"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman’ın devlet yaklaşımı (I) - Şeyh Said Hadisesi Üzerinden Bir Okuma

Ahmet DURSUN
19 Şubat 2025, Çarşamba
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 1925 Şubat’ında geniş çaplı bir ayaklanma olarak başlayan Şeyh Said İsyanı, sonuçları itibariyle bugün de tartışılan meselelerden biridir.

Takrir-i Sükun Kanunu çerçevesinde kurularak âdeta infaz kurullarına dönüştürülen İstiklâl Mahkemeleri aracılığıyla sert tedbirlerle birlikte idamlara başvurulması, bölgenin derin hafızasını travmatik bir şekilde etkilemiştir. Ayaklanma sonrası bölgede toplu sürgünlerin gerçekleştirilmesi, bugün de tartıştığımız meseleleri tetikleyen derin izler bırakmıştır. 

Saltanat ve hilâfetin kaldırılması, medreselerin kapatılması, şear-i İslâmiyeyi tahrip anlamını taşıyan, inkılaplar adı altında din-dışılığa yaslanan bir dizi uygulamanın başlatılması ayaklanmanın sebepleri arasında sayılmaktadır. Kanlı bir biçimde bastırılan bu ayaklanma sonrası ayaklanmaya katılan ya da katılmayan bir çok aile de yerinden yurdundan edilerek Batı’ya sürülmüştür. 

Bediüzzaman Said Nursî de isyan sürecinde yatıştırıcı bir rol oynamasına rağmen ayaklanmaya destek verdiği gerekçesi ile Van’dan alınarak Burdur’a sürgüne yollananlar arasındadır. Hakikatte, Şeyh Said Bediüzzaman’a mektup yazarak destek istemiş, Bediüzzaman da bunu şiddetle reddederek bunun kardeş kanı dökmek anlamına gelen menfî bir hareket olduğunu söylemiş ve onun da vazgeçmesini istemiştir. 

Ayaklanmaya destek aramak maksadıyla Bediüzzaman’ı ikna etmek için gelenlerden biri olan Kör Hüseyin Paşa’yı da “Kardeşi kardeşe mi kırdıracaksın” diye uyaran Bediüzzaman, onu getirdiği altınlarla birlikte geri göndermiştir. Bu tarihî gerçekliğe rağmen, ayaklanma ile ilişkilendirilerek haksız bir şekilde sürgüne tâbi tutulması karşısında Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu tavır, onun hem hizmet anlayışı, hem de devlet yaklaşımı üzerine önemli ipuçları sunmaktadır. Bununla birlikte bu ipuçlarının izlerini Eski Said döneminde de görmek mümkündür. 

Pragmatik hareket, konjoktürel faydacılık, idare-i maslahatçılık, görmezden gelme ya da dolduruşa gelme gibi haller Bediüzzaman’ın tarihçe-i hayatında asla rastlayamayacağımız hallerdir. Bununla birlikte –ne olursa olsun- menfî hareket, devlet aleyhtarlığı ya da düşmanlığı da Bediüzzaman’da asla göremeyeceğimiz durumlardır. Kur’ânî prensiplere göre hareket etmeyi şiar edinen Bediüzzaman’ın ilkesel tavırları bugün de karşılaştığımız kaotik hadiseler karşısında bize yol göstericidir. Bediüzzaman’ın devlete nasıl bir anlam yüklediği, bir İslâm âlimi olarak devletle ilişkilerini hangi düzlemde ele aldığı ve dinî hizmet anlayışını din, devlet ve siyaset ilişkileri açısından nasıl biçimlendirdiğine dair vereceğimiz cevaplar,  31 Mart’tan 15 Temmuz’a kadar cereyan eden hadiseleri de nasıl yorumlamamız gerektiği ile ilgili ipuçlarını içermektedir. 

Tarihe kanlı bir askerî darbe teşebbüsü olarak geçen 31 Mart Hadisesi’nin kaotik ortamında, ayaklanmacıların lehinde gelişen ilk üç günde dahi konjonktürel değil de ilkesel hareket eden, hem askerleri, hem de ayaklanmaya katılan diğer grupları yatıştırıcı bir rolle teskin eden Bediüzzaman, biraderzem diye seslendiği Derviş Vahdeti’nin etkin rol oynadığı ayaklanmayı –lehte sonuçlanması durumunda bir fayda görme ihtimali yüksek de olsa- desteklememiştir. Bediüzzaman, hitap ettiği askerlere, öncelikle asker neferatının siyasete karışmaması gerektiğini söylemiştir. Devamında ulü’l-emre itaatin farz olduğunu, “Sizin ulü’l-emriniz zabitlerinizdir” diyerek hatırlatmış, onları isyandan vaz  geçirmiştir. Bediüzzaman, buna rağmen, ayaklanmayı desteklemediği ve içinde olmadığı halde 31 Mart’ a müdahil suçlamasıyla idamla yargılanmıştır. Yatıştırıcı bir rol oynadığı halde Divan-ı Harp’te idam sehpalarının gölgesinde idamla yargılanmak bir insan için trajik sonuçlar ve travmalar doğuracak bir durum olmalıdır; ama Bediüzzaman hiç de buraya takılıp kalmamıştır. 

Divan-ı Harp’ten beraat eden Bediüzzaman’ın kendisini idamla yargılayan bir devlete küsmeyip 31 Mart’tan birkaç yıl sonra patlak veren Birinci Cihan Harbi’ne gönüllü alay kumandanı sıfatıyla katılarak  devletinin ve milletinin yanında yer alması alkışlanması gereken, kayda değer bir durumdur. Bediüzzaman bu toprakların yetiştirdiği bir İslâm âlimine yakışır şekilde, yerli ve millî bir duruş sergilemiştir. Bu duruş ve tavrıyla Bediüzzaman yerlidir, İslâm hamuruyla yoğrulmuş bu toprakların yetiştirdiği bir isimdir, bu topraklardan çıkmıştır. 

Bu aziz millete verdiği değer ve bağlılığı ile Bediüzzaman millîdir, İslâm’ın bayraktarlığını yapmış bu aziz milletin adamıdır, Kur’ân’ı yeryüzüne yayan bu milletin sevdalısıdır. Bütün mücadelesi de bu milletin selâmeti içindir. 

Bediüzzaman, sözümona milletin selâmetini gayr-i meşru, gayr-i hukukî sahalarda arayan, bunun için bu toprakların dışındakilerle iş tutanlarla iş birliğine girmediği gibi onları engellemek için ciddi bir gayret de göstermiştir. Esir düşmek pahasına vatan savunmasına katılmış, esaret sonrası kaldığı yerden mücadelesine devam etmiş, Hutuvat-ı Sitte’yi neşrederek lain İngiliz’in yüzüne tükürürken Millî Mücadele lehinde fetva vermekten çekinmemiş, Cumhuriyet döneminde uğradığı tüm baskı ve zulümlere rağmen müsbet hareketi elden bırakmayarak yerelden evrensele uzanan fikirleriyle bu coğrafyayı yeniden şekillendirme imkânını sunmuş mümtaz bir şahsiyettir. 

Okunma Sayısı: 1502
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Raşit örenel

    20.2.2025 20:27:49

    Nur Said, önce kendi isminle yazmayı öğren, kimden korkuyorsun, bu tedbir hassasiyetine bakarsak Fethullah Gülenden öğrendiğin bazı şeyler var, zira sağa sola "fetöcü" diye çemkirenlerde Fethullahçı bir geçmişe sıklıkla rastlanıyor.

  • Rasim

    20.2.2025 11:06:07

    Şeyh saide solculardan başka haindir diyen görmedim. Fetoya ise demeyen görmedim.

  • Nur Said

    20.2.2025 01:26:59

    Raşit kardeşim cerbeze yaptığının farkında mısın? Bizim işimiz mazlumları da savunmak değildir. Mağdurları da savunmak değildir. Mağdur ve mazlum sadece onlar mı? Bu ülkede o kadar masum ve mağdur varken nedir bu Fetö ısrarı? Ve neden bunları savunarak aşağılık alçak bir örgütün zulümlerine ortak oluyorsunuz? Alpaslan Kuytul Hoca ve vakfı da mağdur. Alpaslan hoca kaç defa tutuklandı neden her gün onu savunmuyorsunuz? Yıllarca Kürtler kendi vatanında üvey evlad muamelesi gördü hadi her gün onları da savunun ama yoook sizin için varsa yoksa alçak fetöcüler. Yeni Asya'yı onların savunucu pozisyonuna getirenleri de Allah'a havale ediyorum.

  • Salih baş

    19.2.2025 21:43:16

    Şeyh Said olayında dinlediğim kişi büyükbabası neden oldu böyle şeyh Said aşiret reisleri böyle yapmamı istediler bende yaptım ama onlar bana sahip çıkmadılar demiş

  • Hüseyin İlhan

    19.2.2025 21:41:23

    Dünün hadiselerine bakıyoruz aktörler işlerinde net'ler Bugüne bakıyoruz ki etle-tırnak gibi olanlar'Babamı mezardan diriltmek mümkün olsa diriltir,AKP'ye oy verdirtirim,diyen ve ona ağıtlar yakıp geeel gel diyenin nihayetinde 'NE İSTEDİLERDE VERMEDİK,diyerek milletin malını hangi hakla,hangi vicdanla ve neye dayaanrak verdiğini sual etmeyen ve sen bizim hakkımızı öyle keyfiklerle istediğine veremzsin,diye hesap soracak gücü,merttliği olmayanalr lütfen bayat sakızları çiğnemeyiniz. Yarın ruz'u mahşerde hak yiyen ve gasp eden,ettirenlerin de suçuna ortaksınız vallahi bende hakkımı gaspcı ve destekçilerinden talep edeceğiiim.

  • Mehmet Türeli

    19.2.2025 15:47:27

    Şeyh Said hadisesi sonrası doğuda birçok ileri gelen kişileri aileleri ile beraber batıya sürgüne göndermiş. Gönderdikleri kişilere yer ve iş bulma imkanı verilip verilmediğini bilmiyorum. Ancak Bediüzzaman Said Nursi'yi Şeyh Said hadisesiyle bağlantılı olarak gönderdiklerini sanmıyorum, 1922 tarihinde m.kemale mecliste meydan okuyarak putunu kırdığı ve tekliflerini kabul etmediği için kuyruk acısıyla üstad ile ölünceye kadar ve öldükten sonra da yaveri ismet 1950 ye kadar diğer sürgünlerden çok farklı eziyet etmişler.

  • Raşit örenel

    19.2.2025 15:44:05

    Yahudi, Hristiyan ayırmadan hakkini veren ve hakkını arayan bir dinin ve geleneğin mensupları, müsbet bir dairede hak aramayı devletle mücadele olarak görüyorsa, kafasındaki devlet algısını da gelenkle bağını da gözden geçirmeli, Risale-i Nurlara göre müsbet hareket etmeyen herkesi dün bedeli varken eleştirdiğimiz gibi bugün de bazı şahısların menfi hareketleri bahane edilerek masumlara zulmedilmesine bedeli olmasına rağmen karşı çıkıyoruz. Güçlü olana Haydar demenin bedeli varken "Haydar ağa" deyip, güçten düşünce "Haydo" diyenlerden değiliz. Hukuk herkese lazım olan bir şey, kimsenin kara gözü hatrına sözde söylemeyiz, hakaret te etmeyiz. Sadece Allah rızası için.

  • Raşit örenel

    19.2.2025 15:36:11

    İşte yorumlarda görülüyor. Anlaşılmayan şey şu: Biz Gülen ya da Şeyh Said taraftarlığı içinde değiliz. Netice itibariyle ikisi de müsbet hareket etmedi. Problem bu iki isimle ilişkilendirilen suçlar bahane edilerek, bahse konu suçlarla ilgisi olmayan insanlara zulmedilmesi. Biz Kurani adalet prensibiyle her masumun hakkını savunuyoruz mesele budur. Sürekli papağan gibi tekrar edilen soru çalma meselesine gelirsek, sorular çalınmadı, sorular verildi, soruları kim aldıysa devlet biliyor ayıklasın gereğini yapsın ama namuslu bir insan şunun da hesabını sora, soruları bunlara kim verdi, hatta ne istedilerse kim verdi? Gülene ne istedilerse verenler saltanat sürerken dernek üyesi garibanların hayatı karartılıyor, kimse kimsenin aklıyla da alay etmesin vicdansızlığa da davet etmesin.

  • Hüseyin Ç.

    19.2.2025 14:33:36

    4- SaidNursi ve RN hizmet tarihçesi artık A dan Z ye yeniden bir günlük gibi delilli yazılabilir yazılmalı. Mesela üstadın Bitlis 1916 2/3 Mart gecesi işgal edildiği gece arktan atlayıp yaralandığı ve o gece kaçmak niyetiyle su kanalı içinde bekledikleri ve akşam vaktin ruslara haber verip esir düştükleri tarihin 3 Mart 1916 akşam/ gece olduğu istinbat ve istihraç edilebilir. 33 saat bekledi deniyor. Buz üstünde 33 saat aç ve ilaçsız kırık ayakla kalmak çok zor görünüyor, üstelik kangren olması muhtemel. Normal olan 3 Mart gecesi teslim olmalarıdır. Zor ortamda zaman geçmediğinden, uzun gelmesi gayet anlaşılır. Bitlis’ in işgali 2 kaynakta da aynı, Averis/ Akademik Veri Sistemi’ de Bitlis Muhaberesi ve Vikipedi’ de Bitlis’ in İşgali başlığında 2-3 Mart 1916 gecesi Bitlis işgal edildi yazıyor..

  • Hüseyin Ç.

    19.2.2025 14:33:18

    3- Merhum Molla Hamid vb abilerin sözlü ve yazılı şahidliğiyle de sabit olduğu üzre; kör Hüseyin gece vakti Nurşin Camii’ ne gelip “ seyda talebeleri dışarı çıkart sana diyeceklerim var” deyince üstad “ benim talebelerimden gizlisaklı birşeyim olmaz” diyor. Bu konuşmada; kısaca kıyamın gerekçelerini ve kese altın teklifine, soyguncu ve hırsızlık suçlamasıyla reddini bu konuşmayı duyan yanundaki talebelerden öğreniyoruz.

  • Hüseyin Ç.

    19.2.2025 14:31:18

    Hakikatte, Şeyh Said Bediüzzaman’a mektup yazarak destek istemiş” Sayın Dursun; mektup yazma iddiası bir uydurma bir yakınlaştırma çabasıdır. Bu konuda merhum M.Kayalar Abinin “ Diyarbakır Askeri Mahkeme Arşivi’ de var” demesinden başka bir şey yoktur, tüm iddialar burdan türemiştir. 1- O isyan ortamında Hınıs veya Palu’ dan mektup yazıp Kör Hüseyin’ e elden ulaşırmak Patnos’ tan Van’ a elden götürmek hangi tedbirin sonucudur! Birkaç cümleyle ifade edilecek isyanımıza şu sebeplerle katıl yerine; kendi suç belgeni elden ele dolaştırıp yakalanma riskini hiç bir akıllı insan yapmaz. 2- Bir de gelen(!) mektuba üstadın cevabı varmış! BSNursi ra gibi bir kalpgözü açık hikmetli basiretli bir zat, niye kör Hüseyin gibi azarladığı birinin eline asi suçlu belgesi olan mektubu tutuştursun?

  • Eda Gül Beyaz

    19.2.2025 14:02:58

    Diyorsunuz ki, Fetöcülerin üzerine gitmeyelim, bir de biz vurmayalım, tamam. Ama neden fetöcüleri savunmak zorundayız gibi bir algı oluşturmaya çalışıyorsunuz? Üzerine gitmeyeceğiz, savunmayacağız da. Savunanlar bilmelidirler ki, fetöcülerin hataları günahları cemaatimizin de bulanmasına sebep oluyor. Üstadımız gibi yapacağız. Ve iman hizmetine odaklanacağız inşallah.

  • Eda Gül Beyaz

    19.2.2025 13:56:24

    Üstadımızın Şeyh Said'e bakış açısına gelince, evet hiç bir zaman onu kötülememiştir. Ama menfi hareket etmesini eleştirmiştir. Şeyh Said'e yapılanlara karşı da devlet ile mücadeleye girmemiştir. Şeyh Said'e haksızlık yapıldı, ilk işimiz mazlumlara yardım etmek diyerek hareket etmemiştir. İman ve Kur'an hizmetine devam etmiştir. Bizler de bugün ilk iş olarak iman hizmetine odaklanmalıyız. Fetöcülere zulmediliyor, onlara yardım edeliö diye siyasi bir pozisyon almaktan kaçınmalıyız. Üstadımız bize bunu gösteriyor.

  • Eda Gül Beyaz

    19.2.2025 13:52:15

    Gülen için şu üç parametre ortalama her Müslümana bir bakış açısı verecektir: 1- Başörtüsü tefrruattır fetvası. 2- M.Kemal'e olan muhabbeti. 3- Risale-i Nurları sahteleştirmeye çalışması 4- Soru çalması...........Gavur memlekete kaçmasından, darbe girişimine kalkışıp başaramayınca darbe yapanları tanımıyorum diye yalan söylemesinden hiç bahsetmiyoruz bile....Bu karakterde birisinin kalkıpta şehadet şerbetini içmiş Şeyh Said ile kıyaslanması mümkün mü?

  • Eda Gül Beyaz

    19.2.2025 13:45:30

    Merhum Şeyh Said ile Gülen karşılaştırması kıyas kabul etmez derecede abestir. Merhum Şeyh Said'i paravan yapıp kurnazlıkla ölmüş gülen ve gülenistleri temize çıkarmayı düşünenler aklımızla alay etmemelidir.

  • Zekeriyya Kocalan

    19.2.2025 13:35:50

    "Bediüzzaman Said Nursî de isyan sürecinde yatıştırıcı bir rol oynamasına rağmen ayaklanmaya destek verdiği gerekçesi ile Van’dan alınarak Burdur’a sürgüne yollananlar arasındadır. " diyorsunuz. Eğer destek verdiğine inanılsaydı, sürgüne değil darağacına gönderilirdi. "Türk milleti asırlardan beri İslâmiyete hizmet etmiş ve çok veliler yetiştirmiştir. Bunların torunlarına kılınç çekilmez. Siz de çekmeyiniz; teşebbüsünüzden vazgeçiniz. Millet, irşad ve tenvir edilmelidir" diye cevap gönderiyor. Fakat yine, hükûmet, Bediüzzaman'ı Garbî Anadolu'ya nefyediyor. Doğrusu budur: ""Türk milleti asırlardan beri İslâmiyete hizmet etmiş ve çok veliler yetiştirmiştir. Bunların torunlarına kılınç çekilmez. Siz de çekmeyiniz; teşebbüsünüzden vazgeçiniz. Millet, irşad ve tenvir edilmelidir" diye cevap gönderiyor. Fakat yine, hükûmet, Bediüzzaman'ı Garbî Anadolu'ya nefyediyor. "

  • Raşit örenel

    19.2.2025 11:36:07

    Peki yüz yıldır travmalara yol açan, yüz yıl önceki hatalara karşı çıkarken; benzer şekilde yıllarca travmaya yol açacak benzer hukuksuzluklara elan yaşanmaktayken bugün niye karşı çıkmıyoruz, çıkanlara neden "f.tö" cü diyoruz? Yüz yıl öncesine nazaran bugün, olanlara karşı çıkmaya müsait nisbi bir demokratik ortam ve açık toplum varken bu vazifeyi niye terkediyor, hatta mevcut zulümlere şiddet verecek tavırlara giriyoruz?

  • Raşit örenel

    19.2.2025 11:35:54

    Biz Nurcular için asıl mesele devleti iğfal eden menhus ruhun nasıl hareket ettiği ya da menhus ruhun zulmü karşısında kendini menfi yola mecbur sanan ve bu yolun takip edilebileceğini sanıp milleti, menhus ruhun tezgahına gelerek çıkmaz bir yola sürükleyen aktörlerin filleri de değildir. Asıl mesele biz Nur Talebelerinin nasıl davrandığıdır. Üstad, Şeyh Said'in isyanına katılmadığı gibi kendisiyle bu konuda temas kuranları da vaz geçirmiştir. Peki daha sonra Şeyh Said ve yanındakilerin başına gelenlere oh olsun mu demiştir ya da hadise bahanesiyle zulmedilen insanların başına gelenleri normal mi görmüştür? Yazınızda da dile getirdiğiniz gibi "sert tedbirlerle birlikte idamlara başvurulması, bölgenin derin hafızasını travmatik bir şekilde etkilemiştir. Ayaklanma sonrası bölgede toplu sürgünlerin gerçekleştirilmesi, bugün de tartıştığımız meseleleri tetikleyen derin izler bırakmıştır."

  • Ahmet Eren

    19.2.2025 11:15:36

    İlk olarak Bediüzzaman olaylarla ilişkilendirilerek değilde tedbiren sürgüne gönderilmiştir. Bediüzzaman hazretleri hiçbir zaman menfi bir harekete müsaade etmemiştir. Bununla birlikte devleti idare edenleri de yaptıkları yanlışlıkları ikaz etmekten geri kalmamıştır. Özellikle suçun şahsiliği ilkesinin uygulanmasını talep etmiştir. Risale-i Nur’da en çok geçen ayetlerden birisidir bu konuyla ilgili olan ayet.Bu konuyu irdelerken bu iki yönü de ortaya koymazsak Bediüzzaman‘ı tam anlayamayız. Mesela 12 Eylül ihtilaline karşı Yeni Asya gazetesi eleştirilerini hiç korkmadan yapmıştır. Anayasaya hayır demiş o yüzden anarşistlerle beraber hareket ediyorsunuz diye itham edilmiştir. Ama Yeni Asya hak ve doğru bildiğini ifade etmekten çekinmemiştir. Selamlar.

  • İhsanUÇAR

    19.2.2025 09:36:21

    Üstad, ısrarla "Şeyh Said" hadisesi diye yazar. Tarihçe-i Hayat'ı hazırlayanlar " isyan" diyerek yazarlarr. Acaba ; Risale- i Nur okuyanların bir kısmı " isyan" kelimesini fütursuzca kullanmaları dikkatsizlik mi, Türk Milliyetçiliğinden neş'et eden bir şey mi, yoksa Kemalizmin başarısı mı? Meselâ: Latif Salihoğlu'nın dünkü yazısı son derece müsbet ve yapıcı idi.

  • Aşkın Doğan

    19.2.2025 09:27:52

    Müslümanlar içinde tarafgirâne cereyanlar yüzünden, böyle mâsumlar zulümden kurtulamıyorlar. Hususan ihtilâle sebebiyet veren vaziyetler, bütün bütün zulmü dağıtır, genişletir. Cihad, DİNÎ de olsa, kâfirlerin çoluk çocuklarının vaziyetleri aynıdır. Ganimet olabilir; Müslümanlar, onları kendi malikiyetine dahil edebilir. Fakat İslâm dairesinde birisi dinsiz olsa, çoluk çocuğuna hiçbir cihetle temellük edilmez, hukukuna müdahale edilmez. Emirdağ Lahikasindan aldığım bu paragrafta Cihat dinî de olsa ifadesi bana hep düşündürücü gelmiştir.Çunkü Cihat zaten dinle ilgili bir kavramdır.

  • Yıldız Fırtına

    19.2.2025 09:19:32

    Tebrik ederim değerli yazarımız. Özlenen türden nitelikli yazılarınızı daha sık görmek isteriz. Haftalık değil günlük olması temennisi ile..

  • Eda Gül Beyaz

    19.2.2025 08:39:20

    Şeyh Said isyanı sonuçları itibariyle İngilizlerin işine yaramıştır. İngilizler fırsattan istifade ile musul ve kerkük meselesini kendi çıkarlarına uygun bir şekilde çözmüştür. Şeyh Said ile uğraşan Türkiye devleti de musul ve kerkük meselesinde direnmemiş, ingilizlere taviz vermiştir.

  • Eda Gül Beyaz

    19.2.2025 08:37:36

    Şeyh Said merhum İngilizlerle iş birliği yapmamıştır. İngilizlerden silah, para ve istihbarat desteği aldığına dair hiçbir delil yoktur, almamıştır. İsyanın dış kuvvetlerle ilişkisi yoktur. İsyan sebebi devletin islam dinini dışlayan icraatlarına tepkidir. Devlet isyanı sulh yolu ile çözmek istememiş, bilinçli olarak kaba kuvvet kullanmayı tercih etmiştir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı