Kırık kurabiye sendromunu duymuş muydunuz? Teorinin sahibi Psikolog Aletha Solter bu sendromu şöyle tarif ve tasvir ediyor:
Gün içerisinde yaşadığı stresi biriktiren, haksızlıklar karşısında itiraz edemeyen ve kendini ifade edemeyen bir çocuk düşünelim. Bu çocuk kendini çok yalnız hissediyor ve gün boyu problemlerini görmezden gelerek, onlar yokmuş gibi yaşıyor.
Stresini biriktiren çocuk, akşam eve geldiğinde birden ağlama krizine giriyor. Çocuğa “niye ağlıyorsun” diye sorduklarında ise hıçkırıklar içinde şöyle cevap veriyor: “Tabağımdaki kurabiye kırık olduğu için...”
Bugünkü köşe yazımız teorilerin çarpışması hakkında olacak. Bilindiği üzere birkaç hafta önce oynanan Galatasaray-Adana Demirspor maçı Adana Demirspor’un sahadan çekilmesi ile tatil edilmiş idi.
O maçın oynandığı gece, Düzce’de birbiriyle futbol tartışmasına tutuşan Fenerbahçeli ve Galatasaraylı iki taraftarın kavgası ölümle bitmiş ve biri diğerini futbol için öldürmüş idi.
Bu tatsız hadiseden sonra futbolda birazcık olsun sular durulur diye beklerken aksine gerginlik daha da tırmandı. Türk hakemlerine güvenme- yen bazı futbol seyircisi “Türk ligi yabancı hakemlerle oynansın” derken, bazıları “yabancı hakemlerin dahi ayarlanabileceğini” iddia ediyordu.
Bilhassa birkaç seneden beri futbolda oldukça gergin bir ortam var. Taraftarlar ve kulüpler, rakiplerini haksızlık yapmakla suçluyor, hatta “şucu, bucu, ...öcü diye” itham ediyorlar. Aklıselim, futbol üzerinden yaşanan kutuplaşmayı “düdüklü tencere metaforu” ile yorumluyor.
Metafor şöyle: Bir düdüklü tencereyi suyla doldurup kapağını kapatırsanız su ısındıkça içindeki basınç da artar. Bir süre sonra tencerenin üzerindeki düdükten “fıs sesi” ve buhar çıkmaya başlar. Eğer bu fıslama olmasa tencere basıncın etkisiyle patlayacaktır.
İşte bu örnekte olduğu gibi, baskıcı yönetimler; adaletsizlik ve haksızlık ile hüküm sürdükleri ülkelerde, vatandaşları için; futbol, sanat ve mizah gibi küçük havalandırma kanalları bırakırlar ki vatandaşın öfkesi birikip de kendilerine patlamasın.
Ülkemizdeki tek adam rejimi de halkın itiraz etme duygusunu tatmin etmek ve vatandaşın öfkesini kontrollü şekilde tahliye etmek için futbolu oldukça iyi kullanıyor.
Bu sebeple olacak ki iktidar futboldaki bu kaos ortamına deva bulmak yerine kaosu körüklüyor ve halka bir meşgale sunuyor. Galiba son yıllarda ülkemiz futbolundaki gerginliğin bu denli artmasının sebebi de bu.
Ancak zurna şurada zırt diyor ve teoriler birbiriyle çatışıp çakışıyor:
Meclisin ve mahkemelerin adeta askıya alınması, vatandaş enflasyon ve hayat pahalılığı altında ezilirken birilerinin göstere göstere yağ ile balı götürmesi, şikâyet mercilerinin vatandaşa sağır kişilerden seçilmesi öyle bir raddeye geldi ki stresini biriktiren vatandaş, “kırık kurabiye için dahi” birbirini öldürmeye başladı.
Düdüklü tencere fıslaması, basıncın düşmesine ve vatandaşın öfkesini tahliye etmeye yetmiyor.
Halkın itiraz duygusunu tatmin için kontrollü şekilde bırakılan havalandırma kanalları dahi artık tıkanmış durumda. Hükümetin “kendisine itiraz edilmesin” diye açtığı havalandırma kanalında vatandaşlar, “birbirlerine fıslamak” yerine “birbirlerine patlıyorlar.”
Öyle görünüyor ki bu tencere, bu istibdatın basıncına dayanamaz. Galiba artık ocağın altını kapatmak gerek.
Ey muhalefet, neredesiniz?