21. yüzyıl bütün dünya devletlerinin birlikler kurarak ayakta kalma mücadelesi verdiği bir asır oldu. Tek başına kalan devletlerin varlıklarını sürdürmesi de zor görünüyor.
Başta, elli eyaletten meydana gelen Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, yirmi yedi devletin oluşturduğu Avrupa Birliği, NATO gibi askerî birliktelikler, Karadeniz Ekonomik İş Birliği, Şanghay İş Birliği Örgütü, İslâm Ülkeleri İş Birliği Teşkilâtı gibi daha nice birlikler gibi, şimdi de dünya gündemine oturan BRICS denilen ekonomik iş birliği, gerçekten dünyanın değişen dengelerini etkileyen birliklerden biri olarak göze çarpıyor.
Dünya genelinde ekonomik ve ticarî bir birlik olan BRICS; Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın baş harflerinden meydana gelmiştir. Bu beş ülke aynı zamanda G-20 üyesidir ve toplamda üç buçuk milyar gibi çok ciddi bir nüfusa sahiptir.
Güney Afrika’da yapılan 15. Zirve toplantısında, 22 ülke daha bu birliğe katılmak için müracaat etti. Bunların içinden altı devlet üyeliğe kabul edildi. Bunlar da Arjantin, Etiyopya, İran, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan. 01 Ocak 2024 tarihinden itibaren de birliğin resmen üyesi oldular.
Yeni üyelerin katılımıyla hem Asya, hem Afrika kıtasında, hem Orta Doğu, hem Güney Amerika’da büyük güç elde eden BRICS, küresel bir aktör durumuna geldi. Doların gücünü azaltmak için, bahsi geçen bu devletler kendi yerel paralarıyla karşılıklı ticaret yapmayı tercih ettiler.
Dünya nüfusunun yüzde kırk altısını ve dünya ekonomisinin yüzde otuzunu oluşturan BRICS, dünyanın en büyük petrol üreten devletlerin altı adedini, dünya petrol üretiminin yüzde kırk üçünü ve dünyadaki toplam ihracatın yüzde yirmi beşini yöneten büyük bir birliğe dönüştü.
Türkiye Cumhuriyeti olarak, 1959 tarihinden bu yana Avrupa Birliğine girmek için bekliyoruz. Hem demokratik haklar ve hem de ticarî münasebetler bağlamında bu birliğe girme hedefimizden hiçbir zaman vazgeçmemeliyiz. Avrupa Birliğine girmemizi isteyenler de var istemeyenler de. Ancak, çeşitli bahanelerle almak istemeyenlerin varlığı, Türkiye’nin bu husustaki kararlılığını etkilememelidir. Bir gün mutlaka bu birliğe girilecektir. O zaman hem Avrupa Birliğine üye olan devletler, hem de Türkiye her cihetten kazanacaktır.
Bunun yanı sıra, Türkiye’nin takip etmesi gereken asıl birlik ise, Bediüzzaman Hazretlerinin ittihad-ı İslâm dediği İslâm birliği olmalıdır. İslâm İş Birliği Teşkilâtının üzerine bina edilecek olan bu birlik, elli yedi İslâm devletinin ekonomik, ticarî, siyasî, askerî ve güvenlikleri ile ilgili çok taraflı bir birlik olma özelliğini taşımaktadır. Sınırları, paraları, bayrakları, devletleri ve hükümetleri ayrı olsa da; iç işlerinde serbest, dış işlerinde birlikte hareket eden böyle bir İslâm bloku, dünyanın bozulan dengelerinin düzelmesine hizmet ettiği gibi, genel bir dünya barışına da hizmet edecektir. Bu hakikate dayanarak Bediüzzaman Hazretleri “Bu zamanda en büyük farz vazife ittihad-ı İslâm’dır.” demiştir.
BRICS denilen ekonomik birliğe gelince, muhtelif birliklere üye olan Türkiye’nin bu birliğe katılması, hem kendi menfaatine, hem de üyesi olan diğer devletlerin de menfaatinedir. Zira, dünya artık küçük bir köy hükmüne gelmiştir. Zaten, bahsi geçen bu devletlerle çeşitli şekillerde ticarî münasebetlerimiz devam etmektedir. Bu münasebetlerin resmiyet kazanması ancak fayda getirir. Şimdilik yeni üye almayı donduran BRICS, yeniden üye almaya başladığı zaman, Türkiye’nin bu birliğe üye olma hususunda herhangi bir çekincesi olmamalıdır. Bazı birliklere girmede geç kalındığı gibi, BRICS üyeliğinde de geç kalmak doğru olmayacaktır.