İktidar “dindar” diye lanse edilip övülürse bütün menfî icraatları dine ve dindarlığa mal edilir!
Ve dehşetli bir iftira ve cinayet işlenir! Zira, bu iktidar eğitim, yönetim, ekonomi, dış politika, vs’de kapitalizm ve Kemalizmin kurallarını uyguluyor!
İslâmın yönetimi hürriyet, meşrûtiyet (meşveret, demokrasi), ve “Hürriyetin en geniş şekli cumhuriyet”tir… Meşrutiyet (Cumhuriyet) ki, adâlet, meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibârettir.1 İnhisar-ı kuvvet, güç şahısta değil kanundadır. İktidarın yönetim biçimi ise, istibdattır, “Riyaset-i şahsiye”dir (şahsa dayalı yönetim sistemidir).”2 İşte müşahhas delili:
“Yasama/kanun çıkarma, yürütme/icra ve yargı tek kişinin elinde olduğu, adına Türk tipi denilen ucûbe “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”dir. Ve “(...) kabahat, o küçük istibdatların pederi olan istibdad-ı hükûmete aittir.”3
Uyguladığı eğitim sistemi, “tabiatperestlik, Darwinizm, Kapitalizm, Kemalizm”dir. İslâmiyetteki hür iman, hür düşünce, meşveret, şûra, meclis ve demokrasi ile ilgisi yoktur!
Ekonomik politikası ise, “Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse, bana ne… Sen çalış, ben yiyeyim.”4 değil mi? “Çalışana ücretini, alın teri kurumadan önce veriniz.”5 hadisine uyuluyor mu? Siyasî, madde gücü ele geçiren, “Nev-i beşerin zekîleri ve kavîleri, insanların bir kısmını abd ve memlûk ittihaz edip, hayvan derecesine indirmişler…”6
İslâmın dış politikası, “Sulh, (barış), yardımlaşma, dayanışma ve tedafü”dür. İktidarın ise, “müteharrik-i bizzat değil, müteharrik-i bilvasıtadır” İlâahir...
İşte iktidarı dindar diye lanse ederseniz, adalet-i mahz olan İslâmiyeti müstebit, “kim güçlü ise haklı odur!” felsefesiyle, faiz ve enflasyonla da sömüren durumuna düşürürsünüz! Kapitalizm ve Kemalizm de “dindarların” arkasına saklanıp bütün olumsuzlukları dine ve dindarlığa yükler! Ve insanları İslâmiyetten uzaklaştırır! Bu ise, dine, dindarlara büyük bir iftira, bühtan ve azim bir zarar değil midir?
Dipnotlar:
1-Tarihçe-i Hayat, s. 69.; 2-ESDE, s. 110.; 3-ESDE, Münazarat, s. 166.; 4-Sözler, s. 460.; 5-İbni Mâce, Rühûn, 4.; 6-Mektûbât, s. 430.