"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mağduriyet üzerinden istismarlar

M. Ali KAYA
22 Ocak 2025, Çarşamba
Mağduriyet üzerinden istismar, tarih boyunca aciz ve zayıfların kendilerini acındırma ve merhamet dilenciliği konusu olmuştur.

Bu durum, ehl-i dalâlet tarafından toplumu sapkınlığa ve isyana sürüklemek, asayişi ihlâl ederek anarşiye zemin hazırlamak amacıyla kullanılmıştır. Böylece, vatan ve din düşmanlarının ülke içinde müdahalelerine fırsat tanıyacak bir ortam oluşturulmuştur.

Toplumda huzur ve asayişi korumakla görevli olan Risale-i Nur’un meslek ve meşrebinde mağduriyet üzerinden istismar girişiminde bulunmak yoktur. Bediüzzaman Said Nursî’den daha çok masum ve mağdur duruma düşen olmadığı hâlde Bediüzzaman, “Konuşan Yalnız Hakikattir” başlığı altında gazetelerde neşrettiği makalesinde, mealen, “Ben bana zulmedenlere hakkımı helâl ediyorum ve onları Allah’a havale ediyorum. Onlar bilmeden âdil kaderin tecellisine vesile oldular. Dostlarım ve talebelerim intikamımı almasınlar”1  demiştir.

Evet Bediüzzaman der ki: “Beşer zulmeder, ama kader adalet eder.”

Hem “Zarara rızası ile girene acınmaz.” Temel bir prensiptir.

Burada dikkat edilmesi gereken şudur: “Bir temel prensibin inkârı bir fırka-i dallenin ortaya çıkmasını netice verir.” Tarih bunun şahitleriyle doludur.

**

Hıristiyanlar, Hz. İsa’nın Yahudîler tarafından çarmıha gerildiğini iddia ederek mağduriyet üzerinden Hıristiyanlığı yaymış ve bu mağduriyeti kullanarak Hz. İsa’nın din-i hakikisi olan tevhid hakikatini ve nübüvvetini teslise ve nübüvvetinin inkarına ve ilâhlık iddiasına vesile yapmışlardır. Bir mağduriyet edebiyatının ortaya çıkardığı vahim neticeyi görüyor musunuz?

Gerçekte ise Kur’ân-ı Kerîm, “O öldürülmedi, onun yerine başkası öldürüldü. Allah Onu kendi katına refetti”2  buyurarak Hz. İsa’nın öldürülmediğini, diri ve sağ olarak Semaya refedildiğini açıkça ifade eder. Hıristiyanlar bunu inkâr ederek Kur’ân-ı Kerîm’i yalanlayamıyorlar, ama istismardan da vazgeçmiyorlar. Çünkü bâtıl olan teslis inancı ancak böyle istismarlar ile cahil halk tarafından kabul görüyor. Onlar da bunu kullanarak bâtıl dinlerini kabul ettiriyorlar ve din adamları ve Kilise toplum üzerinde etkisini bu şekilde devam ettiriyor.

**

Mağduriyet üzerinden din istismarı ilk olarak Şia-yı Hilâfet tarafından çıkarılmıştır. Hz. Hüseyin’in (ra) Kerbelâ’da (10 Ekim 680) şehit edilmesinden sonra başlamıştır. Şia Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i (ra) Ehl-i Beyt sevgisinden dolayı çok sevdiklerini söylerler. Ama ne var ki Hz. Hasan (ra) savaşı değil, barışı tercih ederek Hz. Muaviye (ra) ile anlaşma yoluna giderek hilâfeti devrettiği için Peygamberimizin (asm) “Benim oğlum Cennet gençlerinin efendisidir, onun sayesinde Müslümanlardan iki büyük grup birbirleri ile barışıp dost olacaklardır”3 hadis-i şerifi ile Peygamberimizin (asm) övgüsünü kazandığı halde Şia’nın Hz. Muaviye (ra) düşmanlığı Hz. Hasan’dan çok Hz. Hüseyin’i tercih etmelerine sebep olmuştur. Zira Hz. Hasan’da (ra) istismar edilecek bir mağduriyet yoktur. Hz. Hüseyin (ra) ise Kerbelâ’da zulmen haksız yere şehit edildiği için Hz. Muaviye ve Yezid üzerinden Emevî düşmanlığını devam ettirebilmek için mağduriyet edebiyatı yapmaktadırlar. Peki 1200 senedir devam eden bu mağduriyet edebiyatının ve Emevî düşmanlığının Şia’ya ne faydası var? Müslümanlara ne fayda sağlamıştır? Bilakis Şia, İslâm dünyasında İslâm düşmanlarının Müslümanlar içinde parmak karıştırmalarına iyi bir zemin oluşturmuş ve Şia üzerinden İslâm dünyasında pek çok anarşi ve iç karışıklık çıkarılarak Müslümanların zulme uğramalarına, iç çekişmelere düşmelerine sebep olmuştur.

**

Tarihteki pek çok iç karışıklıkları bir tarafa bırakıp yakın zamana geldiğimiz zaman Meşrutiyet döneminde “31 Mart Olayı” olarak bilinen olayın gerek askeriyede Alaylı Zabitlerin gerekse Medreseli talebelerin mağduriyetleri “Şeriat İstiyoruz!” diye ayaklanmalarına, Meşrutiyetten rahatsız olan İngilizlerin onları kullanarak siyasetlerine alet etmelerine sebep olmuş ve Bediüzzaman’ın “Tebeddül-ü Saltanat” adını verdiği Saltanatın Selaniklilerin eline geçmesine sebep olmuştur.

Bu da Osmanlı’nın yıkılmasına ve İslâm dünyasının dağılmasına ve esaret altına girmesinde yol açmıştır.

İşte bir mağduriyetin istismarının acı bir sonucu…

**

Mağduriyeti istismar etmeyerek ehl-i dalalete ve dış düşmanlara koz vermeyenler meşrutiyet döneminde Ahrarlar, Cumhuriyet döneminde de Demokratlar olmuşlardır. Menderes “Devr-i Sabık meydana getirmeyeceğiz” demiş; ama Demokrasi düşmanları tarafından idam edilmekten kurtulamamıştır, fakat onların devamı olan AP ve Süleyman Demirel de Menderes’in ve arkadaşları Fatin Rüştü Zorlu ile Hasan Polatkan’ın mağduriyetlerini istismar etmeyerek onları savunmuşlar, ama bundan bir mağduriyet edebiyatı çıkarmamışlardır. Sadece onların siyasetlerini ve ülkeye hizmetlerini devam ettirmişler ve hizmet üzerinden halkın desteğini almışlardır. Bu üç demokrasi şehidini başkalarına da istismar ettirmemişlerdir.

**

Mağduriyet üzerinden siyaset yaparak toplumu iğdiş eden, hizmet üretmek yerine mağduriyet edebiyatı ile toplumun mağdur kesiminin ve onları destekleyen masum halkın merhamet damarını tahrik ederek iktidara gelen ve iktidarda hizmet üretmek yerine devamlı mağduriyet edebiyatı yapan siyasî anlayış dini istismar eden “Siyasal İslâm” anlayışıdır.

Siyasal İslâm hizmet üretme yerine mağduriyet üreterek siyaset yapmaktadır.

Mağduriyet üzerinden yapılan siyasetin bu ülkeye hiçbir faydasının olmadığı bilaâkis zararının olduğu 20 yıllık AKP iktidarı ile görüp yaşamaya devam etmekteyiz. Evet, mağduriyet edebiyatı siyasîlere oy kazandırabilir, ama ülkeye hiçbir şey kazandırmaz.

**

Sonuç olarak bu zamanda iki şeye çok dikkat etmek gerekir. Birincisi, parlatılan şahıslara… Zira ehl-i dalalet bazı zayıf karakterli insanları basın yoluyla parlatarak halkın önüne koyar. Etrafına pek çok insanı toplar, sonra onlara suç işletir ve suçlu bularak üzerine siyasî ve hukukî yollardan giderek yok eder.

İkincisi, mağdur edilenlere dikkat etmek gerekir. Zira ehl-i dalalet önce mağduriyet üretir sonra onların yanında haklarını alacağız derken toplumda pek çok anarşi ve kargaşayı meydana getirir. Belli kişileri mağdur eder, hapse atar sonra onları parlatır ve onlar üzerinden siyaset mühendisliği yaparak gerçekte mağdurları kukla gibi kullanarak kendi siyasetlerini yürütürler. Safderun ehl-i iman da “Hak, hukuk, adalet” derken onların siyasetlerinin devamına sebep olurlar. Bu sebeple Bediüzzaman bizleri ikaz etmekte ve bu zamanda ehl-i İslâmın fevkalade safderunluğunun ehl-i dalâletin oyununa gelinmesini netice verdiğini ifade etmektedir.

Evet, Müslümanların fitnelere düşmelerinin sebebinin de ehl-i islâmın fevkalade safderunluğudur. Bu saflıklarından dolayıdır ki binler cinayet işleyen ve binler maddî ve manevî hukuk-u ibadı mahveden bir adamdan bir tek iyilik görse onu affedip ona bir nevi taraftar çıkmasıdır. Hal böyle olunca azın azı olan ehl-i dalalet ve tuğyan safdil taraftarları ile çoğunluğu ele geçirerek çoğunluğun hatasına terettüp eden umumî musibetin devamına ve şiddetlenmesine kader-i İlâhiyeye fetva verdirirler. Musibete müstehak olurlar.4 

Dipnotlar:

1- Emirdağ Lahikası, s. 412.

2- Nisa Suresi: 157.

3- Buharî, Fedail, 22; Sulh, 9; Fiten, 20; Menakıb, 25; Tirmizî, Menakıb, 31.

4- Kastamonu Lahikası, 2006, s. 48.

Okunma Sayısı: 1945
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Avni Aladağ

    28.1.2025 12:26:42

    Hadiste belirtilen Hz. Hasanın hilafeti muaviyeye devretmesi kan dökülmemesi içindir.yoksa Muaviyenin adil ve haklı olmasından değil.bunu tefrik edelim

  • Abdullah

    22.1.2025 22:56:13

    Mazlumdan yana, zalime karşı olunur. Bu bir temel düşüncedir.Yalnız sadece şaibeli bir kesimin uzun yıllar "mazlum "denilenlerin sürekli savunulmasının mesleğimizde yeri yoktur.Nurculuk tari hinde bir misâli yok.Risale-i Nur'da yeri yok.Vardır diyen yetini göstersin.Olma dığına göre bu tarz yaklaşım davamıza ve Nur mesleğine zarar veriyor.İmajı mız bozuluyor. Risale-i Nur ve Nur cemaatının harici ve dahili hiçbir cere yanla bir ilişkisi yoktur.Ve olamaz.

  • Osman Yıldirim

    22.1.2025 21:49:26

    Mağduriyet denilen şey, kurunun yanında yaşında yapmaktır. Adaleti masanın tatbiki mümkün iken adalet i izafiyeyi tatbik ederek suçluyu da suçsuzu da aynı çuvala doldurup zulmetmekten. Tarihte de günümüzde de bunun örnekleri çoktur. Mağdur edebiyatı yerine gerçek adaleti tatbiki çalışarak gerçek suçluları cezalandırma cihetine gidilmelidir.

  • Raşit örenel

    22.1.2025 21:24:08

    Tehlikeli ve fasid kıyanlar. Hz. Hasan barış yanlısı olduğu için değil, hilafetin saltanata döndürülmeyeceği sözünü alınca hakkından fergat ediyor, yoksa elbet kılıcını çekecekti ve sözden dönülünce Hz. Hüseyinin yaptığı da budur, Hz. Hüseyin Kerbelada ne yapıyordu da şehid edildi, sizin kıyasınıza göre (haşa) savaş meraklısı olduğu için mi? Hayır babası olan Hz. Aliden ögrendiği prensiplerin tahakkuku için dünya karşısına çıksa dava etmek için. Şianın istismarı başka ehl-i sünnetin sırasıyla Hz. Ali, Hasan ve Hüseyini haklı görüp, emevi idaresini haksız görmesi başka. Ne Fethullah Gülen Hz. Hüseyindir ne de Recep Tayyip Erdoğan Hz. Muaviyedir fakat Hz. Ali, Hasan ve Hüseyini hak gören ehl-i sünnetin yapması gereken de emevi siyasetiyle yüzbinlere zulmedilmesine karşı çıkmaktır. Bunu da mağduriyet istismarı görüyorsanız ruz-ı mahşerde, "adalet-i mahza" diyen Üstadımız Bediüzzaman Said Nursiye ne cevap vereceksiniz onu da hazırlayın.

  • Ali Kiren

    22.1.2025 21:01:24

    Tesbitleriniz tam isabet. Aslında günümüzde Emirdağ Lahikaları dikkatle tetkik edilirse, Nur Talebeleri'nin bu tür tuzaklardan nasıl uzak kalacağının bol miktarda çaresi gösterilir. Selam ve dualar.

  • Necati

    22.1.2025 19:40:48

    Mağduriyet bir siyasi plan için yapılıyorsa doğru istismar ediliyor demektir. Nitekim bu tarz yapılan planlar ehl-i tahkik tarafından çabuk farkedilir, ortaya çıkar. Tayyip Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde hapse atılması ve madur edebiyatı ile milleti, müslümanları kaldırması ile iktidara taşınması yazınızda ifade edilen örneğe uygun düşer. Yoksa zulmün madur edilen, iktidarların ve müstebit devlet adamlarının suçsuz yere hakkını ve hukukunu çigneyerek zulme uğramış mağdurların durumu çok farklıdır. Ve bu durumun istismar edilecek tarafı yoktur. Aksine zulme uğrayan kim olursa olsun onun hukukunu savunmak zulmedenlerin zulmüne karşı mücadele etmek her müslümanın görevi olmalıdır.

  • Savaş

    22.1.2025 17:36:21

    Müddesir süresi 38﴿ Her nefis, yaptıklarına karşılık tutulan bir rehindir; ﴾39﴿ Ancak hakkın ve erdemin tarafında olanlar başka:,....

  • Miraç

    22.1.2025 15:33:37

    Mehmet Ali Kaya Kardeşimizin bu tesbitlerinden dolayı, Yeni Asya okuyucusu olarak bu tesbitlerinden dolayı tebrik eder devamını bekleriz.

  • Aşkın Doğan

    22.1.2025 15:26:45

    Daha önce hiç görmediğimiz bir bakiş açisi ezber bozucu.Teşekkür abi

  • Semanur Tunoğlu

    22.1.2025 12:45:04

    Gülenciler de zamanla şianın gulat fırkaları gibi olacak. Sürekli sünni ana gövdeyi eleştiriyorlar. Sünni ana yoldaki insanları ve cemaatleri zalimlikle itham ediyorlar. Herkes zalim bir tek gülenciler mazlum havasındalar. Bu gidiş gülencileri savurdukça savurur.

  • Kadir

    22.1.2025 11:20:25

    Hocam kaleminize sağlık fevkalade bir yazı

  • HASAN DOĞAN

    22.1.2025 10:23:09

    Yazınızın son parağrafı, Kastamonu Lahikası 18.mektub'dandır.O parağraftan aldığınız yazı ile bu binler seyyiatı işleyen adamı kim olarak kabul ediyorsunuz,eminim ki gene Fethullah Gülen'i kastediyorsunuz ve de baştaki müstebit ve zalim olan tek adamı sudan çıkmış AK kaşık gibi gösteriyorsunuz.Zaten bu baştaki herif özellikle Fethullah ve onun gibilerini karşına alıp düşmanlaştırarak milleti kutuplastiriyor ve semâvâta işittirilmeyi gerektiren zulüm ve adaletsiikleri yapıp millete de tastik ettiriyor.O zaman Haccac ı zalim de yaptığı onca zulüm ve katliam karşısında millete sizin kaderinizde var bunları Allah yapıyor diye zırvalıyordu. Bugün de bu münafık iktidarın borazancı hoca taifesi de aynen öyle diyor.Haşa b adamın bütün kötülük ve zulüm ve tegallüblerini ondan beri kılıp Allaha veriyorlar....

  • Elvan sağkol

    22.1.2025 08:44:50

    Tebrik ediyorum,M.Ali abim güzel bir yazı gayet naif ifadelerle akla kapı açmak ve ufku maziye bir tefekkür hali hazıra ışık tutmak olumş.Binler tebrikler.

  • İbrahim FİŞEK

    22.1.2025 07:24:00

    Günümüzde gerek, küçük de olsa, Y.Asya cematimiz içinde ve gerekse başka topluluklarda bu konular fazlasıyla istirmat ediyor, geniş bir perspektiften bakarak gündeme getirdiğiniz için, Rabbimiz, ebeden razı olsun...âmîn...

  • Semanur Tunoğlu

    22.1.2025 00:47:16

    Hocam mağduriyet edebiyatı yapılmaması derken umarım tek parti zamanında yapılan zulümleri unutalım demek istemiyorsunuzdur.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı