“Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse ehl-i hamiyeti dahi müstebid eder.”1 Bediüzzaman
Yönetim halka hizmet içindir. Memuriyet ve vekillik, ülkenin sahipleri olan çiftçi, esnaf, sanatkâr ve halkın hizmetine talip olmaktır. Halka hükmetmek, asilzâdelik ve efendilik taslamak ve halkı kendine hizmetkâr etmek değildir. Peygamberimiz (asm) “Kavmin efendisi ona hizmet edendir”(2) buyurmuştur.
Bediüzzaman bu hadisi demokrasinin dayanağı olarak görür ve şöyle izah eder: ““Memuriyet, emirlik ise, reislik değil, millete bir hizmetkârlıktır.’ Demokratlık, hürriyet-i vicdan, İslâmiyetin bu kanun-u esasîsine dayanabilir. Çünkü kuvvet kanunda olmazsa şahsa geçer. İstibdad, mutlak keyfî olur.”3 Bu mezkûr hadisin sırrı ile “Şeriat âleme gelmiş; tâ istibdadı ve zâlimâne tahakkümü mahvetsin.”4 Emirlik, emredicilik değildir; zira “emr”, iş demektir. İş yapmak, hizmet etmek ve halkın işini yapmak anlamındadır.
**
İnsanların liderleri peygamberlerdir. Allah Peygamberlere “İbâdıma hizmet edin, ibâdımı kendinize hizmet ettirmeyin” ferman etmiştir. Onlar da “Kullar Allah’ın ailesidir. Allah katında en hayırlı insan Allah’ın ailesine hizmet eden ve ihtiyaçlarını gidermek için çalışandır. İnsanların en hayırlısı insanlara hizmet edendir”5 buyurarak insanlara hizmet etmişler, insanlara tahakküm edip reislik yapmamışlardır. Zira, Allah kullarına hizmeti Zatına ibadetten saymıştır.
Ama insanda enaniyetten kaynaklanan meyl-i tahakküm vardır. Riyasete geçen cahiller hükmetmek için tahakküm etmeyi yönetme zannetmişler, bundan zulüm doğmuştur. Çünkü, zulüm zorlamadır. Adalet ise hürriyet içinde insanları ikna ederek hizmet etmektir. Allah “Dinde zorlama yoktur” 6 buyurmuştur. Zorlamanın olmadığı yerde hürriyet vardır. Yöneticilerin görevi de zorbalara karşı insanların hak ve hürriyetlerini korumaktır. İnsanlarda da cehaletten kaynaklanan enaniyet ve tahakküm duygusu vardır, bunun için müstebitlere hayrandırlar ve heykellerini dikerler. Bu sebeple dinimiz heykelleri yasaklamıştır.
**
Hilâfet, insanların hak ve hürriyetlerini korumayı ve halka hizmet etmeyi esas alan yönetimdir. Hz. Ali (ra) Hz. Muaviye’ye karşı bunun mücadelesini verdi; ancak insanların zorbalara ve zalimlere destek olması ile hilâfet saltanata inkılâb etti. “İnsanlar meliklerinin yolundadır.” 7 düsturu gereği bundan sonra tahakküm ve istibdad herkesin damarına sirayet etti.
**
İnsanlardaki cehaletten kaynaklanan; ağalığa, tahakküme ve riyasete meyletme duygusu zorba reislere hayranlığı doğurmaktadır. Bunun için Bediüzzaman “Sizdeki cehalet-i avra ve itaat-i amyâ, ağaiyet ve tahakküme tenasuh hükmünü verir. Güya ağaiyet suretiyle ölse, efendilik kalıbıyla veyahut teşeyyuh cismiyle veya asilzadelik şekliyle hayatlanacaktır. İşte, benim maksadım; o meylü’l-ağalık ve meyl-i tahakküm ve meyl-i riyaseti öyle öldüreceğim, kıyamete kadar haşrolmasın” 8 demektedir.
İstibdattan çıkış yolu ancak okumakla ve herkesin hukukunu bilmesi ve savunması ile olacaktır.
Dipnotlar:
1- ESDE, Münazarat, s. 162.
2- Deylemî, Müsned, 2: 324; Keşfü’l-Hafa, 1: 463.
3- Emirdağ Lâhikası, 492.
4- ESDE, Divan-ı Harb-i Örfî, s. 121.
5- Ebu Davud, Edeb, 57; Feyzü’l-Kadir, 3: 481; Usul-i Kafi, 2: 164.
6- Bakara Suresi: 256.
7- Keşfü’l-Hafa, 2:311.
8- ESDE, Münazarat, 278.