"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Okuyucu Yeni Asya'ya sahip çıktı

21 Şubat 2025, Cuma 20:50
OBJEKTİFİYLE YENİ ASYA’NIN ÇEYREK ASRINA DAMGASINI VURMUŞ BİR İSİM, “FOTO SELÂHATTİN”: AĞABEYİM CAFER TERCAN VASITASIYLA RİSALE-İ NURLAR’LA TANIŞTIM. SAĞMALCILAR’DAKİ KARDEŞLERLE BİRLİKTE AĞABEYİM DE İTTİHAD GAZETESİNİ ALIYOR VE FAZLASINI DAĞITIYORLARDI. O SAYEDE TANIDIM.

YENİ ASYA’DA ÇALIŞMAMA MEHMET KUTLULAR AĞABEY VESİLE OLDU. “İHTİYACIMIZ VAR, GEL BİZDE ÇALIŞ” DEDİ. ASLINDA YURTDIŞINA GİTMEK İSTİYORDUM. FAKAT ABİM, “GEÇ ONLARI” DEDİ VE BENİ GAZETEDE ÇALIŞMAM İÇİN TEŞVİK ETTİ. “ÇÜNKÜ BU BİZİM DAVAMIZ” DEDİ.

***

TAKDİM

Gazetemizin kuruluş yıldönümü vesilesiyle, yarım asrın üzerinde bir ömre sahip Yeni Asya’mızda çeyrek asır bilfiil emeği geçmiş bulunan Selâhattin Tercan’la konuştuk bu sene.

Bilenler bilir, objektifiyle bir döneme damgasını vurmuş bir isimdir “Foto Selâhattin”. Gazetenin daha ilk kurulduğu yıllardan itibaren rahmetli Mehmet Kutlular’ın davetiyle kadroya girmişti. Disiplini, çalışkanlığı, acarlığı onu kısa sürede mesleğinde yükseltti. Nice başarılı haber ve fotolara imza attı. Gerek gazete kadrosuyla, gerekse sahada yaşadıklarıyla birçok tecrübe ve hatıra biriktirdi.

Onu dinlerken zaman nasıl aktı anlamadık. O kadar çok yaşanmışlığı var ki... Bu sohbetimiz bir tadımlık, hatıra dolu bir ömre bir dokunuş oldu sadece.

78 yaşında bulunan Tercan, şimdilerde İstanbul’daki evinde her zaman olduğu gibi gazetesini takip ediyor ve Nurlarla hemhâl olmaya devam ediyor. Sizlerden de dua bekliyor.

***

Öncelikle Selâhattin Tercan’ı tanıyalım isterseniz. Bazen oluyor ki tanıdığımız kişileri gerçekten tanımadığımızı sonra anlıyoruz. Emekli gazeteci Selahattin Tercan kimdir?

Ben emekli gazeteci Selahattin Tercan. 1955 yılında Yugoslavya’dan buraya gelmişiz. Allah rahmet eylesin, merhum Adnan Menderes döneminde Tito ile anlaşma yapıyorlar ki, parçalanmış bölünmüş aileler birleşsin. Amcam daha önce Yugoslavya’dan kaçarak buraya gelmişti. O bizim buraya gelmemiz için mektup yazıp kefil oluyor. Böylece 1955’te geldik. 1947 doğumluyum. 8 yaşındayken Türkiye’ye gelmiş olduk. 

Yugoslavya’dan gelirken orada trene bindik, önce Selanik’e geldik, gece yarısıydı. Babam “Bak bizim Türkiye’ye gideceğimiz trenimiz orada.” dedi. Öylece bizi buraya getirecek trene bindik. Tabiî ki camlarında ay yıldızlı bayrağı görünce onu öptük. Sonra birkaç gün içinde Sirkeci’ye geldik. Türkiye hayatı başladı. 

Risale-i Nur eserleriyle ve Yeni Asya ile nasıl tanıştınız?

1969’da Bayrampaşa, Sağmalcılar’da ikamet ediyorduk. O sene ağabeyim Cafer Tercan vasıtasıyla Risale-i Nurlar’la tanıştım. Sağmalcılar’daki kardeşlerle birlikte ağabeyim de İttihad gazetesini alıyor ve fazlasını dağıtıyorlardı. O sayede tanıdım. 1970’te de Yeni Asya gazetesi yayına başladı. Yayın hayatına başlayan Yeni Asya Gazetesini de aynı şekilde dağıtıyorduk. Ben de bir sene sonra Yeni Asya’da çalışmaya başladım.

KUTLULAR AĞABEY, “İHTİYACIMIZ VAR, GEL BİZDE ÇALIŞ” DEDİ

 Yeni Asya’da çalışmanıza kim vesile oldu?

Mehmet Kutlular ağabey vesile oldu, teklif etti. Kutlular Ağabey, “İhtiyacımız var, gel bizde çalış” dedi. Ben de önce bir sene oyalandım. Ama bir ders akşamından sonra evimizde Kutlular abinin davetini Hasan Yalçın tekrar gündeme getirdi. Ve kardeşlerle istişarenin sonunda çalışmaya karar verdik. Çalışma kararından sonra ağabeyim “Yeni Asya’da çalışmaya başla bu bizim davamız, hizmet etmiş olursun. Senin maaşın evin kirasına yeter, benim maaşımla da evi geçindiririz. Hayırlı olsun.” dedi.

Okula gitme imkânı bulabildiniz mi?

İlkokula burada başladım. İstanbul Aksaray’da kalıyorduk. Sahile yakın, Namık Kemal Caddesi’nin tam ortasındaydı evimiz. O zaman İstanbul’un güzelliği başkaydı. Ev bahçe içindeydi. Önünde bahçe var, arkasında da bahçe var. Evimizin yanında Demokrat Parti’nin de bucak başkanlığı vardı. 

Merhum babanız ne iş yaptı burada?

Babam önceleri Kazlıçeşme’de bir kumaş boyama fabrikasında çalıştı. 4 yıl sonra da Balıkesir Edremit’e gittik, biraz orada kaldık. Bir ara Balıkesir, Burhaniye’de kaldık. Ortaokula başladım ama ortaokulu ikinci sınıfta terk ettim. Yeniden İstanbul’a geldik, İstanbul’da çeşitli işlerde çalıştım. 1967’de askere gittim. O zaman iki sene önce başlıyordu asker yoklamaları. O arada Kıbrıs meselesi kaynıyordu. Hatta Yunan sınır boyundaki askerlerimiz hazırlanmış bekliyordu. Küçük bir kıvılcım çıksa Yunanistan’la savaş patlak verebilirdi. Ben de bir an evvel müracaat ettim ve “Beni askere alın” dedim. Yani savaştan kaçan biri gibi görülmek istemedim. Askere gittim, üç beş gün geçti geçmedi o zaman Başbakan olan Süleyman Demirel anlaştı, bir bakıma Kıbrıs Savaşı ertelenmiş oldu. Çünkü o zamanki imkânlar sınırlıydı, çıkartma gemimiz bile yoktu. 

FOTOĞRAFÇILIK BABA MESLEĞİMDİ

Siz daha önceleri fotoğraf işinde çalışmış mıydınız?

Fotoğrafçılık baba mesleğimdi. Gazeteye de foto muhabiri ihtiyacı varmış. Kutlular Ağabey bu sebeple bana teklif etti, gel bizde çalış dedi. Babam, Yugoslavya’da fotoğrafçı dükkânında çalışıyordu. Türkiye’ye geldik. Daha sonra Esenler tarafında fotoğrafçı dükkânı açtık. Dükkânımız, Yıldız Üniversitesi’nin Esenler tarafındaki kapısına yakındı.

Tabiî o zamanki fotoğrafçılık şimdiki gibi değildi. Elektriğin ve spot lambaların olmadığı tarihlerde flaş da yoktu. Bir tabağa biraz barut koyar, stüdyoyu hazırlar ve baruta kibrit çakarak ortaya çıkan bir anlık alevle fotoğraf çekilirdi. Böylece her fotoğrafı bu yöntemle çekmiş olurduk. Ben de bu mesleği bildiğim için beni fotoğrafçı olarak davet etti. İşe başladım. Hatta başlamadan önce belki bir sene kaytardım. Bir akşam ders bizim evdeydi. Hasan Yalçın, “Kutlular Ağabey seni istiyor, ihtiyaç da var. Gel başla” dedi. Ben baktım kaçma imkânı yok, gittim başladım. Hatta abim beni teşvik etti. Benim başka planlarım var dediysem de, “Sen orada çalış, birlikte geçinip gideriz” dedi. Hatta yurtdışına gitmek istiyordum. Abim, “Geç onları” dedi ve beni gazetede çalışmam için teşvik etti. “Çünkü bu bizim davamız” dedi. Öyle başladık ve 1995 yılına kadar Yeni Asya’da çalışmaya devam ettim. Sonra emekli oldum.

SIRTIMDAKİ ÇANTA 8 KG OLURDU, ŞİMDİ 200 GR O İŞİ GÖRÜYOR!

O günkü çalışma şartlarından bahseder misiniz?

Tabiî ki gazetecilikte şartlar çok değişti. Ben sadece fotoğraf çekmiyordum, başka işler de yapıyordum. Yerine göre haberi bulup oraya gidiyor, fotoğraf çekip haberini de yazıyordum. Ayrıca fotoğrafları kendi imkânlarımızla karta basmak, yani film banyo laboratuvar ve tab işini de yapıyordum. Bir de o zamanlar hiçbir şey yoktu. Hatta fotoğraf banyolarını da biz hazırlıyorduk. Ondan 25 gram, şundan 30 gram kimyasal maddelerle fotoğraf banyosu hazırlıyorduk. Nerede şimdiki kolaylık ve rahatlık? Benim sırtımdaki çanta 8 kg olurdu. Fotoğraf makinesi ve aksesuarları. Şimdi aynı işi 200 gr’lık cep telefonu ile bile yapmak mümkün.

DR. SADULLAH NUTKU AĞABEY “SAĞLAM, İYİ ÇALIŞIR” DEMİŞTİ

Merhum Mustafa Polat Ağabeyi tanıyabildiniz mi?

Fazla münasebetim olmamıştı, gazete kurulduktan 6 ay sonra bir trafik kazasında Mustafa Polat vefat etti. Ama onun cenaze namazına iştirak ettim ve çok kalabalıktı. İşe başladığım ilk gün, Kutlular Ağabeyin yanındayken merhum Dr. Sadullah Nutku Ağabey geldi. Kutlular Ağabey de, “Abi, bu kardeşi işe alıyoruz. Bir muayene et bakalım sağlam mı?” diye yarı şaka yarı ciddi takıldı. Sadullah Ağabey de beni muayene etti ve “Sağlam, iyi çalışır” diye ona cevap verdi. Ben işe başladığımda o işi gazetede Burhan Aksoy yapıyordu. Onunla beraber başladık ve 3-4 sene birlikte çalıştım. Burhan Aksoy daha sonra Deniz İşletmelerinde basın müşaviri olarak işe başladı. Burhan Aksoy şimdi rahmetli oldu tabiî ki.

Burhan Aksoy, Orhan Kiverlioğlu’nun kardeşi idi. Orhan Kiverlioğlu çok aktif birisiydi. O zaman Komünizmle Mücadele Derneği vardı ve Kiverlioğlu da İstanbul’daki işleri yürüten kişiydi. 

Başka gazetelerde çalışanlarla ilişkiniz nasıldı?

Başta kimseyi tanımıyordum, ama basın toplantılarına gide gide hepsini tanıdım ve hepsiyle arkadaş oldum. İyi dostluklar kurduk. Bunun da hep faydasını gördüm. İstanbul dışına gittiğimiz toplantılarda bu arkadaşlık çok önemli. Yoksa yalnız kalırsın, tek başına iş de yapmak zor olur. Fakat bazı firmalar gazetecilere âdil davranmıyordu. Bazı özel gördükleri haberleri sadece kendi tanıdıkları gazetecilere veriyordu. Bu hal muhtemelen şimdi de devam ediyordur. Ama bu da bu mesleğin bir cilvesi.

Yeni Asya okuyucularınıza bir mesajınız var mı?

Gazetelerine sahip çıksınlar. 1990’da Yeni Asya bir bakıma ikinci defa kurulduğunda okuyucular çok sahip çıkmış ve gazete 13 günde yeniden yayınlanmaya başlamıştı. Herkese dua ediyor ve dua bekliyorum. Sizlere de teşekkür ediyorum, sağolun var olun.

RÖPORTAJ: FARUK ÇAKIR - İSMAİL TEZER

Okunma Sayısı: 563
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Avidin

    22.2.2025 00:55:41

    Bu tür hatıralar keşke devamlı yayınlansa.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı