“Eğer dünyada bulunan insanların çoğuna uyarsan (hakem yaparsan), onlar seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar zanna uyarlar, taklitçidirler/ sahte ve bâtıl inancın peşinden giderler.”1
“Sen ne kadar üstüne düşsen de insanların çoğu iman edecek değillerdir.”2
“Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır.”3
“Kendi kendilerine, Allah’ın, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak hak olarak ve muayyen bir süre için yarattığını hiç düşünmediler mi? İnsanların birçoğu, Rablerine kavuşmayı gerçekten inkar etmektedirler.”4
“İnsanların çoğu, ilahlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşarak, Allah’ın dışında başkalarını da otorite kabul edip şirke bulaşarak Allah’a iman ediyorlar.”5
Zahire nazar etmek çoğumuzu aldatır. İnsanların çoğuna uymak da bizi hataya düşürür. Zira sekiz milyar insanın çoğu (yaklaşık altı milyarı) iman etmediğini açıkça ifade eder. Yaklaşık iki milyar olduğu tahmin edilen Müslümanların da durumu çok iç açıcı değildir. Mezkûr ayetlerde işaret edilen şirk bataklığını bilerek ya da bilmeyerek saplandığını üzülerek müşahede ediyoruz.
Bu karamsar tabloda onlarca ayetin sonundaki “çoğu bilmezler, çoğu şükretmezler, çoğu yoldan çıkmışlardır, çoğu inkar ederler” şeklindeki tespitlerin de bizler için ibret ve ikaz levhası hükmünde olduğu aşikârdır.
Hususan iman ve Kur’ân hizmeti yapan Müslümanların sayı ve sonuç odaklı gayret etmeleri son derece tehlikelidir. Unutmalıyım ki hesap gününde kaç kişi getirdiğimiz değil, vazifemizi yapıp yapmadığımız sorgulanacak. Zira sonuç bizim işimiz değil. Cenab-ı Hakk’ın inayetidir. Bu hakikat Risale-i Nur’da şu şekilde nazara verilir: “Ehemmiyet ve kıymet, ekseriyetle keyfiyete bakar; kemiyete az bakar veya bakmaz. Nasıl ki, bin ve on çekirdeği bulunan bir zat, o çekirdekleri toprak altında bir muamele-i kimyeviyeye mazhar etse, ondan on tanesi ağaç olmuş, bini bozulmuş. O on ağaç olmuş çekirdeklerin o adama verdiği menfaat, elbette, bin bozulmuş çekirdeğin verdiği zararı hiçe indirir.”6
Keyfiyetin merkez noktası amellerimizin ihlâslı olmasına bağlıdır. İhlâslı olmayan amellerin kemiyeti fazla olsa bile kıymet ve ehemmiyeti yoktur. Hatırlamamız gerekir ki bazı peygamberler yüzlerce yıllık tebliğ neticesinde birkaç kişi iman etse de yine peygamberlik ücretini almışlardı. O halde bizde kendi vazifemizi hakkıyla ifa edebilmek için gayret etmeli ve Cenab-ı Hakk’ın vazifesi olan netaici düşünerek hareket etmekten imtina etmeliyiz. Zira insanlara dinlettirmek ve hidayet vermek kulların cüz’î iradesine bağlı değildir. Rabbimizin pek çok hikmetlerle kader defterine yazmasıdır vesselam…
Dipnotlar:
1-En’am Suresi: 116.; 2-Yusuf Suresi: 103.;
3-Al-i İmran Suresi: 110.; 4-Rum Suresi: 8.;
5-Yusuf Suresi: 106; 6-Lem’alar, s. 76.