ABD’nin 45. ve 47. Başkanı ve 6.8 milyar dolarlık servetin sahibi Donald Trump, Oval Ofis’te sert ve meydan okuyan adımlarıyla dikkat çekiyor.
Geleneksel kuralları hiçe sayan tarzı, dünya medyasının sürekli odağında kalmasını sağlıyor. Bir devlet elbette bir şirket gibi yönetilemez; ancak Trump’ın siyasî hayatından önce iş dünyasında kullandığı stratejiler, bugünkü hamlelerine dair önemli ipuçları sunuyor.
Trump’ın diplomasiye uygun olup olmadığı tartışılsa da, onun yöntemlerinin iş dünyasından getirdiği alışkanlıkların bir yansıması olduğu açık. Grönland’ı satın almak bir arazi almakla aynı şey değildir; tıpkı Meksika Körfezi’nin adını değiştirmek ile bir markanın ismini değiştirmek arasında önemli farklar olduğu gibi. Bu örnekler, Trump’ın pazarlık stratejilerinde abartıyı ve çarpıcı talepleri nasıl kullandığını gösteriyor. Bu yöntemlerin kökenini anlamak için ise Tony Schwartz ile birlikte yazdığı 1987 tarihli İş Bitirme Sanatı kitabına bakmak gerekir. Rivayete göre bu kitap, Trump’ın İncil’den sonra en sevdiği ikinci kitap.
Yüksekten Aç, Kazanarak Kapat
Trump’a göre pazarlık yalnızca fiyat kırmaktan ibaret değil; aynı zamanda psikolojik bir oyun ve güç gösterisidir. İş Bitirme Sanatı kitabında vurguladığı gibi, ilk teklifi mümkün olduğunca büyük yapmak pazarlık alanını genişletir ve karşı tarafın algısını değiştirir. Bu yönteme çapa etkisi denir: Karşınızdaki kişi, başta saçma bile bulsa, yüksek bir teklif karşısında kendi beklentilerini sorgulamaya başlar.
Bu strateji, Trump’ın iş dünyasında sıkça kullandığı yöntemlerden biridir. Büyük tekliflerle çıtayı yükseltmek, belirsizlik oluşturarak karşı tarafı tereddütte bırakmak ve pazarlığı kendi kurallarına göre yönetmek, Trump’ın en temel taktikleri arasındadır. Bunun yanında, medyanın ilgisini çekerek kendi lehine bir atmosfer oluşturmak ve net bir düşman belirleyerek kitleleri mobilize etmek, onun hem iş, hem siyaset dünyasında en etkili silâhları olmuştur.
Hesaplanmış Çılgınlık
2016 seçimleri ve başkanlık sürecinden 2020 seçimlerine ve 2024 yarışına kadar Trump, rakiplerinden en az üç kat daha fazla medyanın odağında kalmayı başardı. Kimileri için bu, onun politik dehasının bir kanıtıydı; kimileri içinse sürekli olarak oluşturduğu kaosun bir sonucuydu. Yerine göre “Çamaşır suyu vücuda enjekte edilirse virüsü öldürür mü?” gibi alaylı söylemlerle, yerine göre 2020 seçimlerinde yaptığı hile iddialarıyla manşetleri belirledi.
Bazı söylemleri ise basitti, ama sürekli tekrarlanarak büyük bir etki oluşturdu. 2020 seçimlerinde defalarca “Sahtekâr Biden” ve “Zihinsel olarak çöküşte” ifadelerini kullanarak, Biden’ın kamuoyundaki imajına ciddi zarar verdi ve Amerikan soluna ciddi bir darbe vurmuş oldu.
Siyasî Satranç: Son Hamleler
Trump’ın uluslararası arenadaki söylemlerini anlamak için, onun iş dünyasındaki pazarlık stratejilerine bakmak gerekiyor. Örneğin, Grönland’ı satın alma isteği yalnızca diplomatik bir hamle mi, yoksa halihazırda ABD’nin askerî üssünün bulunduğu bu adada daha fazla söz sahibi olma çabası mı? Meksika Körfezi’nin adını değiştirme önerisi, Biden yönetiminin burada petrol aramalarını durdurmasına karşı bir mesaj olabilir mi?
Yakın zamanda, Meksika’ya uygulanan yüksek gümrük vergilerinin ardından, Meksika hükümeti sınır güvenliğini arttırmak için 10 bin asker gönderdi ve bu adımla yaptırımların kaldırılmasını sağladı. Bu, nasıl bir strateji? Biz pazarlıkta çapa etkisi diyelim, siz “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” olarak anlayın. Benzer şekilde, Trump Panama Kanalı’nın ABD kontrolüne geçmesi gerektiğini defalarca dile getirirken, Panama’nın Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nden çekildiğini açıklaması, onun politikalarının dolaylı bir sonucu olarak değerlendirilebilir mi?
Trump’ın Gazze Şeridi’nin kontrol altına alınarak Ortadoğu’nun Rivierası’na dönüştürülmesi gerektiği yönündeki açıklamaları nasıl yorumlanmalı? ABD medyasında bu söylemler konuşulurken, Avrupa basınında Filistinlilerin Gazze’ye dönüşünü izledik. Barış anlaşmaları çerçevesinde rehine takasıyla birlikte 183 Filistinli’nin serbest bırakılması, Trump’ın bölgeyi istikrara kavuşturmak istediğinin bir işareti olarak değerlendirilemez mi? Oval Ofis’i devralmaya yaklaşırken “Bu savaş başlamazdı” ve “Eğer ateşkes olmazsa kıyameti koparırım” şeklindeki açıklamaları, gerçekten bir baskı unsuru mu, yoksa bir pazarlık taktiği mi? Bu taktikler şimdiden birçok alanda sonuç vermeye başladı. Örneğin, Trump’ın Ortadoğu’nun Rivierası planına karşı, genellikle ortak bir duruş sergilemekte zorlanan Arap dünyası, Ürdün ve Mısır da dahil olmak üzere, hep bir ağızdan net bir şekilde karşı olduklarını ifade ettiler.
Trump, siyasî sahnede sansasyon oluşturma konusunda oldukça yetenekli bir figür. Ancak asıl soru şu: Trump’ın her söylediği, doğrudan uygulanacak bir plan mı yoksa bazen yalnızca pazarlık sürecini başlatıp masadaki dengeleri değiştirme çabası mı? Kimilerine göre Trump, kriz üretip çözümleri kendi elinde tutan bir lider. Kimilerine göre ise bu yalnızca bir medya oyunu. Ancak açık olan şu ki, Trump’ın stratejileri, bazen kesin bir planın parçası olmaktan çok, süreci şekillendirmek ve muhataplarını pozisyon almaya zorlamak için kullanılan bir pazarlık taktiği olabilir.