İlk yazı üzerinden yaklașık 6 yıl geçmiş. Bu zaman zarfında acaba neler değişmiş diye baktığımızda, enteresan noktalar bulacağız:
Son yıllarda gözlenen en bariz örneklerden birisi, dinimizdeki en önemli farzlardan bir tanesi olan tesettürü tesettürlükten çıkarıp, basitleştirip, sadece moda olarak gösterip, her türlü giyinme ve baş bağlama şekline yol açmaktı. Bunu en güzel sosyal medya ve alışveriş sayfaları ile yapıyorlar. (Telif haklarından dolayı isim vermiyorum.) O zamandan bu zamana, kısa tuttuğum bu noktalar değişmemiş, daha da dehşet bir hal almaya başlamış diyebiliriz.
Son zamanlarda özellikle sosyal medya dışında ortaya çıkan belirli diziler var. İnsan takip etse de etmese de, bir şekilde önüne çıkıyor. Bir tarafta her türlü cemaati öcü gibi anlatan, tesettürlü hanımların her türlü ezildiğini ve hiç söz hakkı olmadığını gösteren diziler... Tesettürlü ve muhafazakâr aileler, aldatmanın sıradanlaştırıldığı, fitne ve fesat gibi olumsuz özelliklerin yalnızca onlara aitmiş gibi gösterildiği sahnelerle yansıtılıyor. Öte yandan, tesettürsüz kişiler ise daha hoşgörülü, modern ve eğitimli olarak lanse ediliyor. Bu durum, neredeyse her sahnede belirgin bir şekilde vurgulanıyor. Dinimizin yasakladığı ve büyük günah olarak adlandırdığı çirkinlikler, ne yazık ki birçok sahnede tekrar tekrar vurgula- narak ve merkeze alınarak, tesettürlü ve muhafazakâr kişilerle ilişkilendiriliyor.
İsim vermesem de, sizler hangi yapımlardan bahsettiğimi anlıyorsunuzdur. Bu- nun en acı olan tarafı da, böyle dizileri heyecanla takip edip, her kanaldan izleyenler... Daha çok verilecek örnek var, fakat fazla uzatmak istemiyorum.
Dünyanın her yanında, özellikle Türkiye ve Avrupa’da tesettürlü abla ve kardeşlerimiz hem çok eğitimli, hem de toplumsal hayatta çok önemli yerlerde görev yapıyorlar. Gerek konumlarını, gerekse tesettürlerini yüksek sorumululuk altında temsil ediyorlar. Hem tebrik, hem duayı hak ediyorlar.
Ancak bazı odaklar, nereden saldıracaklarını şaşırdıklarından artık diziler üzerinden devam ediyorlar. Bu durumda, bizlerin de bir tepki olarak son aylarda sıkça dile getirilen 'boykot' kavramını böyle yapımlara karşı bir duruş haline getirmesi ve görsel hafızamızı daha kıymetli mecralara yönlendirmesi gerekmez mi?