Vaktiyle, memleketin birinde, dört kardeş bir araya gelir ve ortak bir dükkân açarlar. Anlaşmaları şöyledir: “Kazandıkları her şey anında dörde bölünüp paylaşılacak...”
Zamanla işlerini büyüten bu dört kardeşin ziyaretine gelen bir devlet büyüğü, onlara bir Ankara Kedisi hediye eder. Her geliri ve hediyeyi paylaşmayı adet edinen dört kardeş, Ankara Kedisini de paylaşmak ister. Paylaşım şöyledir: “Kedinin her bacağı bir kardeşe ait olacaktır.”
Bir gün sahibinin elinden kaçmış bir köpek gelir ve bu kedinin bacağını ısırır. Veterinere götürülen kedinin bacağına pansuman yaparlar ve bir bezle sararlar. “Veteriner parasını kim ödeyecek” kavgasına tutuşan dört kardeşten üçü, “ısırılan bacak senindi” diyerek, maliyeti en küçük kardeşe yıkarlar.
Zavallı kedi dükkânda ısınmak isterken, mangaldan sıçrayan kıvılcımlar, önce kedinin bacağındaki sarılı bezi tutuşturur, oradan da ateş tüm dükkâna yayılır. Dört kardeşin elinde avucunda ne varsa yanar kül olur.
Müflis uyanık üçlü, maliyeti yine küçük kardeşe yıkmak ister ve mahkemeye giderek, “yangına kedinin yaralı bacağı sebep oldu, o bacak da küçük kardeşimize aitti, bizim zararımız karşılansın” derler.
Mahkeme şu sürpriz kararı verir: “Kedinin bacağı tutuştuğunda, yaralı olmayan diğer üç bacağı ile sıçramış ve yangına sebep olmuştur. Bu itibarla üç kardeşin, yanan eşyanın değerinin dörtte birini küçük kardeşe ödemesine…”
Bugünkü köşe yazımız Ankara Kedisinin taksimi hakkında olacak.
Gazete Oksijen’in cuma günkü haberine göre İngiltere’deki şeriat mahkemelerinin sayısı 85’e ulaşmış. Bu mahkemeler, İngiltere’de yaşayan Müslümanlar arasındaki evlilik, boşanma ve miras hukuku gibi konularda dahi dinî hükümler veriyorlarmış.
Şeriat Mahkemesi kavramı ülkemizde en son Menzil Cemaatinin miras uyuşmazlığı ile gündeme gelmişti.
Bilindiği üzere Menzil Şeyhinin vefatı üzerine halifelik yetkisine sahip olan üç kardeş, aralarındaki miras uyuşmazlığının çözümü için bir hakem heyeti kurduklarını açıklamışlardı.
Bahsi edilen hakem heyeti, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenen tahkim müessesesine benzese de Türkiye’de miras hukuku ve aile hukuku uyuşmazlıkları kamu düzenini ilgilendirdiğinden tahkim eliyle çözülemiyor.
Tahkim, hukukî uyuşmazlığın mahkemeler önünde değil de tarafların hakem olarak belirledikleri kişiler önünde çözüldüğü müessesenin adı.
Yani Menzil Cemaatinin kurulduğunu açıkladığı “hakem heyeti”, esasında, “oybirliği ile rızaî taksimi sağlamak” için müzakere yürüten tarafları bir araya getiren bir heyetten başka bir şey değil.
Hal böyleyken Menzil Cemaatinin hakem heyeti açıklaması, ülkemiz basınında Şer’î Mahkeme olarak lanse edildi ve birileri yine, “Cumhuriyet elden gidiyor” yaygarası kopardı.
Yarın Menzil’in miras uyuşmazlığı mahkemeye taşınacak olur ise bu yaygarayı koparanlar bu sefer de “Menzil inanmadığı laik cumhuriyetin mahkemelerinden medet umuyor” diyecekler.
Bizce “kamu düzenini ilgilendiriyor, tahkim yasak” denilen bazı dava konuları da tahkime elverişli hale getirilmeli. Bilhassa, miras ve aile hukuku uyuşmazlıkları gibi. İngiltere’den neyimiz eksik, öyle değil mi?
Haberlerden okuduğumuz kadarı ile Menzil’in hakem heyetinde uyuşmazlık çözülememiş. Peki, miras uyuşmazlığı tahkime elverişli olsa idi çözülebilir miydi? Yine çözülemezdi.
Çünkü mevzuattan başka, çözümü zorlaştıran iki nokta daha var:
Birincisi, cemaate ait varlıklar, “devlet el koyar” korkusuyla, vaktiyle çeşitli şahısların üzerine kaydedilmiş. Bugün o varlıkların şeklen hak sahipleri hak iddia edenlerden hangisinin üzerine kimin kararıyla devir yapacak?
İkincisi ve daha önemlisi, inşallah yoktur ama varsa “devlet nimetleri” hükmünde olan Ankara Kedisi nasıl paylaşılacak? Bu durumda herhalde son sözü kediyi hediye eden(!) söyleyecektir.
“Aman evimizde işimizde yangın çıkmasın” diyen cemaatler için en iyi çözüm, Ankara Kedisinden uzak durmak olmalı…