İnsan, yaratılışıyla kâinatın en şerefli misafiri kılınmış; aklıyla, vicdanıyla, iradesiyle hayvanlardan ayrılmıştır. Ancak bu yüksek istidat, ona ağır bir sorumluluğu da beraberinde getirmiştir: Ya Hakk’a teveccüh edip ulvî mertebelere çıkmak ya da nefsin peşinden sürüklenip esfel-i safiline düşmek.
Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur’un 13. Lem’a’sında bu hakikati temsilî bir surette gözler önüne serer. Sekizinci İşarette geçen devekuşu misali, hak ile bâtılı karıştıran, dünya ile ahiret arasında net bir tercih yapamayan insanın trajikomik hâlini anlatır.
Devekuşu, ne kuşlar gibi semaya yükselebilir ne de deve gibi çölü aşabilir. İki vasfı da taşır fakat hiçbirini tam manasıyla yerine getiremez. Çünkü bir tercihte bulunmamıştır. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri bu benzetmeyi, din ile dünya arasında bocalayan, ne ahireti tam kabul eden ne de dünyadan elini çeken kimseleri tarif için kullanır. Bu insanlar, dindar görünürken dünya menfaatini hedef edinmiş; zahiren iman etmişken kalben gafletin girdabına sürüklenmişlerdir. İşte bu kimseler, deve kuşunun hâline benzer: Uçma kabiliyetini unutan, deve gibi yük taşıyamayan, ama her iki vasfı da kendinde vehmeden bir zavallı.
Hâlbuki insanın yaratılışı, bir hayvandan öte, bir halife makamına uzanır. Ona verilen akıl, sadece dünya işlerini hâlletmesi için değil, aynı zamanda varoluşunun manasını idrak etmesi içindir. Risale-i Nur, bu noktada insanı kendine getirir. Ey insan! Sen bir deve kuşu değilsin. Dünya ve ahiret arasında bocalayan, ne tarafa meyledeceğini bilmeyen bir mahiyette yaratılmadın. Sana yol gösteren bir fıtrat, seni bekleyen bir ebediyet ve seni seven bir Rab var. Seçimini yap. Ya semaya kanat aç ya da çölde kaybol.
Sonuç olarak, deve kuşu örneği bizlere kararsızlığın, gafletin ve ikiyüzlülüğün nasıl bir hüsran olduğunu edebî bir dille anlatır. Bu temsil, aslında bir ikazdır. Kimi seçeceğini, neyi önceleyeceğini iyi düşün. Zira hayat, ertelemeye gelmez. İnsan, tercihini net yapmalı; yoksa ne dünyadan tam lezzet alır, ne de ahirette kurtuluşa erer. Deve kuşu olma; ya uç ya da yükü sabırla taşı. Ama asla ikisini de yapamayan o şaşkın hâlde kalma.