Dünya için kalıcı gündem Gazze’de yaşanan savaş, zulüm ve haksızlıktır.
Elbette başka yerlerde de savaşlar, zulümler ve haksızlıklar var, fakat en azından bugün için bunların hiç biri Gazze’deki büyüklükte ve şiddette değil. Senelerden beri devam eden bu zulüm, son yıllarda ‘baraj’ı aşmış durumda.
Gün geçmiyor ki Gazze’den ve Filistin’den bir ölüm, bir haksızlık, bir zulüm ve bir keyfilik haberi gelmesin. İsrail, bütün dünyanın gözü önünde Gazzelileri öldürmeye devam ediyor.
Her savaşta olduğu gibi Gazze’de de savaştan en çok zarar görenlerin başında çocuklar geliyor. Konu ile ilgili olarak Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, 16 bini aşkın çocuğun saldırılarda öldüğü, yaklaşık 1000 çocuğun ise ampüte [bir uzvun tamamının ya da bir kısmının kesilip atılması] olduğu bilgisi paylaşılmış. Bakanlığın açıklamasında, Mart ayında iki ayağı da ampüte edilen ve bu ameliyat sırasında sürekli Kur’ân-ı Kerîm okumasıyla sosyal medyada gündeme gelen Ahmed Galban’ın fotoğrafı ve ifadeleri paylaşılmış.
Toplamda 50 binden fazla insanın öldüğü ve bunların 16 bininin çocuk olduğu düşünülerse Gazze’de yaşanan zulmün büyüklüğü her hâlde tahmin edilebilir. 16 bin çocuğun bir ya da iki uzvunun olmadığını ve bu surette hayatını devam ettirdiğini düşünün. Bu kadar büyük bir vahşet karşısında insanların ve insanlığın sessiz kalması kabul edilebilir mi?
Gazze’deki savas sona erse bile bugünün ‘ampüte’ olmuş çocukları yarın da bu savaşı hatırlatmış olmayacak mı? Bu çocuklar İsrail zulmünün delili olarak önümüzdeki yıllarda da insanlığa çağrı yapmış olmayacaklar mı?
Dünya liderleri büyük ölçüde Gazze’deki zulme sessiz kalmış olsa da; ‘insanlık’ Gazzelilere yapılan haksızlıklar karşısında sesini her geçen gün biraz daha yükseltiyor. Avrupa’nın pek çok ülkesinde ve Amerika’da neredeyse her gün Gazzelilere destek yürüyüşleri yapılması buna delil değil mi?
Bütün dünyadan yükselen bu sesin, uzun dönemde idarecileri de etkileyeceği ve bu sesin İsrail’i yola getireceği söylenebilir. Bugün için bu ihtimal uzak görünse de yarın mümkün olacak inşaallah.
Unutmayalım ki ‘dünya siyaseti’nde de bazen ‘bir gün’ uzun olur. Zaten bu zulmün ilânihaye devam etmesi fıtrat kanunlara da zıt olur.
İnşallah “sulh-u umumî/dünya barışı”nın tecelli ettiği günleri de görürüz...