Bir kardeşimiz, “İslâm’da seçim, seçme ve seçilme” meselesini sordu.
İslâm’ın yönetim şekli, “hürriyet, meşrûtiyet, cumhuriyettir (demokrasidir)”. Biat (bey’at) ise, “yönetici seçip vazifeyi tevdi etmek, birinin yöneticiliğini benimsemek, kabul etmek” demektir. Yani, sosyopolitik olarak halkın, yönetilme hakkını seçtiği kişiye devretmesi, seçilenin de hukuka riayet etmek şartıyla ödemek üzere karşılıklık vermesidir. Bu, biat, tokalaşarak gerçekleşirdi.
Kur’ân’da “Biatlaşma, getirdiği emir ve yasaklarda peygambere itaat arz etme ve bu konuda onunla ahidleşme anlamında kullanılmıştır.”1 Asr-ı Saâdette de biat, dinî hükümlere bağlı kalmak ve Resûlullaha (asm) itaat etmek anlamında kullanılmıştır. “Akabe biatları ve Bey‘atürrıdvân” seçim ve seçmene örnek olabilir.
Seçilecek kişide aranılacak temel vasıf, “hürriyet, liyakat (ehliyet), adalet, meşveret (alternatif fikirlere saygılı” olmasıdır. Kim özel işlerini “ehline, liyakatli olana, uzmanına” vermiyor? “Devlet idaresi ve iş yönetiminde” acemi veya liyakatsiz yakınını tercih eden, “Cahil mutaassıplar, dinde hassas, muhakeme-i akliyede noksan”2 olan veyahut “dinini çıkarlarına âlet edip kullanandır!”
Yönetim, liyakat, işi ehline vermek meselesinde de söz yine Bediüzzaman’ın: “Saati yapmakta veyahut makineyi işletmekte, sanatkâr bir Haço ve Berham’ın reyi mûteberdir; Şeriat reddetmediği gibi, Meclis-i Mebusândaki mesâlih-i siyâsiye ve menâfi-i iktisâdiye dahi ekserî bu kâbilden olduğundan, reddetmemek lâzım gelir.”3
Seçmenin temel vasıflarından ve yeterli şartlardan birisi, “temyiz gücü”, yani, “iyiyi kötüden; hayrı, şerden ayırt edebilme kabiliyeti, akıl gücüdür.” İslâm hukukçularının büyük bir bölümü, seçmende yalnızca “temyiz gücü”-nün kâfi olduğuna hükmetmişlerdir. Hz. Hasan, Hüseyin, İbni Abbas, Abdullah b. Ca’fer ve Abdullah b. Zübeyr’in (r. anhum) küçük yaşlarda Resûlullah’a biat etmelerine bakarak sadece temyiz gücünün biat için yeterli olduğunu söylemişlerdir.
Ey özel işlerini Haço ve Berham’a yaptıran ve “Bir çöpçü ile benim oyum bir midir?” diyen dindarlar! Kur’an ve Sünnet-i Seniyyenin içtimâî, siyasî, ekonomik ölçü ve prensiplerini ortaya koyan Risale-i Nur’u okumaya, anlamaya ne dersiniz? Bu, “Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.”4 mealindeki ayete göre emir değil midir? Kur’ân ve Sünnet-i Seniyyenin “içtimâî, siyasî” mefhum, ölçü ve stratejilerini ondan daha iyi izah ve ispat eden hangi eser vardır?
Dipnotlar:
1-Fetih Suresi: 10, Mümtehine Suresi: 12.; 2-ESDE, Divan-ı Harb-i Örfî, s. 133.; 3-ESDE, Münazarat, s. 169-170.; 4-Nahl Suresi: 43.