"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslâmî demokrasi

Ahmet Cemil Çökren
10 Aralık 2024, Salı
Demokrasi İslâmî olabilir mi? Bu soru, özellikle İslâm toplumlarının tarihine bakıldığında, çokça tartışılmıştır.

İslâmiyet’in yönetim anlayışı ile demokrasinin nasıl örtüştüğü ya da ayrıştığına dair köklü bir tarihsel analiz gereklidir. Bu noktada, Bediüzzaman Said Nursî’nin perspektifinden bakarak, İslâm ve demokrasinin ilişkisinin dört halife dönemiyle başlayıp, saltanat düzenine geçişle nasıl şekillendiğini anlamak önemlidir.

Bediüzzaman Hazretleri’ne göre İslâmiyet, Hulefa-i Raşidîn döneminde gerçek bir halk yönetimini uygulamıştı. Dört halifenin seçimle iş başına gelmesi, İslâm toplumunun “şura” yani istişare esasına dayandığını gösteriyordu. Ancak Muaviye (ra) döneminde bu süreç değişti ve halifelik saltanata dönüştü. Bu dönüşüm, yaklaşık 1200 yıl boyunca İslâm toplumlarında baskıcı yönetim anlayışının hâkim olmasına neden oldu. İslâmiyet geniş bir coğrafyaya yayıldı ve Osmanlı gibi büyük devletler aracılığıyla padişahların Allah’ın kelamını yaymaya çalışması, saltanatı İslâm’a uygun bir yönetim biçimi olarak algılanmasına yol açtı. Ancak bu süreçte, tek adamcılık, keyfî uygulamalar ve adaletsizlikler de ortaya çıktı.

Bediüzzaman, bu durumun İslâm’ın özüne aykırı olduğunu dile getirmiş ve Meşrutiyet’in yani demokratik yönetim anlayışının İslâmiyet’e daha uygun olduğunu savunmuştur. 1. Meşrutiyet (1876) ve 2. Meşrutiyet (1908) ilan edildiğinde, bu dönüşümleri şeriat namına alkışlamış ve halka demokrasi bilincini aşılamak için büyük bir çaba göstermiştir. “Milletin hâkim olduğu meclisler” anlayışını, İslâm’daki “Onlar aralarında istişare ederler”1 ayetiyle ilişkilendirerek, demokrasiyi İslâm’ın ruhuna uygun bir yönetim biçimi olarak görmüştür.

Bediüzzaman, demokrasi ve istibdat (baskı rejimi) arasındaki farkları, bir hekimin hastaları tedavi etmesi örneğiyle açıklamıştır. 

Demokratik bir yönetimi bir hekimin hastalarını dikkatlice incelemesi ve her hastaya uygun bir tedavi yöntemi uygulamasına benzetmiştir. Demokratik yönetimlerde halkın farklı ihtiyaçları, talepleri ve durumları gözetilir. Yani ferdlerin hak ve özgürlükleri dikkate alınır, toplumun huzurunu ve refahını artırmak için adalet ve hakkaniyet ölçüsünde kararlar alınır. Bu, hekimin hastanın özel durumuna göre tedavi belirlemesine benzer; her ferd değerli kabul edilir ve ona uygun bir muamele yapılır.

Baskı rejimini ise Bediüzzaman, bir hekimin hastaları arasında hiçbir ayrım yapmadan, herkese aynı ilacı zorla vermesi olarak tasvir eder. Bu anlayışta ferdlerin farklılıkları ve özel durumları dikkate alınmaz; tek tip bir yaklaşım sergilenir. Hekim nasıl ki hastaların bünyesine uygun olmayan bir ilacı dayatarak zarar verebilirse, baskıcı bir yönetim de halkın iradesini ve haklarını hiçe sayarak topluma zarar verir. İstibdat rejimlerinde adalet ve özgürlükler baskılanır, zulüm ve keyfîlik ön plandadır.

Ona göre, istibdat; keyfÎ ve zalimce bir yönetimdir, insanları sefalete sürükler ve İslâm âlemini zayıflatır. Buna karşılık, demokratik yönetim, halkın temsilcilerinin halkın ihtiyaçlarına uygun çözümler ürettiği bir sistemdir.2 Bu sistem, İslâm’ın adalet ve istişare prensipleriyle birebir örtüşmektedir.

Bediüzzaman’ın gözünde İslâmî demokrasi, İslâm’ın özünde var olan istişare ve adalet anlayışının modern yönetim sistemlerine yansımasıdır. Geçmişte saltanatın İslâm’a uygun bir yönetim biçimi olarak kabul edilmesi, tarihsel bir yanılgıydı. Ancak günümüzde, İslâm toplumları demokrasiyi benimseyerek, hem dinin temel prensiplerine sadık kalabilir hem de halkın ihtiyaçlarını daha âdil ve etkili bir şekilde karşılayabilir. Bugün İslâmî demokrasinin neresinde olduğumuz sorusuna, tarihsel mirasımızı ve güncel pratiklerimizi sorgulayarak cevap aramalıyız. Çünkü gerçek İslâmî demokrasi, halkın iradesiyle şekillenen, adaleti ve istişareyi esas alan bir yönetimdir.

Dipnotlar:

1. Şura Suresi: 38.

2. ESDE., s. 161.

Okunma Sayısı: 1075
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin Şahin

    11.12.2024 00:07:09

    Konu çok güzel ve istifadeli bir şekilde ele alınmış ve incelenmiş.. Yazarı tebrik ediyor, devamını bekliyoruz..

  • Pelin Kurukahveci

    10.12.2024 02:05:31

    3- Demokrasi harici yönetimlerin baskıcı olduğu iddia ediliyorsa, şeriat yönetimi baskıdan mı ibarettir?

  • Pelin Kurukahveci

    10.12.2024 02:04:31

    2- Demokrasilerde iktidara gelmek için halkın gönlünü hoş etmek gerekiyor. Halk ise kendi menfaatine göre hareket etmeye meyilli. Halk yöneticileri ayartıyorsa bu sorun nasıl çözülecek?

  • Pelin Kurukahveci

    10.12.2024 02:02:13

    1- Eğer demokrasi ideal bir yönetim şekli idiyse neden Kur'an bu konudan bahsetmiyor ve emretmiyor? Oysa demokrasi Kur'an'dan asırlar öncesine dayanan bir geçmişe sahip.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı