Eyyamcı, solcu ve komünistlerin cirit attığı ve tartışmalar yaptığımız 1976’nın ortalarıydı. İmam-Hatipli olmamıza rağmen iman esasları, ibadet, ahlâk gibi pekçok meselede şüphe dalgalarıyla boğuşup keşmekeş bir hayatın içinde idik.
Evde iki öğün yemek yer, kardeşler arasında beş öğün kavga ederdik! Bilhassa orta ve lise dönemi çok fırtınalı geçiyordu. Çatmadığımız öğrenci, çatışmadığımız hoca yok gibi idi. Teneffüslerde sınıfın ve okulun yarısı peşimizde kovalamaca oynuyorduk! Sık sık yolumuz idareye uğruyordu…
İşte o debdebeli, gürültülü hayat devam ederken Yeni Asya ile Risale-i Nur’u tanıdık, daha doğrusu, “ihsan-ı İlâhî tarafından omzumuza” kondu! Başta bir hayli direttik, sonunda teslim-i silâh ettik! Şüphe ve vesveselerimizden kurtulup suallerimizin cevabını bulduk. Fırtınalı, partırtılı hayat gitti, yerini sükunete bıraktı. Hocalarımız, “Bu çocuğa ne oldu, cin mi çarptı!” diyordu. Bize de Nur çarpmıştı! Birçok okuyucu, ağabey ve kardeşlerin böyle solculuk ve komünistlikten geldiğini daha sonraları öğrenmiştik!
Son sınıfta iken, Yeni Asya’ya yazı göndermeye başlamıştık. 1983’te okul bitince de resmen ve fiilen çalışmaya başladık. Bu sefer basın-yayın ve gazeteciliğin fırtınaları içinde pişe pişe inayet-i İlâhî, şahs-ı manevî sayesinde bugünlere geldik!
Dahilî ve haricî çalkantılar geçirdi. Kemalizm ve kolları “gizli ifsat, ahlâksızlık, dinsizlik, zındıka komiteleri” Yeni Asya’yı da “susturma ve kontrol etme projesini” uygulamak istedi! “Nurculara çare bulamayıp hükûmeti, adliyeyi aldatarak lâstikli kanunlar ile onları kırmak ve dağıtmak istiyorlar. İnşaallah bir halt edemezler”1 “Onların, o planları da yine akim kaldı…”2 Ve yine kalacak inşallah!
“Zındıkanın desiseleriyle, bu havalide bizlere karşı perde altında maddî ve manevî tahşidatı başlamış; gayet dikkatle ve şeytancasına şakirtlerin hakikî kuvvetleri olan tesanüdü bozmaya çalışıyorlar [...] Hafız-ı Hakikî Cenab-ı Hak’tır. İnşaallah hiçbir zarar edemeyecekler.”3
Şahsen biz de hiçbir zarar görmeden inayet-i İlâhiyeyle bugünlere geldik! Zira, biz Yeni Asya’da değiliz, Yeni Asya bizim içimizde!
Dipnotlar:
1-Şualar, s. 547.; 2-Emirdağ Lâhikâsı, 101.; 3-Kastamonu Lâhikası, s. 158.