"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman’ın devlet yaklaşımı (II) - Şeyh Said Hadisesi Üzerinden Bir Okuma

Ahmet DURSUN
20 Şubat 2025, Perşembe
Bu ülke siyahla beyazın, iyi ile kötünün, hürriyet ve istibdadın, zulüm ve adaletin birbirinin yerine geçtiği, yanlışın doğru olarak sıkça satıldığı bir yerdir.

Adalet-i mahza Kur’ân’ın temel emri iken devletin bekası gibi izafî bir yaklaşımla adalet adına gerçekleştirilen şehzade katl’lerinin derin matemini tutan bir coğrafyadır burası. “Masum bir insanı öldürenin bütün insanlığı öldürmüş gibi sayılacağı” İlâhî ikazına rağmen, suçun şahsîliği Kur’ân’ın kesin bir emri iken, binlerce yeniçerinin yargısız infaz edilmesini “Vaka-i Hayriye” diye kayıtlara geçiren bir tarihin yönlendirdiği, devletin selâmeti için fertlerin hak ve hukukunun yok sayılabileceğini irade buyuran bir geleneğin temsilcileriyiz biz.  

Böyle bir coğrafyada “İstibdâd-ı mutlaka cumhuriyet nâmı vermek, cebr-i keyfî-i küfrîye kanun ismini takmak” şaşılası bir durum da değildir. Bu durumda tek yolun kılıçları kuşanmak olduğunu söyleyenlere Bediüzzaman’ın hayatı ne güzel bir cevaptır. Böylesi durumlar karşısından İslâm’ın devlet yaklaşımını temsil eden Asr-ı Saadet uygulamalarını günümüze aktaran Bediüzzaman için devlet bir mücadele alanı değildir. Mücadele, iman hakikatlerinin neşredileceği iman-küfür mücadelesinin gerçekleştiği sahadadır. 

Risale-i Nur’daki şefkat, hak ve hakikat ve vicdan mesleğinin bizleri siyasetten ve idareye ilişmekten men ettiğini söyleyen Bediüzzaman, Risale-i Nur’dan ders alanların masumların kanını ve hukukunu zayi eden fitnelere girmeyeceğini, akim ve zararlı fitnelere hiçbir cihetle yanaşmayacaklarını vurgulayarak her döneme uyarlanabilecek önemli prensipleri va’z etmiştir. 

Şeyh Said Hadisesi üzerinden Bediüzzaman’ın devlet yaklaşımını kısaca değerlendirdiğimizde, sonunda masumların da canının yanacağı akîm ve menfî bir hareketten kaçınılması gerektiğini tavsiye eden, müsbet hareketi prensip edinen, milletin sulh ve selâmetini esas alan bir yaklaşımı görürüz. Ankara’ya gelişinde milletin üstüne çöken kara haleti fark ederek bir dizi girişimde bulunan Bediüzzaman’ın ülkede dinsizlik rejimini ihdas etmeye yönelen bir anlayışa karşı fikren bir mücadele başlatması, silâhlı mücadeleye cevaz vermediği gibi siyasî mücadeleyi de meşkuk görmesi, kendisini Şeyh Said adına ziyaret eden Kör Hüseyin Paşa’yı getirdiği altınlarla birlikte reddederek geri göndermesi, dahilde kılıç çekilemeyeceğini temel bir prensip olarak vurgulayarak “Millet, irşad ve tenvir edilmelidir” sözleriyle müsbet iman hizmetinin işaretini vermesi, “Türk milleti asırlardan beri İslâmiyete hizmet etmiş ve çok veliler yetiştirmiştir. Bunların torunlarına kılıç çekilmez” sözleriyle bu milletin kahraman ecdadına ve askerine dikkat çekmesi, şeaire uzanan elleri gördüğü halde bu ellere ilişmeye izin vermemesi çok açık ve net anlamlar içermektedir. Bediüzzaman her şeye rağmen devletinin ve milletinin yanındadır. Bu yanında oluş, zulümlere boyun eğme, istibdadı görmezden gelme, haksızlıklara ve İslamdışılığa sessiz kalma anlamına da gelmemektedir. Ümera-ulema ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini de gözler önüne sererek bir İslâm âlimine yakışır şekilde Bediüzzaman, istibdadın zulüm ve tahakküm olduğunu haykırmaktan çekinmemiş, devletin adalet, meşveret ve kanun hâkimiyeti gibi esaslar üzerine şekillenmesi gerektiğini her fırsatta seslendirmiştir.  

Şeyh Said Hadisesi sonrası yerinden yurdundan edilerek sürgün edilen Bediüzzaman’ın normal bir insan davranışı olarak uğradığı haksızlıktan dolayı isyankâr bir söylem geliştirmek yerine kader-i İlâhîyi nazara veren iç sorgulamaları ve rıza ile hadisatı kabullenmesi de bizim için büyük dersler içermektedir. 

“Hangi fiilimle kadere fetva verdirdim?” sorusu ışığında iç sorgulamasını yapan Bediüzzaman’ın Risale-i Nurları netice veren yaklaşımı, yine onun devletin genetik kodlarını iyi tahlil etmesiyle de yakından ilgilidir. Ahirzaman hadisatını haber veren hadisler ışığında değerlendirdiği konjonktürel hadisat, Bediüzzaman için iman ve Kur’ân hakikatlerinin neşredilebileceği yeni zeminler, Asr-ı Saadet’i günümüze taşıyabileceği yeni fırsatlar oluşturur. Devletle uğraşmak, hayatını sızlanarak geçirmek ya da ilk fırsatı bulduğunda baş kaldırmak yerine insanlığın gidişatını ve manevî atmosferini çok iyi tahlil eden Bediüzzaman, Yeni Said döneminin ışığında yeni bir hizmet tarzının da temellerini atmıştır. Şeyh Said ayaklanması sebebiyle Batı’ya sürülenlere kısmî af niteliğini taşıyan kanundan da yararlanmayan Bediüzzaman, iman hizmetine yoğunlaşarak bugün bütün İslâm âleminin ve insanlığın kurtuluş reçetelerini böylece elimize sunmuştur. Tüm mesaisini iman kurtarmaya harcayan Bediüzzaman, devleti ele geçirmek gibi bir gündemi asla ajandasına sokmayarak insanlığın selâmetine koşmuş, bu arada insanlığın tarih boyunca peşinden koştuğu ideal devletin temel prensiplerini ortaya koymaktan geri durmamıştır. Bediüzzaman’ın mahkemeler dahil, devletle münasebeti ve muhatabiyeti fikir üzerinden olmuş, adalet-i mahza, hürriyet-i şer’iye ve meşveret-i meşrua gibi Kur’ânî esaslar üzerinden  devlet yönetiminin nasıl olması gerektiğini de ifade etmiştir. Bize düşen de bu çizgide kalmaktır.

Sonuç itibariyle, Bediüzzaman devleti ele geçirilmesi ya da cebren dönüştürülmesi gereken bir alan olarak görmez. Bediüzzaman için, tüm adaletsizliğine, hukuk dışılığına ve hak tanımazlığına rağmen devlet, ele geçirilmesi için mücadele edilmesi gereken bir sahadan ziyade, tenvir ve irşad ile hukuk devleti bağlamında demokratikleştirilmesi gereken bir sahaya işaret eder. 

Okunma Sayısı: 1184
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Pelin Kurukahveci

    20.2.2025 23:49:21

    Karşınızdaki insanların fikirlerine değer verip, fikire karşı fikirle cevap verseniz aslında böyle ithamlarla karşılaşmazsınız. Ama sürekli sizin görüşünüze uymayan yorumculara iktidarın kayığına binmiş muamelesi yaparsanız, yandaş derseniz onlar da size başka türlü ithamlarda bulunmaya başlar. Bu gazetenin her okuyucusu değerlidir ve görüşlerini ifade etme hürriyetine sahiptir. Herkes karşısındaki fikre saygı ile cevap vermelidir.

  • Nur Said

    20.2.2025 22:17:35

    Raşit kardeşim sen nasıl bana troll dersin? Nasıl olur da bana başkasının talimatı ile hareket ediyor diyerek iftira atıyorsun? İşinize gelmeyen bir fikir olursa hemen trol mü olduk? Ne malum senin trol olmadığın? Ben de sana troll diyeyim o zaman olur mu? Ben sana fetöcü demedim. Fethullahçılara karşı sempatin var dedim. Ki İzmir'de fethullahçılara nasıl destek çıkıldığını paralar toplandığını vs çok iyi biliyoruz. Bir daha asla haddini aşıp da bana troll deme, sakın! Bu adamlar yüzünden cemaatimiz öyle bir zarar gördü ki? Siz de bu azim günaha ortak oluyorsunuz. Zamanında bizi hor gören bizi tanımayan cemaatimize yüzde 1lik diyen Risale-i Nura ihanet eden darbe girişiminde parmağı bulunan bu adamlara hangi yüzle sahip çıkıyorsunuz? Hiç mi vicdanınız yok? Ahirette Üstadın yüzüne nasıl bakacaksınız? Bunlar eski güçlerine ulaştıklarında aynı hainlikleri bir daha yaparlar bu yüzden aklınızı başınıza alın Tevbe nedamet edin ve bunlarla olan irtibatınızı kesiniz!

  • Ersin şenliyurt

    20.2.2025 21:29:12

    Fetoculerle hiç yolu kesişmeyenler için adalet talep edilmeli. Fetocu olup soru çalanlar için de hesap vermeleri istenmelidir. Çok masumun hakkını yediler. Kim verecek hesabını

  • Ersin şenliyurt

    20.2.2025 21:27:29

    Raşit abi isimsiz ihbarlar ve masumların adının verilmesi tamamen fetöcülerin kamuflaj oyunuydu. Onların çoğu beraat etti geri döndü. Fetocüler böylece kendilerini saklamak istediler. Çok masumun ismini verdiler.

  • Selim Acar

    20.2.2025 20:58:49

    Enfes bir yorum ve tespit. Yüreğinize ve kaleminize sağlık. Rabbim, nice böyle yazılar yazmaya muvaffak eylesin. Âmin. Bu serideki iki yazınızı da sosyal medyada paylaştım.👏

  • S.topuz

    20.2.2025 20:35:04

    ..."Ben kusurlu fehmimle şu zamanda, heyet-i içtimaiye-i İslâmiyeyi çok çark ve dolap-ları bulunan bir fabrika sure-tinde tasavvur ediyorum. O fabrikanın bir çarkı geri kalsa, yahut bir arkadaşı olan başka çarka tecavüz etse,makinenin mihanikiyeti bozulur. Onun için ittihad-ı İslâmın tam za-manı gelmeye başlıyor. Birbi-rinizin şahsî kusurlarına bak-mamak gerektir." Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı, Tarihçe- i Hayat - 99 - 😢🙌🌹🤲🌹❤☝️🌙🕋😭😭😭🕊🕊🕊🌍🇪🇺🕋🇹🇷🇵🇸🇵🇸🇵🇸

  • S.topuz

    20.2.2025 20:32:09

    "Aziz sıddık kardeşlerim! Sakın, dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları ve bilhâssa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın. Karşınızda ittihad etmiş dalalet fırkalarına karşı sizi perişan etmesin! اَلْحُبُّ فِى اللّٰهِ وَ الْبُغْضُ فِى اللّٰهِ (Allah için SEVMEK, Allah için BUĞZ etmek.) düstur-u Rahmanî yerine, el'iyazü billah اَلْحُبُّ فِى السِّيَاسَةِ وَ الْبُغْضُ لِلسِّيَاسَةِ (Siyaset için SEVMEK ve BUĞZ etmek.) düstur-u şeytanî hükmederek, melek gibi bir hakikat kardeşine adavet ve el-hannas gibi bir siyaset arkadaşına muhabbet ve tarafdarlıkla zulmüne rıza gösterip, cinayetine manen şerik eylemesin. Evet bu zamandaki siyaset, kalbleri ifsad edip asabî ruhları azab içinde bırakır. Selâmet-i kalb ve istirahat-i ruh isteyen adam, siyaseti bırakmalı."... Sikke-i Tasdik-i Gaybi - 193 - 😪🙌🌹🤲🌹❤☝️🌙🕋😭😭😭🕊🕊🕊🌍🇪🇺🕋🇹🇷🇵🇸🇵🇸🇵🇸

  • Raşit örenel

    20.2.2025 20:13:41

    Editör bey, şu yorumları yayınlıyorsunuz da benim cevabî yorumlarımı niye yayınlamıyorsunuz?

  • Emre EREN

    20.2.2025 19:21:54

    Raşit beye göre devlet yakalayamıyorsa soru çalmak mübahmış anlaşılan.

  • yahya

    20.2.2025 18:17:25

    Sebep olan işleyen gibidir.

  • İhsan UÇAR

    20.2.2025 17:42:40

    Nur Said kardeşime teşekkür ederim.Bu arkadaşa bir cevap yazmayı düşündüm, sonra vazgeçtim.Bu Gazete'nin misyonu bu değilki...İnsaf bu Gazete'yi perişan ettiniz, yetmedi mi? Ne kadar haksızlık, hukuksuzluk varsa bunlarla mücadele etmek, mazlumun hakkını iade etmek ,Cihana nizam vermek Yeni Asya 'nın görevi mi? Yeni Asya'nın böyle maddi bir gücü var mı? Olmayacak duaya amin denir mi? Şartlandırılmiş bir zihniyetle karşı karşıyayız.

  • Raşit örenel

    20.2.2025 17:11:57

    15 temmuzdan bir ay sonra dönemin başbakanı Binali Yıldırım "Bundan sonra isimsiz ihbar mektuplarını işleme koymayacaklarını" ilan etti, yani tam bir ay boyunca isimsiz troller tarafından yapılan binlerce ihbar ile nice insanın hayatı karartıldı, mecliste kurulan "15 temmuzu araştırma komisyonu"nun yazdığı rapor bile "kaybeldildi", bu ve daha nice şaibe üzerine bina edilen süreçte binlerce masumun canı yandı, Fethullah Güleni sevmemem için 15 temmuz öncesine kadar yaptıkları yeter de artar bile, ne olduğu tam anlaşılmayan bir darbe yapmasına gerek yok, fakat ( sualim insaf ehlinedir) madem her şey çok net ortada, yalana, isimsiz ihbarlara, komisyon raporlarını "kaybetmeye" niçin tenezzül ediliyor, mert olan yalana tenezzül etmez, kendi adıyla ortaya çıkar.

  • Raşit örenel

    20.2.2025 17:02:20

    Ortalık iyice Facebooka döndü. Özel harp tedrisatından geçen ya da geçenlerden el alan bir sürü troll yorumlara doluşuyor. Tam akp kafası dünkü ortaklarına akpnin istediği gibi hakaret etmiyormusun sen de "fetöcüsün". Elhamdülillah Gülen grubuyla hiç yolum kesişmedi de, mezkur konuda ben ve benim gibi düşünenlere ısrarla "fetöcü" iftirası atanların bir şekilde Gülencilere bulaşıklığı olduğunu hep gördüm. Kazım abi ise başımızda değil biz yan yanayız, sizin gibi talimatla iş yapanlar bunu anlamaz. Konuyla ilgili fazla izahata gerek yok ne söylersek söyleyelim benim gibilere "fetöcü" diyeceksiniz çünkü vicdanınızla değil talimatla iş yapıyorsunuz. Yalandan "kardeşim" demeyi de bırakınız bir kardeş kardeşine bu iftiraları atmaz. Mahallerdeki problemlerin de neden kaynaklandığını çok iyi biliyoruz, mahrem meseleleri burada faş etmenin lüzumu yok. Allah akıl fikir versin.

  • Nur Said

    20.2.2025 14:48:08

    Fetöcüleri savunmak uğruna kendi mensubu olduğunuz cemaate ne kadar zarar verdiğinizi görmüyor musunuz? Kendi kardeşlerinizi düşünün. Aramızdaki ittihad ve uhuvvetin artması için uğraşın ama ne yazık ki tam aksi ayrılmaya ayrışmaya sebep oldunuz. Yazık çok yazık! Fetçönün zulmüne ortak olmanız yanı sıra bu da ahirette büyük bir vebal demek! Şu an hemen hemen her mahalde bir ayrılık oluyorsa bunun sebebi sizin gibi Yeni Asyacı görünümlü fetöseverlerdir. Başınızdaki adam hapse de girdi ama akıllanmadı siz de akıllanmadınız!! Zecr tokadı yemeden tövbe nedamet ediniz...

  • Nur Said

    20.2.2025 14:42:41

    Raşit kardeşim.. Fetöye Hâlâ Fetö diyemeyip de Fethullah Gülen demen bile onlara karşı sempatim olduğunu gösteriyor. Bizim işimiz onlara her istediğini veren iktidara hesap sormak değil, her istediğini alıp da her türlü hainliği yapanları savunmak değil. Pencereden seyret içine girme. Bırak ne halleri varsa görsünler. Onlar bizim dersimizle hemhal oluyorlar mı ki biz olalım. Her iki taraf da zalim. Neden bu zalimlerin zulümlerine ortak olup âhiretinizi yakıyorsunuz?

  • Yahya Yıldız-6

    20.2.2025 14:09:32

    Şimdi sormak lazım? 1- Bu işkence ve zulümler Üstad ve Nur talebelerine yapılırken, Vatan, Millet, Sakarya diyen o zamankilerin yüzüne Tuh onların aklına mı diyeceğiz ? Yoksa dilsiz şeytan mı diyeceğiz? Hatta bir gazete çıkarma ihtiyacı nereden doğdu diye sorulduğunda, o zaman ehli Hamiyet denilen kimseler bile Nur talebeleri tutuklanırken haber yapıyor ama Tahliyelerinden haber yapmıyorlardı…Ne güzel hizmet!!! 2- Adaleti Mahzayı esas alan Risale-i Nur, haksız, hukuksuz ve zalimce her kime bir muamele yapılmışsa, Kuranın dörtte biri olan Hakkı, Hukuku ve Adaleti ilgili ve yetkililere hatırlatmak Nurların Medyadaki ve Sosyal Hayattaki sesi olan Yeni Asya yapmazsa ya kim yapacak? 3- Memleketin başındaki Kişi; …. "Bu çete, tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ise ihanet olan bir çetedir…. İfade ederken bile Acaba gerçekten bu yapıda faaliyet göstermiş olan Ticaret ve İhanet ehlinden kaç kişiyi tutuklayıp hesap sordular?

  • Yahya Yıldız-5

    20.2.2025 13:33:01

    Şimdilik son olarak şu parağrafa baktığımızda; … Bediüzzaman, yirmi senede olduğu gibi, şu üç-dört senede de o kadar emsalsiz bir işkenceye maruz kalmıştır ki, tarihte hiçbir ilim adamına bu kadar câniyane bir suikast yapılmamıştır. Denizli hapsinde bir ayda çektiği sıkıntıyı, Afyon'da bir günde çekmiştir. Kendisine, bütün bütün kanunsuz muameleler yapılmıştır… Diğer taraftan daha dehşetlisi; …ehl-i dünyanın bütün bütün kanuna ve insafa ve vicdana, hattâ insanlığa muhalif bir tarzda eşedd-i zulümle yirmi sekiz sene işkencelerle ezdiklerine ve bir sineğin ısırmasına tahammül etmeyen o biçare Said'in baltalarla başına vurduklarına ve ihanetin en şenîlerini yaptıklarına karşı…EL Sormak lazım Böyle bir zata reva görülen akıl almaz işkenceler (

  • Yahya Yıldız-4

    20.2.2025 13:25:29

    … Bir sivil memur, bir kâğıda yazıyor: "Said'in hizmetçisi buradan Said'e rakı aldı." Ve rakıcı dükkânında, sarhoş ve aklı yerinde olmayan bir adama bu kâğıdın altına imza atmasını teklif ediyor. O adam diyor: "Tövbeler olsun, bu yalanı kim imza eder?" Tarihçede geçen bu dehşetli iftira ve yalan acaba o sarhoş tarafından imza edilseydi. O zamanki despotlarla Devletin resmi kaydı olarak lanse edilseydi, Haşa Üstad öyle mi olacaktı? Veya ciddi incelemeyen, araştırmayan bazılarına göre öyle mi olacaktı? Aynı şekilde 15 Temmuz Hain Hareketine de biraz da bu gözle bakmak ehli tahkikinin mesleğidir. Çünkü Üstad; Şimdiki hafiyeler eskisinden beterdirler. Bunların sadakatine nasıl itimad olunur? (Divanı H.Ö)

  • Yahya Yıldız-3

    20.2.2025 13:11:58

    Diğer taraftan Üstadın bizatihi mevzu ettiği Menhus ve Haince sergilenmiş olan Menemen hadisesi ise ilk yıllarda değil ama sonradan o zaman ki hükümet tarafından nasıl sinsi bir tezgah ve provokasyon olduğunu, resmi tarihin dışında onlarca kitap ortaya koydu. (Detaylı bilgi için öncelikle Yakın Tarih Ansiklopedisine bakılabilir) O hain hareketin neticesinde o zamanki iktidar mensupları çok tahripler ve yıkımlar yaptılar… En ilginçlerinden bir tanesi, olay İzmir Menemende gerçekleşiyor ama o zaman İstanbul’da Nakşibendi Şeyh Esat ve adamlarına fatura kesilerek 37 kişi idam edilmişti… Şimdi sormak lazım o zamanın iktidar mensuplarına göre bu asılanlar Hain, Katil ve Gerici ayaklanmasıyla yaftalayıp hayatlarından oldular…Peki gerçek öyle olmadığını sonraki yıllar da ortaya çıktığında o zamanın süfyanist propagandasıyla aldanan ve o mazlumlara lanet okumuş olan dindarlara ne demeli ve Ahirette nasıl hesap verecekler?

  • Osman Yıldirim

    20.2.2025 13:07:19

    Devleti ele geçirme teşebbüsü sadece gülen gurubun yaptığı bir yanlış değil bugünki tekadama dayalı rejimin de devleti ele geçirmiş ve devleti babasından kalan bir çiftlik veya şirket gibi yönetmek de büyük bir tehlike içermektedir cemaatin yaptığı bu yanlışı nazara verip bu rejimin yanlışını görmemeyi veya örtmeyi gerektirmez. Yani cemaatin kurmaya çalıştığı vesayet yanlış ise bu tekadama dayalı rejimin yaptığı katmerli bir yanlıştır.

  • Raşit örenel

    20.2.2025 12:54:00

    Her adalet dediğimizde Fethullah Güleni savunduğumuzu sanalara söylüyorum: Abdullah Öcalana af teklif edenlerden korkup ta bize bühtan etmeyin, önce Gülene ne istedilerse verenlerden hesap sorun. Biz Güleni değil, Gülen bahanesiyle hukuku çiğnenenleri savunuyoruz, Şeyh Said, Seyit Rıza ve Abdullah Öcalan bahanesiyle hukuku çiğnenler gibi, her hukuku çiğnenene bir kulp takarsak, zaten hukuka ihtiyaç kalmaz. Hukukunu herkese lazım olan bir şey. Bugün yıpranmasına izin verirsek, yarın bize lazım olduğunda kendimizi korumak için hukuku bulamadığımızda, güç odaklarına sığınıp onların adamı olmak kimilerince tek çare olarak görülebilir.

  • Raşit örenel

    20.2.2025 12:53:45

    Üstad Hazretleri Tek Parti döneminde, siyaset, hukuk ve realite müsait olmadığı için oy da vermedi, bugün ise siyaset, hukuk ve realitenin nispeten müsait olduğu bu ortamda biz Üstadın prensiplerine göre siyasette bir tercih mi yapmalıyız yoksa aynı Üstad hazretleri gibi oy vermemeli miyiz? Tabiidir şartlar el verdiğinde prensiplerini sabit tutup harekatını şartlara uyarlayarak oy veren Üstadımız gibi oy vermeliyiz. Aynı bunun gibi de siyaset ve hukuktaki reliteye göre daima söylenmesi gerekeni söyleyen Üstadın Talebeleri olarak biz de bugün daha müsait olan bu ortamda elbette aynı prensiplerde sabit kalıp sürekli “Ve lâ teziru vâziratun vizra uhrâ" ayetini Adnan Menderese bile sürekli hatırlatan Üstadımız gibi tüm kamuoyu, hukuk ve siyasete hatırlatacağız. Bunu yapmak ise ne sızlanmak ne de devletle boğuşmaktır.

  • Yahya Yıldız-2

    20.2.2025 12:42:38

    2-Bu tahriklere ve tuzaklara maalesef dinde hassas ve muhakeme-i akliyede noksan sıradan kimseler rahatlıkla bu tuzağa düşebilmişler… 3-Resmî tarihin dışında, Tarihi gerçekleri incelediğinizde Şeyh Saidin kendisi başlangıçta bu hadiseden habersiz olduğunu ancak İman ve İslamiyete mugayir yapılan inkılaplardan hakiki bir ehli iman gibi o da huzursuz, mutsuz olduğunu ve bir çözüm arayışındayken, hadiseler onu da maalesef bu tuzağa ve tahrike çekmiştir. 3- Şeyh Said hadisesini Resmî Tarih Kürt ayaklanması olarak lanse ederken hakikatte ise, dine, Kurana ve İslamiyete yapılan tahriplere karşı yapılan menfi bir tepkidir. 4-Şeyh Said hadisesi, elbette Üstad ve Risale-i Nur ölçülerine göre tasvip edilen ve kabul gören bir metot ve ölçü değildir ancak tahripkar ehli dalalete karşı dinin koruması niyetiyle yapılmış bir isabetsiz hareket olmasına rağmen Şeyh Said yinede manevi ücreti olan bir şahiddir.

  • Yahya Yıldız-1

    20.2.2025 12:20:35

    Nur Talebesi olduğunu söyleyen kimseler, içtimai, tarihi ve siyasi hadiseleri Nurlardaki ölçüler muvacehesinde değerlendirmeleri en isabetli ve istikametli bakıştır diye düşünüyorum. Bu münasebetle şu ifadelere baktığımızda; … Gizli düşmanlarımız hükûmetin ehemmiyetli ve bir kaç vazifedarlarını elde edip beni tazyikatla Menemen ve Şeyh Said hadisesi gibi bir hadise çıkarmak için bütün kuvvetiyle, en hassas damarlarıma dokunduracak tarzda, her desiseyi istimal ettiler…ifadesinde Üstad; 1- Süfyanist sistem, kendisine muhalif her kim olursa olsun, etkisini ve tesirini kırmak için veya tamamen ortadan kaldırmak için Bu tip hadiselerde kışkırtıcı, tahrik ve tahripkar bir şekilde birebir rol oynadığını açıkça görülüyor.

  • Nur Said

    20.2.2025 11:27:06

    Hasan Bey, Biz hak hukuk adaleti savunacağız ama bunu siyasî parti gibi yapmayacağız. Bizim işimiz mağdur ve mazlumları savunmak onları gündeme getirmek mevcut iktidarı hedef almak değildir. Onlar mahkeme yargı hukuk işi. Nasıl ki onlar bizim vazifemize karışmıyorlar biz de onlara karışmayalım. Bizim vazifemiz iman ve Kur'an hizmetidir? Gençlerimiz elden gidiyor imanı zayıf bir gençlik geliyor. Bunları dert edinelim!

  • HASAN DOĞAN

    20.2.2025 10:36:14

    Yani biraz kıyısından köşesinden dolanarak bu güne gelmek istiyorsunuz da pek cesaret edemiyorsunuz galiba.Bu gün Yeni Asya'nın asıl misyonu elbette devleti ele geçirmek isteyenlerle işi olmaz.Ancak onu bahane edip de her türlü haksızlık,hukuksuzluk ve adaletsizliğe de göz yumarak zulme de sessiz kalamaz elbette....

  • Eda Gül Beyaz

    20.2.2025 08:27:33

    Allah razı olsun hocam. Devleti ele geçirmeye çalışan hiç bir yapının nurculukla alakası olamaz. Zira üstadımızın yolu anlattığınız gibi apaçık ortada. Gülenistlere gelecek olursak zaten nurcu bir yapılanma değil. Bir kişinin kendi hırslarının neticesinde konjektürel şartların da etkisi ile suni olarak ortaya çıkmış bir kült yapıdan nurcu diye bahsetmek üstadımızın davasına zaten ihanettir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı