade, tahdis-i nimet nevinden bağlanmalı idi. Abim

  • Selim

    9.4.2025 08:25:09

    Evet yerinde ve zamanında bir hatırlamaya sebep oldunuz. Şimdi Haşir Risalesi okuma vakti.

  • cafer

    9.4.2025 08:16:31

    son kalede iğdiş edildi, mecburuz artık batıdan güneşi izlemeye... o zaman ki nedametlerde işe yaramayacak... cesur nur talebeleri yüz akı ile üstadına koşarken hadımlar kalakalacak kuyuların dibinde...

  • Osman

    9.4.2025 07:55:53

    Maşallah barekellah. Asıl gündemi yakalamışsınız. Çok istifadeli bir yazı olmuş. Gönlünüze bereket.

  • Seher Şen

    9.4.2025 04:58:56

    Ağabeyim üslubunuz yazılarınız mükemmel,kaleminize ve idrakinize kuvvet,şevk alıp şevk verelim inşaallah

  • Hüseyin T

    9.4.2025 02:05:05

    modern hayat, dijital teknoloji,siyasi cerbezeler ,yapay gündemler,ideolojik kutuplaşmalar, cehalet ve derdi maişet insanın gözünü kör, kulağını sağır, dilini lal, vicdanını taş yapıyor, insana asil ve asıl gündemini doğal ve manevi güzellikleri görmesini duymasını konuşmasını ve hissetmesini engelliyor. Özellikle insan kaynaklı problemlerin, bilinçli veya bilinçsizce ortaya çıkması veya çıkarılması, dünyaya geliş gayesini, yaşama azmini, umudunu, heyecanını kırıyor. Hal böyle olunca, İnsan ömründen onyıllar badiheva zail oluyor..küresel ve yerel güçler, ademoğluna suni gündemler göstererek, onları asıl güzelliklerden koparıyor, cenderesine alıyor öğütüyor, dönüştürüyor, tanımaz hale getiriyor.Sonuç olarak , birbirinin kopyası insanlar, aynı şeyleri konuşan, aynı şeyleri duyan, aynı şeyleri gören, farklılıklara, güzelliklere kapalı prototipler manzumesi...acaib ve garaip mahluklar... inşaallah bu mevsimi nevbahar yeniden diriliş için bir neşvu nema olur...

  • Doğu Batı

    9.4.2025 01:42:24

    *Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.* Said Nursi’nin bu ölçüsü ile olaylara veya meselelere baktığımız zaman hayatımızdan lezzet almamamız mümkün mü?

  • Kenan

    9.4.2025 00:14:27

    Başlığınızı okuduğumda, yazıyı siyasi veya en azından sosyal zannettim. Bir kahve içimi tadında ve mevsiminde imani bir meseleyi güzel işlemişsin. Tebrik ediyorum.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı